Domuz ve Eşek Eti

Gebze'de iki lokantanın domuz, eşek, at eti kullandığı tahliller ve raporlar sonunda anlaşılmış, 15'er gün kapatma cezası verilmiş.

Trakya'da bir sucuk imalathanesinin ürünleri tahlil ettirilmiş, domuz eti ve yağı bulunmuş, para cezası verilmiş.

Yıllardan beri yazar dururum, nice gazeteci arkadaş da yazdı, ilgililer şimdi harekete geçti.

Gebze'de iki lokantayı 15 gün kapatmakla, Trakya'da küçük bir sucuk imalathanesinin ruhsatını iptal etmekle bu domuz ve eşek eti meselesi halledilmiş olmaz.

Ülkemizde çok büyük miktarda (tekrar ediyorum: Çok büyük miktarda):

Ehlî (evcil) domuz eti ve yağı.

Yaban domuzu eti ve yağı.

Eşek eti.

At eti... tüketilmektedir.

Dışarıdan "parça" halinde et de ithal edilmektedir. Eskiden parça et ithaline izin yoktu, hayvanın eti bütün olarak (karkas) ithal edilebiliyordu. Sonra allem ettiler kallem ettiler, parça et izni çıkarttılar. Ne demek istediğimi anladınız mı?

Trakya'da, Marmara ve Ege bölgesinde bir yığın domuz çiftliği kurulmuştur. Domuz bir batında 12'ye kadar yavru doğurur. Domuz çok pis bir hayvandır. Ne bulsa yer. (...) bulsa onu da yer.

Domuz yemek İslâm dininde haramdır, yasaktır. Yahudilik'te de yasaktır. Hazret-i İsa aleyhisselam efendimiz domuz yememiştir. Domuzun haramlığını daha sonra papazlar kaldırmıştır.

Tekrar ediyorum: Türkiye halkına büyük miktarda evcil domuz, yaban domuzu, eşek eti yediriliyor. Eşek eti de İslâm dininde haramdır.

At eti haram değil, mekruhtur.

Pazar yerlerinde, bazı marketlerde kilosu 10 liradan aşağıya sucuk satılıyor. Yahu etin kilosunun 25 lira olduğu bir ülkede 10 liraya helal ve sıhhî sucuk olabilir mi?

Ankara iktidarı ve belediyeler bu konunun üzerine gitmelidir.

Müslüman halk bu konuda çok (evet çok) şüpheci ve ihtiyatlı hareket etmelidir.

Domuz çiftlikleri üretime devam ettiği, avcılar on binlerce yaban domuzu vurmaya devam ettiği müddetçe halka domuz eti yedirilecektir.

Helal sucuk nereden baksanız kilosu 30 liradan aşağıya satılamaz.

Hazır kıyma almayınız... Ucuz sucuk almayınız... Bilmediğiniz yerde şüpheli yemekler yemeyiniz...

Balıkesir taraflarında zeka özürlü 22 yaşında bir delikanlıya bir düzine insan tecavüz etmiş... Bir başka yerde 14 yaşındaki bir kızın ırzına 14 kişi geçmiş... Toplum çılgın hale gelmiştir. Para için, kazanç için bin türlü sahtekarlık ve yolsuzluk yapılıyor.

Daha önce yazmıştım: Kurban bayramından önce köfte dükkanları zinciri sahibi bir tanıdığıma bir yerden telefon gelmiş: "Bayramdan sonra elimizde şu kadar et olacak. Bunları alır mısınız?" Tanıdığım zat "Almam" demiş, teklifi reddetmiş ama kurban eti toplayan "muhteremler" onları satacak bir yer bulmuşlardır elbette.

Halka açık şöyle laboratuvarlar var mı yok mu bilmiyorum? Bir yerden kıyma alacaksın, köfte alacaksın, sucuk alacaksın...

Götürüp ücreti mukabilinde tahlil ettireceksin. İçlerinde domuz ve eşek eti varsa ortaya çıkacak. Böyle laboratuvarlar olsa, tahlil ücretleri çok yüksek olmasa, bütçem bu masrafı kaldırsa bendeniz çok kıymayı ve sucuğu tahlil ettirir, köşemden yazarım.

Merhum Şeyh Ahıskalı Ali Haydar Efendi hazretlerinin, ölümünden on beş sene kadar önce "Artık bu şehirde kesilen etler yenmez" demiş olduğunu duymuştum.

Biliyorsunuz, besmele kasden terk edilerek hayvan kesilirse onun eti yenmez.

Bir ateist veya komünist kasaplık yapsa, hayvan kesse, onun kestiği de yenmez.

Avrupa ülkelerinde büyük baş hayvanlar önce öldürülür, sonra kesilir. Onların da eti yenmez.

Tavuklar kesildikten sonra, tüyleri kolay yolunsun diye, içleri boşaltılmadan kaynar suya atılırsa etleri murdar ve necis olur.

Şimdi bunlara dikkat eden çok az Müslüman kaldı. Turistik otellerin mutfaklarındaki ızgaralarda dana pirzolası ile domuz pirzolası birlikte pişiyor. Müslümanlar öyle otellerde güle oynaya "lüks ve gösterişli" iftarlar yapıyor.

Domuz eti yediren lüks restoranlarda etleri yumuşatmak için bir gece şaraba yatırıyorlar.

Etiketin üzerinde "d. eti" yazılı. Dana eti mi, domuz eti mi belli değil.

Domuzluk, domuzculuk, haram yiyicilik aldı yürüdü.

* (İkinci yazı)

SAHİH/DOĞRU İNANÇ NEDİR?

İslam'da işin başı sahih (doğru) itikattır. Kur'ân'a ve Sünnet'e uygun sahih itikad konusunda Ehl-i Sünnet ve Cemaat'in iki imamı vardır: İmamı Eş'arî ve İmamı Mâturidî.

İslâm dünyasında maalesef itikad konusunda bozukluklar, bid'atler, Kur'ân'a ve Sünnet'e aykırılıklar olmuştur ve zamanımızda da vardır.

Doğru itikadın temelleri nedir?

(1)Yüce Allah'ın kemâl sıfatlarla sıfatlı olduğuna, O'na yakışmayan noksan sıfatlardan münezzeh bulunduğuna inanmak.

(2) Kur'ân'ı doğru yorumlamak; icazetli Sünnî ulemanın, fukahanın, müfessirlerin meal, tercüme, tefsirlerini okumak, ehl-i bid'at ve dalâletinkilerini okumamak, onlara itibar etmemek.

(3) İnanç ile ilgili konu ve hususlarda cumhur-i ulemaya tâbi olmak.

(4) Sahibini küfre götüren yahut günaha sokan itikadî bid'atlardan uzak durmak.

(5) Kur'ân'ı ve Sünnet'i hakkıyla yorumlayacak ilmi ve iktidarı yoksa, itikad bilgilerini icazetli ulemadan öğrenmek ve bellemek.

(6) İtikad konusunda icazetli ulema ve fukahaya muhalefet etmemek.

(7) İtikadî meselelerde müteşâbihatı, tenzih akidesine aykırı olarak zahirî ve lügavî mânalarına almamak. Yüce Allah'a zaman, mekân, inmek, çıkmak, insan gibi eli ayağı olmak gibi sıfatlar izafe etmemek.

(8) İtikadı bozuk fırkaları, mezhepleri, cemaatleri, hizipleri hak kabul etmemek.

Zamanımızda "ilahiyatçılar" adı verilen bir zümre türemiştir. Bunların kadim usûle göre alınmış ve verilmiş icazetleri yoktur.

Bir kısmı Ehl-i Sünnet ve Cemaat çizgisindedir, İslâm'a ve Ümmete hizmet etmemektedir. Bir kısmı ise itikad konusunda vahim bid'atler sergilemektedir. Bunlardan uzak durmak gerekir.

Arap dünyasında Yüce Allah'a zaman, mekan, inmek çıkmak, insanlarınki gibi el ayak, cisim izafe eden bid'at mezhepleri türemiştir.Bu gibi insanlar İslâm'ın Tevhid ve Tenzih inancına aykırıdır.

Türkiye'de medâris-i İslâmiye kapatıldığı, icazetli ulema ve fukaha yetiştirilmediği, Ehl-i Sünnet ve Cemaat Müslümanlığı baltalandığı, Din ve dindarlar üzerinde ağır baskılar yapıldığı için din konusunda büyük bir boşluk oluşmuş, itikad konusunda bâtıl ve sapık fikir ve inançlar ortaya çıkmıştır.

İmanın altı şartı (esası) vardır, bunlardan biri de kadere imandır. Ülkemize Pakistan'dan gelen aktivist bir İslâm yorumu, imanın şartlarını beşe indirmekte, kaderi zikr etmemekte, böylece Kur'ân'a, Sünnet'e, İcmâ-i Ümmet'e Cumhur-i Ulema'ya ters düşmektedir.

Arabistan'daki bir taife tarikati ve tasavvufu şirk olarak görmekte, tarikat evliyasına "Evliyauşşeytan" demekte, ehl-i tarik Müslümanları müşrik ilan etmektedir. Bu taifenin anthropomorphisme'e (tecsim) kaçan bozuk inançları vardır. Ülkemizde bu mezhep de yayılıyor.

Müslüman kardeşlerime itikad (inanç) bilgileri konusunda, merhum eski İstanbul müftüsü ve Diyanet İşleri Başkanı, icazetli din alimi, fakih, tefsir sahibi, Hukuk-i İslâmiyye ve İstılahat-i Fıkhiyye adlı muazzam ve muhalled eserin müellifi dersiâm Ömer Nasuhi Bilmen hazretlerinin Büyük İslâm İlmihali'nin başındaki itikad kısmını dikkatle okumalarını, öğrenmelerini min gayri haddin tavsiye ederim.

Ehl-i Sünnet dışına çıkmış bozuk ilahiyatçılardan din öğrenilmez. Öğrenen imanını, dinini, ebedî saadetini yitirebilir, bir insanın uğrayabileceği en ağır, en vahim, en korkunç zarara uğrayabilir.

19'uncu asırda yaşamış Farmason, taqiyyeci, şaibeli, bulaşık bir kişi asla din imamı, rehber, kılavuz olamaz. Bu zatın, İskenderiyye Mason locasından ateist olduğu için atıldığı rivayet olunuyor.

İslâm'ın ilk asrında Yemenli bir haham olan İbn Sebe' yalancıktan Müslüman olmuş ve sarsıntıları günümüze kadar devam eden fitne ve fesat yangınları çıkartmıştı. Yakın tarihimizde, bugün de Ümmet-i Muhammed için İbn Sebe'ler bulunmaktadır.

Siyonistlerden ve Haçlılardan destek gören bazı topluluklar, Tevhid ile Teslis'in bir olduğuna; Hz. Muhammed'i, Kur'ânı, İslâm'ı inkar, red ve tekzib eden Ehl-i Kitab'ın da Cennetlik olduğunu iddia ediyor. Bu gibi iddialar sahih ve doğru itikada aykırıdır.

İslâm itikadının temellerinden biri de, İslâm dininin Allah katında tek hak, doğru, muteber, makbul din olduğudur. Bu itikada aykırı inançlar, fikirler, görüşler bâtıldır.

İmanımızı, dinimizi, ebedî saadetimizi korumak istiyorsak sahih itikada sahip olalım, bozuk ve bid'at itikadlardan kaçınalım. Yukarıda arz ettiğim gibi, icazetli ve muteber bir din aliminin kitabını okuyalım, içindeki bilgileri, mânalarını iyi anlayarak ezberleyelim.

Bozuk ilahiyatçılara, bid'at fırkalarına, Farmason rehberlere ve kılavuzlara, mücessime taifesine, mezhepsizlere telfik-i mezahip taraftarlarına kulak asmayalım.

Ömer Nasuhi Bilmen hazretlerinin Büyük İslâm İlmihali gibi başka muteber ve güvenilir kitaplar da vardır. Onlardaki itikad bilgi ve hükümleri de okunabilir.

Şu hususa da dikkat çekmeme izin veriniz: Bir bilgi nasıl öğrenilir?..

Sahih ve doğru itikad risalesini veya kitabını okursun, içindeki bilgileri beller ve öğrenirsin... Sonra icazetli alimlerden oluşan bir sınav heyeti huzurunda imtihan verirsin. Bu imtihanı kazanırsan sana bir berat (sertifika) verilir, "Ehl-i Sünnet ve Cemaat itikadından imtihan edilmiş ve başarılı olmuştur" şeklinde. Altına sınav heyeti imzalarını atar, unvanlarını ve hüviyetlerini yazar...

Bugün, nice dindar geçinen ve namaz kılan Müslüman, Yüce Allah'ın 14 sıfatını ezbere sayamıyor. Ne korkunç cahillik!..

Önceki ve Sonraki Yazılar