Av. Mehmet YALÇINKAYA

Av. Mehmet YALÇINKAYA

DEPREM ve ÖLÜM

Ölüm bazılarımız için sevgiliye kavuşmaktır. Vuslat gecesidir. Bedeninde hapsolmuş ruhun, kanatlanıp özgürlüğe kavuşmasıdır.

Ölüm, aslında bir gölgelikten ibaret olan dünya hayatındaki sürgünün bitmesidir. Ölüm, yalanın gerçeğe dönüşmesi, ifade edilemeyen sonsuz duyguların beden dili ile sonsuzluğa kavuşmasıdır. Hiç konuşmadığı halde en etkili vaazı veren mükemmel bir vaizdir ölüm.

Siyami Ersek Hastanesi’nde görev yapan kardiyolog bir dostumdan dinlemiştim: Nöbetçi olduğum bir gece yoğun bakım ünitesinde yatan hastaları kontrol ettim. Yaklaşık 25 hastaydı. Bölümden çıkacağım sırada içime bir ürperti geldi. Geri döndüm birkaç saniye önce beş hastanın aynı anda kalbi durmuş. O an Azrail’in arkamda gezinmiş olduğunun vermiş olduğu his tüylerimi diken diken etmeye yetti. Anladım ki ölüm, başka bir yerlerden gelmiyor. Doğduğumuz anda içimize yerleşiyor. Biz ölümü uzaklarda sanırken, aslında sessizce o içimizde büyümeye, bizimle birlikte yaşamaya devam ediyor. Zamanı geldiği anda da hükmünü icra ediyor. Gerçek yiğitlik ölümle yüzleşme anı gelmeden insanın nefsi hesaplaşabilmesidir.

Bir zat Hz. Ali (RA)’ye gelerek; “Sana bazı sorular sormak istiyorum” dedi. Hz. Ali (RA) ona; “Kırk tane de olsa sor” cevabını verdi. Bunu üzerine şöyle bir soru sordu:

“Vâcip nedir, vâcipten daha kuvvetlisi nedir? Yakın nedir, yakından daha yakını nedir? Tuhaf nedir, ondan daha tuhafı nedir? Güç ve çetin şey nedir, ondan daha güç olanı nedir?”

Bu sorulara karşılık Hz. Ali (RA) şöyle cevap verdi: “Vâcip olan tövbedir, ondan daha kuvvetli vâcip günah işlemeyi terk etmektir. Yakın olan kıyamettir, ondan daha yakını ölümdür. Tuhaf olan dünyadır, ondan daha tuhafı dünya sevgisidir. Zor olan kabir hayatıdır, ondan daha zor olanı kabre azıksız olarak girmektir.”

İfade etmesi bile zor ölümü kategorize etmek imkânsız olsa da aniden ve toplu olarak gelen ölümler karşısında insanın acziyetini kelimelere dökmek bile mümkün değil sanki.

Nepal’de meydana gelen depremden sonra, tarih boyunca doğal afetler karşısındaki insan çaresizliğini düşündüm. İnternette bir Türk turistin oturduğu kafenin terasından çektiği görüntülerdeki kuşların uçuşlarından etkilenmemek mümkün değil. Depremin dehşeti karşısında en rahat olması gereken canlı türü kuşlar bile ne yapacaklarını şaşırıp, sağa sola delice kanat çırpıyorlar. Konacak yer bulamayan kuşların yanında çaresizce beton yığınlarının altında kalan insan ne yapsın?

İdare ettiği ülke yani Roma yanarken nev’i şahsına münhasır bir zevk anlayışıyla ihtirasın zirvesinde olan Neron ölüm döşeğinde: “Dünya bir büyük sanatkâr kaybediyor” diye bağırıyordu.

Hayatı türlü maceralarla geçen ünlü Rus yazar Puşkin ise, son sözlerine derin derin içini çekerek başlamış ve: “Hayat bitti. Bundan sonrası karanlık” demişti. Fransız şair ve yazarı Victor Hugo’nun şan ve şeref içindeki renkli hayatı biterken son sözü: “Kara bir ışık görüyorum” olmuştu.

İman sahiplerinin son anları ise bambaşkaydı. Peygamberimizin müezzini Bilal-i Habeş-i (RA) ölüm döşeğinde hanımının,

-Va kaberah (aman ne kötü) diye sızlanması karşısında;

-Va teberah (aman ne iyi) Peygamberimiz (SAV)’e ve dostlarına kavuşacağım diyor ve bu şevkle ruhunu teslim ediyordu.

Bir tane de tarihimizden örnek verelim. Yavuz Sultan Selim hasta yatağında başucunda bulanan vezirine sorar:

-Bu ne haldir. Hasan Can? Hasan Can ise:

-Hünkârım, Cenab-ı Hakk’a yönelecek zamandır, diye cevap verir. Bu sözler üzerine Yavuz celallenmiş ve:

-Ya sen şimdiye kadar, bizi kiminle bilirdin? Cenab-ı Hakk’a yönelişimizde bir kusur mu gördün? Sure-i Yâsin tilavet eyle, diyerek son emrini vermiştir. Birlikte okudukları Yâsin’in selam ayetine geldiğinde, Yüce Allah’ın (cc) selamı erişir kendisine.

Pakistanlı büyük vatanperver şair, Mevlana dostu Dr. Muhammed İkbal’in son sözleri:

-Hâşâ ben ölümden korkmuyorum. Çünkü ben Müslümanım. Her Müslümana yakışan da ölümü tebessümle karşılamaktır. Hakikatte ölüm, ebediyet âlemine açılan perdedir, olmuştur.

Sonuç olarak ağızların tadını bozan ölüme her an hazır olmalıyız. Nasıl hazır olmamızın şifresini de Peygamber (SAV) Efendimiz bize vermektedir: “Nasıl bir hayat yaşıyorsunuz öyle ölürsünüz. Nasıl ölürseniz öyle de dirilirsiniz.”

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.