Nurhan Bahçe GENÇ
AMA ... FAKAT...
Yaşadığmız dünyanın en derin yaralarından birirdir amalar, fakatlar. Bahanesidir yapamadıklarımızın, yapmak istemediklerimizin.
Kuraldır; ama dedikten sonra gelen cümlenin bir ehemmiyeti yoktur. Günlük hayatta ne çok sığınıyoruz bu üç harfli kelimenin arkasına.
Gelecektim ama arabam yoktu, severdim ama biraz gülseydi, verecektim ama istemedi, alacaktım ama kalmadı, arayacaktım ama unuttum, aklımdaydın ama işe daldım, ah namaza kalkamadım ama geç yatmıştım, oruç tutardım ama hava çok sıcak dayanamıyorum, sadaka verirdim ama param yok...hayatımızın en derin damarlarının yollarını tıkayan cümleler.
Her ama veya fakata biraz yalan, biraz riya, biraz siyaset, biraz isteksizlik, çokça çabasızlık eşlik eder umarsızca. Bir değersizlik ifadesi, lakayt ve sadelikten uzaktır.
İyilik yapmanın önünde bir set gibi de durur zaman zaman. Kurtarıcı görünmekle birlikte söylenen anlam asla yerine gelmemiştir. Olmamış bir eylem için kullanılan uzun br cümledir çoğu kez.
İnsanı eylemsizliğe alıştırır, mücadele etmenin, uğraşmanın, yorulmanın muhteşem zaferine uzak bir kelime daima.
Yaşanan şu merhametsiz dünyanın savaşlarının, sanayisinin, aydınlanmanın, Gazze’deki katliamın hep bir aması vardır. Ama onlar teöristtir, hatta insan değillerdir. Onlar seçilmiş millettir ama, hastalıklar için ilaç, savunmak için silah lazımdır ama. Ne kadar da masum istekler. Ahlak mı, insan olma, insan kalma kemalatı mı, ama artık herkes ayrı bir bireydir ve özgürdür.
Aile mi dediniz ama artık çekirdek olmalı, kalabalığa gerek yoktur. Büyükler saygıya layıktır ama beraber olmanın biranlamı yoktur, tecrübe mi, kitaplarda bilgi çoktur ama okumaya vakitte yoktur. Hazreti google var ya, zaten ordan ne arasan hemen kolayca öğrenirsin.
Hatır, gönül, akraba, dost arkadaş iyi de ama herkes kendine dosttur, kimseye güvenmenin gereği yoktur. Ayrıca param , pulum evim arabam sadece benim mutluluğum ve hazzım için bir yurttur. Çok ta fedakarlık enayiliktir ama.
İnsanlar aç, fakir perişanmış ama çalışsa ve akıllarını kullansalarmış ben gecemi gündüzüme kattım elbette çalışmak umuttur, heyhat ki Allah’ın vadi de korkunçtur.
Bu kadar izansızlık, çıplaklık, aylaklık olmasa ama yakışıyor, moda budur, feminen ya da karizmanın çizilmesi olmaz sadece ben değil herkes budur. Yahu koyun musun, uçurumdur bu yolun sonu gel tut elimden düşme desen ama herkes öyle ben neden yapmayayım ki der durur.
Haram var helal var, Allah’ın kanunu böyledir ama ne yapalım zaman bunu gerektirir yapacak bir şey yoktur. Gönül denen bir yayla var orada eylenmenin yolu çoktur, vicdan yaralanmadan, aydınlık karanlığa galebe çalmadan girmeli ama ayrık otu da çoktur.
Dünya yaşanmaz bir yer oldu ama insan yoktur. Evlerde hertürlü hayvan var sevgisi dağlar kadar hakeza masrafları Gazze’yi kurtarır, çocukla kim uğraşacak ama hayvanın itirazıyoktur, insan yetiştirmek, insan biriktirmek uzun ve meşakkatli bir yoldur, ama çabalayaak mecali de yoktur.
Bütün vefasızlıklarımız, merhametsiz ve sevgisizliklerimiz, insansız kimliklerimiz, yüreğimizi koyamayışlarımızın ardında küllenen bu bahane var.
Ama...
Amasız, bahanesiz, fakatsız bir dünyanın ütopya olacağıın farkında olsakta en azından gerçek hikayelerimize paravan etmemeliyiz bu küçük cümleyi. Kurban etmemeliyiz, bulunduğumuz ortamı, evimizi, çevremizi canlandırıp eylemin yapıcı onarıcı kalbine yolculuk yapmayı, bu kelimeye.
Değişimin, dönüşümün, adam olmanın evrensel mecburiyeti, teslim ve mü’min kalabilmenin şartı savaşmayı gerektirmez mi, kaçışlardan sıyrılmaya yol bulmalı değil miyiz, bahanelerin ardına sığınmaktansa, sebeplere sarılmamız gerekmez mi?
Güzellikler baki kalsın, ‘güzel insanlar güzel atlara binip gitsinler’ için, çocuklarımıza miras etkin bir gayretimiz kalsın diye; amasız, fakatsız, lakinsiz bir hayata merhaba demek için de söyleyecek çok amalarımız var.
Vazgeçmek, daha güzel yaşamak için de.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.