Sebahattin BİLGİÇ
GELİN BUGÜN YANALIM
Yol odur ki doğru vara,
Göz odur ki Hakk'ı göre,
Er odur alçakta dura,
Yüceden bakan göz değil. //Yunus Emre
Dostlarla buluşmak, dost meclislerinde hem hal olmak ruhen dinlendirir, fikren zenginleştirir. Malumdur haller ve huylar sirayet edicidir. Onun için kiminle dost olduğun, kimlerle yol yürüdüğün önemlidir. Ruhunu dinlendiren ve haline zenginlik katan dostlarla buluşmayı ihmal etmemeli, dost meclislerinden ayrı durmamalı.
Aslında Müslümanlar olarak biz bu anlamda çok büyük nimet içindeyiz. Hiçbir dinde olmayan buluşmaları biz günde beş vakit camilerde gerçekleştiriyoruz. Hem de kurtuluşa davet eden ilahi bir çağrı eşliğinde. Beraber saf tutuyor, secdeye varıyor, beraberce ellerimizi semaya açıyoruz. Hal hatır soruyoruz bir birimize, göremediğimiz arkadaşlarımızı sorup soruşturuyoruz nerededir, nasıldır diye. Bu buluşmalar bazen bir dergâhta, bazen bir dernek veya vakıf binasında da hayat buluyor güzel bir sohbet eşliğinde. Nasıl ki bedenin gıdası yeme ve içme ise, ruhun da gıdası ibadet ve muhabbettir.
Buluşmak, bilişmeyi, bilişmek dertleşmeyi, dertleşmek sevinci ve üzüntüyü paylaşmayı getirir. Bizim toplumumuz münevverdir, irfan sahibidir. Düğüne de koşar, cenazeye de, yardıma da koşar, desteğe de. İmece hayatımızın bir parçasıdır. Dünyanın her hangi bir yerinde gözü yaşlı birini görünce yüreğimiz kabarır.
İrfan ehli ak saçlı, nur yüzlü büyüklerimizden öğrendik birçok şeyi. Davranışlarımız büyüklerimiz tarafından kontrol altında idi. Nasihatler hep yön verir yol gösterirdi.
İlk Okulu bitirince eğitim hayatıma bir sene aram var köyün diğer çocukları gibi. Bir sene boyunca hocaya gittik kalabalık bir grup arkadaşla beraber. Her sabah hatip nineme gider önce ona okurdum dersimi. Hem hatalarımızı düzeltir hem de yol gösterici nasihatlerini verirdi. Rahmetli hatip ninem nur yüzlü köyde herkesin hürmet ettiği ufak tefek bir kadıncağızdı. Her Cuma sabahı köyün kadınları nenemin evinde toplanır kendi aralarında mübarek Cuma gününü değerlendirirlerdi. Cuma okuması hem kaynaşma, hem sohbet ve muhabbet hem de ibadet için ne güzel bir buluşma idi. Bizim toplumumuzda okumak ve dinlemek en vazgeçilmez iki unsurdur. Atalarımız gönül ve iman dünyasını Mevlid-i Şerif, Ahmediye, Muhammedîye, Mesnevi dinleyerek süsledi. İlahiler ise gönül dünyamızın neşveleri oldu. Çocukluğumda Hz Ali’nin cenklerini okuduğumu hatırlıyorum edindiğim kitaplardan. Bu kitaplar bendeki siyer okumalarımın bir başlangıcı oldu.
Henüz on iki - on üç yaşlarında iken camiden çıkmış eve doğru yürürken sokağın ortasına yuvarlanmış bir taş görmüş, o taşı ayağımla kenara itmiştim. Çift bastonla yürüyen, ihtiyarlık alametleri iyice üzerine çökmüş Halil Ağa arkamdan bana seslenmiş ve “ oğlum aferin ama taşı elinle kaldırsaydın daha iyi olurdu“ demişti. Bu nazik edep dersi hayatım boyunca hep kulağıma küpe olmuştur. Ne zaman yolda bir engel görsem Rahmetli Halil Ağa (Halila)’nın bu öğüdü ve “Allah sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur”(1) hadisi şerifi aklıma gelir, ona göre davranırım. Camide müezzinlik yaptığımızda cami ihtiyar heyetinden Süleyman Çavuş hatalarımızı kızarak düzeltir, ama Halil Ağa güzelce düzeltirdi. Allah Her ikisine de rahmet etsin. Her vakitte onları camide görürdük. İmam olmadığı zamanlarda her ikisi de namaz kıldırırdı. Güven oluşturduğumuzda ise artık imamlığı bize devretmişlerdi.
Geçen gün bir dostum ziyaretime geldi. Eski günlere dalan uzun bir sohbetimiz oldu. Çocukluk yıllarında ailesinin hiç de dindar olmamasına rağmen ilkokulda bile cumaları hiç kaçırmadığından, hatta öğretmenlerinin ailesine kendisini şikâyet ettiğinden bahsetti. Babasından ciddi bir azar işitmiş bu nedenle. Ben hemen bu güzel alışkanlığı nereden edindiğini sordum merakla. Egede bir şehirde otururmuşlar. Fakat her yaz köye gider yaz boyu günlerini köyde geçirirmiş. Dedi ki: “Her akşam kağnı arabasıyla bağından, bahçesinden gelen yaşlı bir amca vardı. Geçerken mutlaka bana heybesinden çıkarıp bir meyve verirdi. Ben onu her akşam köprünün başında beklerdim. Her akşam da güler yüzlü amcadan meyvemi alırdım. Amcayı çok sevdiğim için sonrasında onu takip ettim. Hep camiye gidiyordu. Ben de gitmeye başladım. Amcanın bu ali cenaplığı, güzel huyu bana çok tesir etti. Bu yaşımda hala onu unutmuyorum.”
Aslında günümüzde bilinmeyen bir şey yok. Bilgiye ulaşmakta son derece kolay. Eksik olan sözü değerli, hali tesirli güzel insanların örnekliği. Eskiler en güzel tebliğ yaşayarak örnek olmaktır demişler.
Eh şimdi özü güzelleştirme ve manevi terbiyenin yerini bedeni ve vücudu güzelleştirme aldı. Dergahların ve tekkelerin yerini spor salonları, güzellik salonları, değişik tip ve amaçta terapi merkezleri aldı. Bu merkezlerin bir bölümü aklın gelişmesini amaçlıyor elbette. Bir bölümü de ruha tesir etmeye çalışıyor. Ne yazık ki öğretileri bizim kültür ve medeniyetimizi yansıtmıyor. Ya batı medeniyetinden çeviriler, ya Hint vb. öğretileri yansıtıyor.
Yıllar önce kurumda bir arkadaşımız proje yapmıştı. Bütün personelimiz için bir “kapasite geliştirme” merkezinde eğitim alınacaktı. Ben de katıldım. Bizim medeniyetimizde yüz yıllardır uygulanan basit metotları batılı aydınlardan çeviriyle bize aktarıyor, yok gözünüzü yumun, parmaklarınızı birleştirin “omm” deyin, yok derin nefes alın vs diye güya terapi yapmaya çalışıyordu. Dersin bir yarısında dayanamadım, “Hanım Efendi sizin bu anlattıklarınız bizde fazlasıyla ve uygulamalı olarak mevcut. Siz tasavvufa, tezekküre, tefekküre, zikre, ibadetin müthiş tesirlerine yönelmelisiniz. Bu bağlamda Celaleddin Rumi, İmam Gazali, Yunus Emre, Hacı Bektaş, Muhyiddin İbni Arabi… Okumalısınız” dedim. Kendisiyle bu minval üzere konuşmalarımız bir miktar devam etti. Sonunda “hocam rica etsem bana bunları öğretir misiniz” dedi.
Şu fani, aldatıcı, kandırıcı, saptırıcı dünyada malayaninin, nefsin, yoldan uzaklaştırıcı her şeyin esiri olmamak ve müstakim üzere daim olmak için Hayati İnanç Beyin tabiriyle “Türkçeyi müslümanlaştırmış” Yunus Emre’nin dizelerine yönelelim.
GELİN BUGÜN YANALIM
Gelin bugün yanalım, yarın yanmamak için,
Ölelim ölmez iken, yine ölmemek için.
Tartalım günahımız, arttıralım ahımız,
Edelim hesabımız, hesap olmamak için.
Erenlere gidelim, eteklerin tutalım,
Bugün öyle idelim, yolda kalmamak için.
Bak göresin dünyayı, bil neye geldiğini,
İşbu fani dünyaya mağrur olmamak için.
Yunus yok dünya tadı, çünkim faniymiş adı,
Muhammed zindan dedi, biz şad olmamak için.
1-Beyhaki,Taberani
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.