Prof. Dr. Yakup CİVELEK
Köln'de İki Kutsal Mekân: Dom Katedrali ve DİTİB İslam Merkezi
Sevgili Dostlar! Bugün Köln’e yaptığım Erasmus Çalışma gezisinde ziyaret ettiğim iki kutsal mekanı, kendi zaviyemden aktarmaya çalışacağım. Sürçü lisan edersek, şimdiden aff ola..
Hoşgörünün Dili - İki Mekânın Hikâyesi
Birkaç gündür Erasmus Personel hareketliliği kapsamında Almanya Köln’deyim. Almanya’da Erasmus çerçevesinde ders verme, öğrenci ve personel hareketliliği konusunda ön görüşmeler yapmayı planladım. Ama Temmuz -Ağustos ayları Almanya’da ve sanırım tüm Avrupa tatil mevsimi. Bir iki nöbetçi dışında hiçbir üniversitede yetkililer bulunmuyor. Pek çok görüşme yaptık ama nafile. Ben de bu gelişimi faydalı hale getirmek amacıyla gördüklerimi, hissettiklerimi size aktarmak istedim.
Almanya'nın tarihi ve hareketli şehri Köln'e adım attığımda, bu şehrin bana ne denli ilham vereceğini tahmin edemezdim. Birkaç gündür buradayım ve gözlerimle gördüklerim, ruhumda hissettiklerim, medeniyetlerin kesişim noktasında duran bu kentin bana fısıldadıkları var. Köln, sadece mimari güzellikleriyle değil, aynı zamanda geçmişten günümüze taşıdığı hoşgörü mesajlarıyla da beni derinden etkiledi. Bugün size, bu şehrin kalbinde yükselen iki muazzam yapıdan, DİTİP Merkez Camii'nden ve Köln Dom Katedrali'nden bahsetmek istiyorum.

Köln sokaklarında yürürken insan adeta zamanlar arası bir yolculuk yapıyor. Bir yanda 632 yıl gibi inanılmaz bir sürede tamamlanan Dom Katedrali'nin gotik kuleleri gökyüzünü delercesine yükseliyor, diğer yanda modern camın şeffaflığında parlayan Diyanet İşleri Başkanlığı DİTİB Köln İslam Merkezi'nin kubbesi güneş ışığını, yakıcılığını kırıyor, içerdekilere evrenselliği, huzuru, sıcaklığı ve sevgiyi ulaştırıyor. İki farklı inancın, iki farklı çağın yapıları, sanki sessiz bir diyalog halinde karşı karşıya duruyor.
Dom Katedrali'ne yaklaştığınızda ilk hissettiniz şey, taşların ağırlığıdır. 1248 yılında atılan ilk temelden bu yana nice fırtına, nice savaş, nice çağ değişimi görmüş bu dev yapı, üzerinizde adeta bir tarih yükü oluşturuyor. 157 metre yüksekliğindeki kuleleri başınızı arkaya atarak seyretmeye çalışırken, boynunuzun ağrıması bile bu yapının görkemini kavramaya çalışmanın fiziksel bir karşılığı gibi geliyor.

İçeri girdiğinizde sizi karşılayan manzara nefes kesici. Gotik mimarinin en güzel örneklerinden olan bu mekânda, yüksek tonozlar sanki gökyüzüne uzanan eller gibi duruyor. Vitray pencerelerden süzülen renkli ışıklar, iç mekâna mistik bir hava katıyor. Duvarları süsleyen Hz. İsa'nın yaşamından sahneler, heykellerle tasvir edilen azizler, İncil'den hikâyeler... Her köşesinde asırlık dua izleri taşıyan bu mekânda, insan kendini tarihin akışı içinde çok küçük hissediyor.
İşte bu noktada aklıma 1965 yılının o unutulmaz 3 Şubat günü geliyor. O günleri hayal etmek zor değil aslında. Almanya'ya yeni gelmiş Türk işçiler, gurbetteki ilk Ramazan Bayramları için bir araya gelme ihtiyacı duyuyorlar. Ellerinde ne cami var, ne de toplanabilecekleri başka geniş bir mekân. İşte o zaman akıllarına geliyor şehrin en büyük yapısı olan Dom Katedrali. Kimi "olmaz ki" dese de, öncülük eden kardeşlerimiz cesaretle gidip kapısını çalıyorlar katedralin.
İki Dünyanın Buluştuğu Şehir
Köln'de yaşayan Türk işçiler, Ramazan Bayramı için toplu namaz kılacak geniş bir mekân ararlarken, gözlerini bu dev katedralle buluşturmuşlar. Ne cesaret, ne de güzel bir düşünce! Yusuf Topçu ve İbrahim Toparslan'ın öncülüğünde katedral yönetimiyle görüşmüşler. Sadece bir kere, bayram namazı için izin istenmişler
O tarihi günde 700 Türk işçi, en güzel kıyafetlerini giyerek katedrale gelmiş. Katedralin kuzey bölümünde, heykellerin üzerini gazete ve örtülerle kapatarak, kıbleye dönerek seccadelerini sermişler. Hayal edin o manzarayı: Asırlardır Hıristiyan dualarıyla yankılanan bu mekânda, Allahu Ekber nidalarının yükselişi... Gazeteciler ve çok sayıda Alman da ne olup bittiğini merakla izlemiş bu tarihi anı.
Namaz sonrasında Türkler, kendilerine gösterilen bu nezakete karşı, katedral için toplanan yardım kutusuna bağışta bulunarak teşekkürlerini sunmuşlar. Ertesi gün gazeteler "Tarihi bir gün" manşetini atmış. Die Zeit gazetesi ise "Haçlı Seferi'ne gidenlerin uğurlandığı Dom'da ezan sesi" başlığıyla bu muhteşem hoşgörü örneğini kaydetmiş tarihe.
Namaz sonrası yapılan bağış ayrı bir güzellik. "Bize ev sahipliği yaptınız, bizden de bu kadarcık olsun" mesajı... İşte bunun adı medeniyet. Bu, sadece Türklerin nezaketi değil, İslam'ın öğrettiği ahlakın tezahürü.
Köln DİTİP Merkez Camii: Modern Bir Huzur Durağı
Köln merkezinde, oldukça modern bir tasarımla yükselen Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİP) Merkez Camii, ilk görüşte insana ferahlık veren bir yapı. Alışık olduğumuz klasik cami mimarisinden farklı, çağdaş çizgileriyle dikkat çekiyor. İçeri adım attığınızda sizi geniş, aydınlık ve tertemiz bir ibadethane karşılıyor. İnsanın içini açan, huzur veren bir atmosferi var. Sanırım dünyada camilerini Türkler kadar titizlikle temiz tutan bir millet yoktur diye düşünmeden edemedim. Gerçekten de her köşesi pırıl pırıl parlıyordu.
Aradan 60 yıl geçtikten sonra, şimdi bu kentin merkezinde, görkemli bir Diyanet İşleri Başkanlığı DİTİB İslam Merkezi yükseliyor. 2017'de ibadete açılan bu modern yapı, şeffaf camıyla adeta "kapılarımız herkese açık" diyor. 35 metre yüksekliğindeki cam kubbesi ve 55 metrelik iki zarif minaresiyle, geleneksel İslam mimarisini çağdaş bir dille yeniden yorumluyor. Alman mimar Gottfried Böhm'ün tasarladığı bu yapı, Dom Katedrali'nin taş ağırlığına karşılık camın hafifliğini, kapalılığa karşılık açıklığı öneriyor.

DİTİB'in inşa ettiği bu yapıya girdiğinizde ilk dikkatinizi çeken şey, her şeyin ne kadar aydınlık ve açık olduğu. Camların şeffaflığı sanki "gelin görün, bizim burada ne yaptığımızı görün" diyor. Gizlilik yok, kapalılık yok. Modern mimariyle geleneği buluşturan bu tasarım, günümüz Müslümanlarının dünyaya yaklaşımını da yansıtıyor.
Caminin içindeki hat yazıları çok etkileyici. Duvarlarında Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa'nın isimleri yazılı görmek, İslam'ın diğer dinlere bakışını özetliyor aslında. "Biz bütün peygamberlere inanırız" mesajı, sadece teoride kalmıyor; mekânın mimarisine, dekorasyonuna da yansıyor.
DİTİB İslam Merkezi ise bugün o misafirperverliği iade ediyor. Kompleksin restoran bölümü, konferans salonu, kütüphanesi sadece Müslümanlara değil, her inançtan insana açık. "Gel, tanış bizimle" diyor adeta.
Caminin girişindeki o küçük siyah çoraplar da ayrı bir hikâye. İlk gördüğümde çorap olduğunu anlayamadım bile. Meğer ıslak ayaklarla gelenlerin ayaklarına geçirmesi için hazırlanmış pratik bir çözüm. Bu da aslında İslam'ın kolaylık dini olduğunu gösteren güzel bir detay. Zorluk çıkarmak yerine çözüm üretmek, misafirleri rahatsız etmemek için düşünülmüş incelik.
İki yapı arasında gezinirken insan, sadece mimarinin değil, dönemlerin de karşılaştırmasını yapıyor. Dom'un karanlık taş koridorları tarihın derinliklerinden gelen sesleri taşırken, İslam Merkezi'nin aydınlık camekân salonları bugünün ve yarının dilini konuşuyor. Biri bir başka kültürü yansıtırken, diğeri islami hoşgörüyle Köln'ün sembol yapıları haline gelmiş.

Dom'un taş ağırlığıyla, simsiyah duvarlarıyla bir anlamda insan /kul ezilirken, DİTİB'in cam hafifliği, kulun üzerindeki günahı, kiri ve lekeyi kaldırıp kuş gibi hafifletmekte, onu güzellikler e uçmaya hazır hale getirmekte. Biri geçmişin kapalılığını, zorluk ve sıkıntısını temsil ederken, diğeri bugünün hoşgörüsünü, huzur ve güvenin yansıtmakta. Bunu tarihin derinliğiyle çağın dinamizmi diye okumakta mümkün... İki yapı arasında gidip gelirken insan, sadece mimari bir karşılaştırma yapmıyor; iki farklı dönemin, iki farklı yaklaşımın, ama farklı dünyaların yansımalarını ve temsilcilerini görüyor.

Sonuç: İki Mekân, Bir Mesaj
Köln’de aklımda en çok iz bırakan şey, bu iki kutsal mekânın suskunluğu bile olsa birbirleriyle kurdukları diyalog oldu. Dom Katedrali'nin 632 yıllık hikâyesi ağır ağır anlatırken, DİTİB İslam Merkezi'nin modern camları gelecekten mesajlar gönderiyor. İkisi birlikte, hoşgörünün ve bir arada yaşama kültürünün mümkün olduğunu haykırıyor Köln gökyüzüne.
Bu şehirde geçirdiğim zamanın bana öğrettiği en değerli ders şu oldu: Medeniyet, sadece büyük yapılar inşa etmekle değil, büyük kalplerle de ölçülür. 1965'te Dom Katedrali'nde namaz kılan 700 Türk işçi ve onlara kapılarını açan katedral yönetimi, belki farkında olmadan gelecek nesillere en güzel medeniyet dersi vermişlerdi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.