Eşitlik isterken ayrımcılık yapmak

Yıllardan beri devam edip gelen bir takım uygulamalar sonunda toplum içinde bir takım farklılıkları körükler nitelik kazanmaya başladı. Bugün yaşadığımız bazı çatışmalar ve tartışmaların temelinde geçmiş yıllara dayanan uygulama ve anlayış yatıyor. Geçmişten gelen yanlış uygulamaların kökeni araştırıldığında karşımıza ya resmi ideoloji çıkıyor ya da kendilerini farklı tarif eden grupların bugüne kadar farklılıklarını dillendirmemiş olmaları ve sanki farklı değillermiş gibi davranmaları çıkıyor. Farkı grupların kendilerini bugüne kadar oldukları gibi tarif edemeyişlerinin çeşitli sebepleri olabilir. Bu bazen çevreden farklı bir görüntü vermemek düşüncesinden kaynaklanıyor olabileceği gibi bazen de resmi ideolojinin dayatması karşısında sessiz kalmayı tercih etmekten ileri gelmiş olabilir. Sebep ne olursa olsun farklı gruplar kendilerini baskı altında hissetmişlerdir ve bu his ülkemizde demokratikleşmenin yerleşmeye başlaması ile birlikte dile getirilir olmuştur. İyi de olmuştur. Bir ülkede özgürlüklerin yaşanıyor olması herkesin kendisini olduğu gibi tarif edebilmesi ile yakından ilgidir. Her ne sebeple olursa olsun insanlar kendi kimliklerini gizlemek zorunda kalmışlarsa ya da kalıyorlarsa o ülkede özgürlüklerin tam olarak yaşanıyor olmasından söz etmek mümkün olmaz.

Özgürlüklerin bir takım gerekçelerle sınırlandırılması ister istemez toplumda takiyenin yaygınlaşmasına sebep olmuştur. Yani insanlar oldukları gibi görünmekten kaçınmış, olduklarından farklı bir görüntü çizmeye başlamışlardır. Böyle olunca da farklı gruplar birbirleri hakkında bir takım duyular ve söylemlere, bir bakıma dedikodulara dayanarak hüküm verir hale gelmişlerdir. Hatta, farklı grupları bir şekilde kötüleme ve dışlamayı çıkarlarına uygun bulan kesimlerin hayal ürünleri diğer farklı kesimlerin tarif edilmesinde temel oluşturmaya başlamıştır.

Diyebiliriz ki her kesimin temel insan hak ve özgürlüklerini tam olarak kullanabilmenin mücadelesini verdiği şu günlerde bile insanlar kendilerini oldukları gibi tarif etmemekte ya da edememektedirler. Böyle olunca da toplum içinde farklı gruplar arasında şüpheler oluşuyor. Öyle bir noktaya geliniyor ki haklarının yıllardan beri engellendiğini, temel insan haklarının verilmediğini ileri süren bazı gruplar bu defa toplumun çoğunluğunu oluşturanların temel hak ve özgürlüklerine karşı söylem geliştiriyorlar. Bir bakıma kendilerinden farklı gördükleri kesimleri de kendileri gibi olmaya zorlamak gibi bir davranış geliştiriyorlar. Yıllardan beri sürüp gelen alışkanlarının bir sonucu olsa gerek kendi kimliklerini tam olarak açıklamayıp öbür yandan da özgürlüklerini sınırlandırdıklarını ileri sürdükleri kesimlerin temel hak ve özgürlüklerini çok görüyor, ona karşı mücadeleye hakları olduğu gibi davranıyorlar. Diyebiliriz ki bazı çevreler ayrımcılıkla mücadele ettiklerini söylerken bir başka ayrımcılığı tetikliyorlar. Böyle olunca da toplumsal barış ve uzlaşma giderek zorlaşıyor.

Çünkü farklılıklara rağmen birlikte yaşama kültürünün gelişmesinin ilk şartı ilişkilerin takiyeden kurtulması ile yakından ilgilidir. Çünkü takiye güvensizliği gündeme getirir. Birbirine güvenmeyen grupların bir arada barış içinde yaşaması, birbirlerinin farklılığına tahammül etmesi zordur.

Takiye,olduğu gibi görünmeme yani gizlilik her zaman şüpheye yol açmıştır. Bununda ötesinde bir takım tahminleri tetiklemiştir. Gerçeğe dayanarak değerlendirmenin yerine zan ile hüküm verme yerleşmiştir.

Buna birde bazı kesimlerin kendisi gibi düşünmeyen ve inanmayanları kendisi gibi düşünmeye ve inanmaya zorlayan söylem ve eylemleri eklendiğinde ayrımcılıkla mücadele edildiği söylenirken bir başka ayrımcılığa kapı aralanmış olmuyor mu?

Önceki ve Sonraki Yazılar