Sebahattin BİLGİÇ

Sebahattin BİLGİÇ

İLTİCA KAPISI, ESMA-İ HÜSNA

İnsanın yaratanını tanıması, verdiği nimetleri bilmesi, anlaması, tevhid ile donanması kulluk bilinci ve vazifesidir. Her işimizde Allah‘a yönelmek, olanı ve çareyi O’ndan bilmek, O’nu özümüze, fikrimize ve yaşantımıza yerleştirmek Müslümanlığımızın, insanlığımızın gereğidir.

Hadisi Şerifte “nefsini bilen Rabbini bilir” demiş. (Hikmetli söz olarak da kabul edilmekte) Nefsini tanıma, terbiye etme, güzel vasıflarla donatma irfan ilmiyle, marifetullah ve muhabbetullah ilmiyle kazanılsa gerektir. Ecdadımız Anadolu irfanı dediğimiz güzeller güzeli meziyete Allah ve Resul aşkını arayarak ve yaşayarak kavuşmuştur.

Anadolu insanını mayalayan ve güzide medeniyetimizi oluşturan birçok yapı taşı vardır. Bu yapı taşlarının başında ulemanın, hükemanın, fukehanın, evliyanın, arifanın çabası, nefesi ve nazarı vardır.

Tüm dünyada cürümlerin yaygınlaştığı, günlük yaşamın hızlı yaşandığı, her türlü bağımlılığın bir biriyle yarıştığı, değerlerimizin hoyratça ve sorumsuzca tüketildiği günümüzde, aşk ve muhabbet sohbetlerine, terbiye eden nazar ve nefeslere ne kadar da çok ihtiyaç hissediliyor.

Meşhurdur; Yahya Kemale sorulmuş; “Üstat biz Viyana’ya nasıl gittik” diye. O da “Mesnevi okuyarak, bulgur pilavı yiyerek” diye cevap vermiş. Her şeyin maddiyatla ölçüldüğü günümüzde keşke her yerde mesnevi okumaları olabilse. Eskiden her evden eksik olmayan Muhammediye’ den çocuklarımıza, gençlerimize, eşlerimize okuyabilsek. Delail-i Hayrat halkaları oluşsa cami köşelerinde, Esma-i Hüsna toplumumuzun gönlüne nakşedilse, Süleyman Çelebi’nin derin manalar içeren mevlidi, Hakani’nin aşkla yazılmış hilyesi baş tacı edilse. Tekrar aşka, muhabbete, hilme, irfana, güzel ahlaka ulaşılmak üzere seferberlik düzenlense.

Prof. Dr. Ali Öztürk Hocamızın anlatımıyla dostlarımızla oluşturduğumuz irfan meclisimizde Hilye-i Şerif sohbetimiz hitama erdiğinde Rabbimizin; “Boş kaldın mı hemen (başka) bir işe yönel ve yalnız Rabbine yönel” (İnşirah Suresi) emri gereğince Esma-i Hüsna dersine yöneldik.

Hiç şüphesiz kişinin Allah Teâlâ nezdindeki değeri kişinin neyle uğraştığı ile ölçülür. Ulema ilimleri derecelendirirken konusu gereğince Allah ilminin (marifetullah) en değerli ilim olduğunu belirtmiş. Ne saadet, ne büyük bir nimettir ki “Ogün bir kısım yüzler Rablerine bakarak parlayacak” (Kıyame 22-23) ve “Allah onları sever, onlarda Allah’ı sever” (Maide 54) müjdelerini ve vaatlerini ummak ve nail olmak.

Ali Bey son dönem Osmanlı Ulemasından Ali Osman Tatlısu’nun Esma-i Hüsna Şerhini takip etmeyi uygun gördü. Bu eser ilgililerince muteber kabul edilen değerli bir eser. Sahifeler ilerledikçe anladık ki muteber olması boşuna değil. Büyük bir birikimle hazırlanmış, okuyucusuna ulaşabilmeyi başarmış bir eser.

Ali Osman Tatlısu; 1882 yılında Eskişehir’de doğmuş. İlk tahsilini babasından almış. Daha sonra Bursa Camii Kebir dersiamlarından Edremitli Zahid Efendi’den ve İstanbul Fatih dersiamlarından Tavaslı Hasan Efendi’den icazetname almış.

İlk göreve, 07.09.1913 tarihinde dersiam olarak başlamış. Muhtelif vilayetlerde vaizlik ve müftülük görevleri yapmış. 25.03.1925 tarihinde Eskişehir il müftüsü olarak göreve başlamış. 26.02.1943 tarihinde Beyoğlu müftülüğüne atanıp. 03.05.1950 tarihinde bu görevde iken vefat etmiş.

Esma- i Hüsna en güzel isimler demek. Kuran-ı Kerimde dört ayeti kerimede “en güzel isimler O’nundur” geçiyor. Kendisine dua ve niyazda bulunmamızı isteyen Yüce Rabbimiz taleplerimizi ve niyazımızı kendi isimlerini anarak yapmamızı bildiriyor. En güzel isimler Allâh'ındır. O halde O'na o (güzel isim)lerle dua edin ve O'nun isimleri hakkında eğriliğe (haktan) sapanları bırakın; onlar yaptıklarının cezasını çekeceklerdir.” (Araf:180)

Hadisi şeriflerde de birçok müjdeler mevcut her gün Esma-i Hüsna’ya sığınanlar için. “Allah’ın doksan dokuz isimi vardır. Kim onu sayarsa (iman eder, ezberlerse) cennete girer.” (Buhari) buyrulmuş.

Allah’ın güzel isimlerinin her biri hayatımızın, mevcudatın, tüm âlemlerin yapı taşı ve kullar için iltica kapısıdır. Hastalar Ya Şafi, af isteyenler Ya Gaffar, merhamet dileyenler Ya Rahman, Ya Rahim, rızık isteyenler Ya Rezzak, Huzur dileyenler Ya Selam… diye sığınır iltica kapısına. Dara düştüğünde, sevince boğulduğunda, âlemi temaşa ettiğinde, sana nimetler sunulduğunda, duygulandığında, bir an yakaladığında gönlüne eğilip kalp tellerini titretirsen kim bilir ne kapılar açılır. Ona yakarmak kapıların açılmasıdır. Rabbimiz buyuruyor; “Deki ister Allah diyerek, ister Rahman diyerek yakarın, hangisiyle yakarırsanız olur, çünkü bütün güzel isimler O’na mahsustur…” (İsra 110)

Günlük hayatımızda konuştuğumuz cümlelerimizde yüzlerce kelime içinde en çok Allah’ın çeşitli güzel isimleri geçer. Maşallah, inşallah, Allah kabul etsin, Allah sabır versin, Allah şifa versin, estağfurullah, suphanallah, veren Allah, alan Allah, Allaha emanet ol, Allah korusun, Allah aşkına … Günlük konuşma dilimiz aslında güzel isimlerle bezenmiştir.

O şarkı, türkü ve nefeslerimizde hep vardır, ilahilerimizde geçtikçe kalpler bazen ürperir, bazen coşar. Hattatlar en güzel eserlerini O’nun içir yapar, tablolardaki en güzel süslemeler O‘nun kenarına işlenir hep.

Ebû Bekir İbnü’l-Arabî Esma-i Hüsna’nın tesirlerini şu maddelerle nitelendirmiş;

1. Esmâ-i hüsnâ Allah hakkında yücelik ve aşkınlık ifade eder ve kullarda saygı hissi uyandırır.

2. Zikir ve duada kullanılmaları halinde kabule vesile olur ve sevap kazandırır.

3. Kalplere huzur ve sükûn verir, lütuf ve rahmet ümidi telkin eder.

4. Bilginin değeri bilinenin değerine bağlı bulunduğu ve bilinenlerin en şereflisi de Allah olduğu için esmâ-i hüsnâ bilgisine sahip olanlara bu bilgi meziyet ve şeref kazandırır.

5. Esmâ-i hüsnâ Allah için vâcip, câiz ve mümteni‘ olan sıfatları içermesi sebebiyle O’nun hakkında yeterli ve doğru bilgi edinmemize imkân verir. (İslam Ansiklopedisi)

Yazımıza son verirken yazarımızın kitabından aldığımız birkaç notu paylaşalım.

  • İnsanın ömrü doğduğu günden değil, Allah’ı bildiği günden itibaren başlar.
  • Allah iyilik bilenleri sever, nankörlük edenleri sevmez.
  • Dünya milletleri arasında Allah’u Teala'nın ahlakını, evsafını en dürüst ve en geniş bilenlerin Müslümanlar olması icap eder. Böyle olunca, mesela bu ism-i şerifin hükmüne göre "fikri teşebbüs" Müslümanlar için en umumi ve en tabii bir haslet olması lazım gelirken, itiraf etmeliyiz ki, Müslümanların çoğu, bugün Müslümanlık esaslarını her zamankinden ziyade ihmal etmişlerdir. Bunun neticesi olarak dünya yüzündeki Müslümanların ne duruma düştükleri de meydandadır.
  • Herkes anlayışı nispetinde yerleri, gökleri, havayı, bulutu, yağmuru, değişen mevsimleri, geceleri, gündüzleri, yerden çıkan mahsulleri, sınıf sınıf hayvanları ve nihayet kendi şahsını, içinde, dışında yapılmış, kurulmuş, durup dinlenmeden işleyen bunca makinaları düşünmeli, düşünmeli de basit bir bostan kulübesinin bile kendi kendine olamayacağına ve her eserin bir müessiri bulunacağına göre bütün bunları yapan, eden görüp gözeten, kurup işleten, mutlak kudret sahibi bir zatın varlığına ve O'nun kemal sıfatlarına yürekten inanmalı.
  • O halde öğrenilecek ve dostluğu kazanılacak olan zat ancak Allah’u Teâlâ’dır. O’nun dostluğunu kazanmak her şeyi kazanmak demektir. Fakat Allah’tan başka her şeyi kazanmak, hiçbir şeyi kazanmamaktır.
  • Vapurun kaptanı olduğu gibi, vücudun kaptanı da akıl ve ilimdir. Fakat onu destekleyecek olan kuvvet de imandır.
  • Gafil insan! Allah’u Teâlâ’nın senden başka nice nice kulları var, öyleyken O seni görüp gözetleme işini sanki senden başka kulu yokmuş gibi hususi bir ehemmiyetle yerine getirmektedir. Senin ise O'ndan başka tutanın ve gözetenin yokken, seni bırakıverdiği surette, güya elinden tutacak, hayatını kurtaracak başka hamiler varmış gibi, O'nun kulluğundan tembellik edip gevşeklik gösteriyorsun. Allah'ın rahmeti, inayeti ne büyük... Senin gafletin ne derin!

Uyan gözün aç durma yalvar güzel Allah'a,
Yolundan izin ayırma yalvar güzel Allah'a.

Bir gün bu gözün görmez hem kulağın işitmez,
Bu fırsat ele girmez yalvar güzel Allah'a.
(Niyazi MISRİ)

Sebahattin BİLGİÇ

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum