IMF’siz nasıl döviz bulalım? 2

Önceki yazımızda ne dedik, neyi sorduk?

"Uluslararası Para Fonu (IMF) gerçekten gitti mi, IMF Türkiye'den ümidini tamamen kesti de gitti mi?" diye sorduk.

İki ihtimal var: IMF gittiyse gitti; artık bir daha bizi sömüremeyecek demektir... Yahut IMF gitmedi, şimdilik taktik veya strateji gereği geri çekildi; fırsat kollayacak ve fırsatını bulduğu anda da bizi çökertecek saldırıya geçecektir...

Her iki durumda da biz, 'dolar/döviz tedariki derdimiz' ile baş başa kaldık, kendi derdimizin devasını bulacağız, kendi sorunumuza kendimiz çözüm bulacağız demektir.

Önceki yazımızda, üretim maliyetlerini düşürmek ve Merkez Bankası'nın döviz alması uygulamaları sayesinde bu sorunun çözüme kavuşturulabileceğini anlattık.

Bugün de bu sorunun çözümü yolunda değerlendirebileceğimiz diğer çözüm yolları üzerinde duralım. Önceki yazıda Merkez Bankası'nın dolar/döviz tedarik edebileceğini ve bunun nasıl olabileceğini anlatmıştım. Bugün yine Merkez Bankası'nın çözüm yolunda yapabileceği ikinci bir operasyon şekli üzerinde duracağım.

Merkez Bankaları ile karşılıklı kredileşme yapılır.

Dışarıdan mal alabilmek için bize dolar gerek, bize döviz gerek. Bunun için Merkez Bankası dışarıdaki bankalara TL'yi borç verir, onlardan da kendi ülke paralarını borç alır.

Türkiye'de ihracat yapanlar Merkez Bankası'ndan TL karşılığı o ülkenin parasını alır, malı satın alır. Oraya satanlar onların parasını alır, bankaya gidip TL'ye çevirir.

Böylece dövize ihtiyacımız kalmaz.

Herkesten, her ülkeden bizden aldıkları kadar biz de onlardan mal alırız. ABD ve AB ülkeleri ile de böyle ilişki kurarız. Bizimle ticarî ilişkilerini sürdürmek istiyorlarsa, onlara TL'yi kredi olarak veririz, doları ve diğer döviz çeşitlerini kredi olarak alırız.

Burada şöyle bir sorun çıkabilir.

ABD ve AB bizimle bu şekilde kredileşmeye girmeyebilir. Oysa biz ağırlıklı ticaretimizi onlarla yapıyoruz. O zaman ne yapacağız? Hiç merak etmeyin, diğer devletler onlardan döviz alır ve bize satarlar. Belki biraz pahalı satarlar ama ona karşılık bizden mal almak zorunda kaldıkları için bize ucuza gelir.

Ormanları rehnederek yani ipotek ederek değerlendirmek.

Döviz tedarik etmenin bir yolu daha vardır, o da Türkiye'nin ormanlarını bir ve/ya birkaç dönümlük parsellere ayırarak değerlendirmedir. Bu parsellere yol, elektrik, su, hattâ gaz gibi altyapı imkanları sağlanır. Sonra bu parseller başta Ortadoğu ülkeleri olmak üzere yurt dışı ve yurt içindeki kimselere kredileşme ilkesi içinde kiraya verilir.

Şöyle ki; kişilerden 20 bin dolar alınır ve altyapısı tamamlanmış bir dönümlük bir dinlenme parseli teslim edilir. İçinde orman ağaçlarının ıskartalarından villalar (ahşap evler) yapılır ve 40 bin dolara teslim edilir. Bu parselleri kiralayanlar istedikleri kadar yararlanırlar, istedikleri zaman dolarlarını alıp arsayı bize iade edebilirler. İsterlerse prefabrik ahşap evlerini de alıp götürürler veya bizim takdir ettiğimiz bedeli alırlar.

Böylece ülkemizin ihtiyacı olan dövizi fazlasıyla tedarik etmiş oluruz.

Ormanlarımızın ormanlık vasfını koruruz. Bu arada ele geçen yeni imkanlarla ağaçsız kırlarımızı da ormanlaştırırız ve onları da böyle değerlendiririz.

Ülkemizde bugünlerde başka bir gelişme daha gerçekleşiyor. Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı, "sukuk" yani "faizsiz bono" ile Körfez ülkelerindeki paraların Türkiye'ye çekilmesi için düzenlemeler yapılacağını açıkladı. Bu da ülkemizin döviz ihtiyacını karşılamak için uygulanacak beşinci bir yol olabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar