“İkinci İslâm” olmaz...

     “İkinci Cumhuriyet” olur, hem de iyi olur... Bir arıza olan “Birinci Cumhuriyet” miadını doldurmuş, bozuldukça bozulmuştur.

     Cumhuriyet beşeri bir sistemdir tadil edilir, değiştirilebilir amma ve lakin “İkinci İslâm” olmaz.

     İslâm, Allah’ın va’zı olarak; değişen dünya ve zaman şartlarına adapte yahut reforme edilemez. Zaman ve şartlar İslâm'a adapte edilir, İslâm'a uydurulur... (Bu konuda geniş ve sağlam bilgiler edinmek için merhum Ahmet DAVUDOĞLU hocaefendinin “Dini tamir davâsında din tahripçileri” kitabına müracaat edilmelidir.)

      Bu tevafuku (uygunluğu) sağlayamıyorsak kabahat haşa İslâm'ın değil, biz müslümanlarındır. İslâm'ı her çağ ve koşul için yeniden tanzim, onu beşeri bir rejim gibi görmek, evrensel ve zaman üstü konumunu görememektir.

     Hazreti Peygamberimizi (salat ve selâm olsun ona) devre dışı bırakma gayretindeki mel'un niyetlerin amacı da budur.. Bu, "İslâm Güneşinin Düşmanları"na yardım demektir...

     Dinin hayata tatbik edilmesinde tek rehber, hayatı Kur'an'ın canlı bir levhası olan Peygamberimiz Muhammed Mustafa'dır (salat ve selâm olsun O'na).

     O (s.a.v), adeta yaşayan bir Kur'ân, hiçbir söz ve davranışı kendinden (ilahi denetim dışında) olmayan, bizzat Allah'ın (c.c) eğittiği iki cihan güneşidir.

     Güneşsiz hayat olur mu? Karanlıkta bitkiler bile atmosfere zehir yayar, değil ki insanlar?

     “Haddini bilmek gibi irfan yoktur” demişler. “Bilmiyorum!” diyeceksin. Haddini aşıp günaha girmeyeceksin. Bilmediğini, dahası hakkıyla bilmediğini itiraf edebilmek büyük irfan, fazilettir...

     Peygamberimiz (s.a.v) bir şerefli hadislerinde “Sizin fetvaca en cüretli olanınız, kendisini Cehennem'e en cüretli atanınızdır” buyurmuştur...

     İmam-ı Mâlik'e (rh.a) 40 sual tevcih edilir, 36'sına “bilmiyorum” diye cevap verir. Esasen suallerin tamamını bilmektedir ama, sual edilen konularda ictihadı olmayışı nedeniyle “bilmiyorum” der.

     Hazreti Ali (k.vh) hazretleri hutbe verirlerken bedevinin biri kalkıp birşey sorar. Hz. Ali (k.vh) “bilmediğini” söyleyince cahil bedevi: “Bilmiyorsun da niçin halife oldun, halife maaşı alıyorsun?” der.

     Peygamberimiz (salat ve selâm olsun ona), bir Hadîs-i Şerîf’lerinde “ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır..” buyurmuşlar... Hz. Ali (k.vh) o haddini aşan bedeviye gayet sakin olarak şu cevabı verir: “Ey falanca, ben bildiklerimin ücretini alıyorum, Vallahi bilmediklerimden de ücret almaya kalksa idim, bütün dünyadaki altınlarla dahi ödeyemezdiniz!..” der.

     Ne asil, ne mübarek bir cevap, ne samimi bir duruş...

     Günümüzde bu güzel ahlâk ve fezailden eser kalmamış, ükelâlar haddinden fazla çoğalmıştır. Televizyonlarda dinin en muhkem konularında bile seviyesiz şekilde tartışmalar oluyor..

     Adam ilahiyat tahsili bile almamış bir sosyolog ama ilahiyatçı profösör diye takdim edilip, millete bozuk fetvalar vermesi sağlanıyor. Çok büyük bir fitne ve fesat tufanı var ve müslümanlardan bazıları çıkmış, “efendim hakikaten içtihad kapısı niye kapansın ki?” türünde laflar ediyorlar...

     Said i Nursî hazretleri "İçtihad Risâlesi"nde: “Nasıl ki kışta, fırtınaların şiddetli olduğu bir vakitte, dar delikler dahi seddedilir; yeni kapıları açmak, hiçbir cihetle kâr-ı akıl değil. Hem, nasıl ki büyük bir selin hücumunda, tâmir için duvarlarda delikler açmak gark olmaya vesîledir.

     Öyle de, şu münkerât zamanında ve âdât-ı ecânibin istilâsı ânında ve bid’aların kesreti vaktinde ve dalâletin tahribâtı hengâmında, içtihad nâmiyle, kasr-ı İslâmiyet’ten yeni kapılar açıp duvarlarından muharriplerin girmesine vesîle olacak delikler açmak, İslâmiyet’e cinâyettir..” der... Başka söze ne hacet? 28 Mart 2009 Cumartesi

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.