Son bir haftadır İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) yönetimine yönelik yolsuzluk, rüşvet, irtikap, terör örgütlerine destek, ve benzeri çok ciddi suçlamalardan oluşan soruşturma ve ardından gelen gözaltılar gündeme oturdu. Özellikle T.C. Cumhurbaşkanlığı için CHP tarafından aday gösterilmesi kuvvetle muhtemel olan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması olay oldu ve CHP’li vatandaşlarımızdan büyük bir tepki geldi.

121 sayfadan oluşan ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na sorgulamada yöneltilen soruları, Ekrem Bey’in yanıtlarını (bilmiyorum, muhatap almıyorum, cumhuriyet savcısına anlatacağım vs) ve altında itirafçıların aynı sorulara verdikleri cevapları içeren iddianameyi okudum.

Bu soruşturmaların başlamasına sebep olan savcılıklara yapılan suç ihbarlarının bizzat bu akçeli işleri müşahade eden üst düzey CHP’li yöneticiler tarafından yapılmış olması çok önemli bir karine. Meral Akşener Hanım geçen sene isim vermeden ama neredeyse ayakkabı numarasını verecek kadar net bir şekilde işaret ederek şu sözleri sarf etmişti: “Seçilmesine vesile olduklarımızın kocaman bir hırsız olduklarını anladığımızda çektiğimiz acıları anlatmam mümkün değil.” Sözüne itimat ettiğim ve bu işleri bilen dostlarım da İBB’de olan akçeli işlerden zaten haberdarlarmış. Bu karinelerden ve iddianamelerdekileri okuduktan sonra bu soruşturmanın sadece siyasi saikle hazırlanmış ve içi boş bir iddianame olduğuna inanmıyorum.

Bunları CHP’lilerin de okuduğunu, hatta bazılarının yakinen bildiğini, ve bu yüzden onlardan herhangi birinin artık Ekrem Bey’e destek vermeyi istemediğini düşünüyorum. Birçok CHP’linin zaten Ekrem Bey’den pek haz almadığı bilinen bir şey.

Öyleyse CHP Başkanı Özgür Özel’in “sokağa çıkın!” çağrılarına neden bazı CHP’liler rağbet ediyor diye sorabilirsiniz. Bunun en önemli sebepleri Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a duydukları nefreti bu fırsat ile dışa vurmak, hükümeti sıkıştırmak, ve acaba devrilir mi diye ummak. Yani amaç Erdoğan, araç İmamoğlu!

Ama bence bu soruşturmaların CB Tayyip Bey ile alakası yok. Kanaatim odur ki Devlet Aklı güvenmedikleri Ekrem Bey ve ekibine ileride Türkiye’nin emanet edilmesi ihtimali olsun istemiyor ve o yüzden onların açıklarını ve seyyiatlarını tespit edip geç olmadan kanuni yollarla tasfiye etmek istiyor.

Muhtemelen Türkiye’nin komedyen Zelenski yönetimindeki Ukrayna’nın düştüğü durumlara düşmesini istemiyorlar. Nitekim Zelenski neredeyse davul zurnayla Putin’e “gelgel” yapmış ve ülkesini işgale maruz bırakmıştı. Ve şimdi de savaşı kaybetmemek ve koltuğunu korumak adına ülkesinin yeraltı ve yerüstü doğal kaynaklarına yabancıları ortak(!) etmeyi kabul etti. Bu konudaki görüşlerimi birkaç ay önce sizlerle paylaşmıştım: https://www.habername.com/yazi-ukrayna-rusya-savasinda-kim-kazaniyor-14156.htm

Gelin önyargılı olmayalım, yargının düzgün bir şekilde işlemesini sabırla izleyelim, ve adaletin tecelli etmesini bekleyelim.

Yazımı konuyla alakalı olduğuna inandığım üç hadis ile bitirmek istiyorum:

“Vallahi biz isteyeni veya görev hırsı bulunanı yönetici yapmıyoruz.” (Buhârî, Ahkâm 7, İcâre 1, İstitâbetü’l-mürteddîn 2; Müslim, İmâre 15)

“Görev isteyen kimseyi biz işimize tayin etmeyiz” (Buhârî, İstitâbetü’l-mürteddîn 2; Müslim, İmâre 15)

"Abdurrahman (Bin Semura), sen yöneticilik isteme. Çünkü böyle bir görevi isteyerek alırsan onunla baş başa bırakılırsın, ama sana istemeden verilirse Allah’ın desteğini bulursun".