Kurtuluş O Kadar Ucuz ve Kolay Değildir

Bir tür din haline gelmiş olan bâtıl inançları, bâtıl ideolojileri, bâtıl zihniyet ve kültürü âdil kanunlarla, yargı ile, çeşitli baskılarla, sindirmelerle tamamen yok etmek mümkün değildir. Ülkemizde, M. Kemal Paşa'nın ölümünden sonra tedric yoluyla ortaya çıkartılmış bir Kemalizm ideolojisi vardır.

Bu ideoloji İslam'a karşı bir din haline getirilmiştir.

Yine ülkemizde çok köklü bir vesayet sistemi zihniyet ve kültürü vardır.

Bizde gerçek laiklik hiç olmamıştır ama ortada bir laiklik, daha doğrusu laikçilik dini ve kültürü vardır.

Ülkemiz bir peşin hükümler (önyargılar) ülkesidir.

Kaç on yıldan beri bu memleketin yeni nesillerine liselerde doğru dürüst mantık okutulmamıştır. Mantık bilmeyen kimselerin doğru düşünmeleri, doğru ile yanlışı birbirinden ayırt etmeleri gerçekten çok güçtür.

Bu memleketin genç kuşaklarının beyinleri uzun yıllar boyunca yıkanmış ve modern hurafelerle doldurulmuştur.

İdeolojik vesayet rejimine düşünce planında baş kaldırılamaması için kitleler kasden cahil bırakılmıştır.

En büyük cahillik yazılı, edebî, zengin, medenî Türkçe konusunda meydana getirilmiştir.

Üç beş yüz kelimelik sokak, çarşı pazar, günlük iletişim Türkçesiyle yüksek ve sağlam kültür sahibi olmak mümkün değildir.

Ülkemizde bir buçuk milyon Kripto Yahudi yaşadığı söylenmektedir.

Bir buçuk milyon da Kripto Hıristiyan.

İdeolojik vesayet rejiminin karanlıklarına geri dönmek istemiyorsak çok köklü/radikal bir bilgilendirme, aydınlatma seferberliği ilan edilmelidir.

Böyle bir seferberlik lafla, sloganla, olsun bitsin edebiyatıyla yapılmaz.

Bunun için ilim, irfan, derin kültür, niyet ve irade lazımdır. Bunlar da yetişmez, çok sağlıklı ve isabetli plan ve program olması da gerekir.

Türkiye uzun yıllar boyunca millî kimlik ve kültürüne zıt bir tarihî ârıza ve kaza travması geçirmiştir.

Tarihî devamlılığa dönüş tereyağından kıl çeker gibi kolay olmaz.

Süleymaniye'nin kubbesi birkaç işçi tarafından bir günde yıkılabilir ama onu yeniden yapmak için bir Muhteşem Süleyman, bir de Mimar Sinan gerekir.

Türkiye'nin kendine gelebilmesi için birkaç zarurî şart gerekmektedir.

Bunların birincisi: Temizlik ve şeffaflıktır.

İkincisi: Derin millî kültürdür.

Üçüncüsü: İlim ve irfandır.

Dördüncüsü: Ahlak ve fazilettir.

Beşincisi: Bilgeliktir.

Altıncısı: Islah hareketinin planlı ve programlı şekilde yapılmasıdır.

Çok önemli ve acı realite:

Kötü düzen, bozuk sistem, ülke çoğunluğunu oluşturan Sünnî Müslümanları da büyük ölçüde bozmuştur.

Türkiye'nin tarihî ârıza çizgisinden tarihî devamlılık, millî kimlik ve kültür çizgisine geçebilmesi için eğitim konusunda radikal ve temel bir değişiklik yapılması gerekir.

Atalarının Türkçe mezar taşlarını okuyamayacak kadar câhil, âciz, zavallı bir toplumun kurtulması mümkün değildir.

Türkiye hem Müslüman, hem de Müslümanların yüzde doksanı beş vakit namaz kılmıyor. Kurtulamaz, hürleşemez.

On milyonlarca Müslüman gaflet ve cehalet uykusundan uyandırılmalıdır.

Bozuk ve çarpık düzen ve sistemin haram rantlarını devşiren bozuk ahlaklı Müslümanlar dolaylı bir intihar hareketi içindedir.

Siyonistler, Haçlılar, Evangelistler, Kripto Yahudiler, Kripto Hıristiyanlar,Vesayetçiler, Resmî İdeoloji dininin fanatikleri, BOP'çular, sarıklı Masonları İmam edinenler İslama benzeyen yeni bir din türetmek için harıl harıl çalışmaktadır.

Maalesef İslamî kesimin içine ajanlar, casuslar, Kriptolar, provokatörler sızmış ve girmiştir.

Müslüman halk çok bayağı ve âdî bir hedonizme itilmektedir.

İslamî şuur, din gayreti, hamiyet duyguları darbelenip zayıflatılmıştır.

Düşmanlarımız, içimizdeki insî ve cinnî şeytanlar Ümmeti yıkmışlar, onun yerine irili ufaklı binlerce fırka ve hizipten oluşan bir tavaifi-i müluk anarşisi ve tefrikası getirmişlerdir.

Din, iman, ahkam-ı Kur'aniye, Sünnet, Şeriat, ahlak, fazilet elden gitmiş ama milyonlarca Müslüman gaflet içinde keyfine bakıyor.

Kur'anın, Sünnetin, Şeriatın, İslam ahlakının kötü gördüğü, kınadığı bütün günahlar, fısklar, fücurlar açıkça ve küstahça işlenir olmuştur.

Hizip, fırka, cemaat, grup, klik taassubu, fanatizmi, militanlığı ve holiganlığı o raddeye varmıştır ki, mübarek Ramazanlarda içkili lüks otellerde bazı Müslümanlar papazlar, hahamlar, patrikler; pastörler ve monsenyörlerle iftar edebiliyor ama on cemaat reisimiz senede bir kere, bir araya gelip çay içemiyor.

Herkesi uyarıyorum:

Türkiyenin, halkın, ülkenin ve devletin kurtuluşu Müslüman çoğunluğun gerçek İslama dönmesiyle mümkün olabilir.

Başka bir çare ve çözüm yoktur.

Sahih inançlara sahip olacağız.

Beş vakit namazı cemaatle kılacağız.

İslam ahlakı ile ahlaklanacağız.

Bedevî kültürden medenî kültüre geçeceğiz..

Doğru dürüst, faziletli, bilge, şuurlu, ahlaklı, faziletli Müslümanlar olacağız.

Hizip ve cemaat holiganlığını bırakıp Ümmet şuuruyla aydınlanacağız.

Haram yemeyeceğiz.

Mukaddes dinimizi sömürüye alet etmeyeceğiz.

Her türlü şehvetlerimize ve azgınlıklarımıza gem vuracağız.

Evet kurtuluş o kadar ucuz ve kolay değildir.

* (İkinci yazı)

Gerçekler

BU memlekette herkes az veya çok, şöyle veya böyle, şu veya bu şekilde doğru söylüyor ama... İşte bu işin aması, amaları vardır.

Hemen hemen herkes işine gelen gerçekleri söylüyor.

İşine gelmeyen gerçeği kimse söylemiyor.

Kimisi gerçekleri çarpıtarak söylüyor.

Bir konunun içinde yüzde 25 gerçek olduğunu farz edelim. Bazıları o konunun yüzde 100'ünü gerçek olarak gösteriyor.

Gerçekler arasında sübjektif seçim yapılıyor.

Hırsızlık konusunu ele alalım: Kesimler, başkalarının hırsızlığına karşı yüksek sesle feryat ederken kendi hırsızlarından hiç bahs etmiyor. Benim hırsızım iyi, senin hırsızın kötü felsefesi.

Gerçeklerin, bulundukları kontekst içinde mütalaa edilmesi gerekir. Bu kurala riayet edilmiyor.

Ermenilerin kendi gerçekleri var, Türklerin kendi gerçekleri... Bu iki tür gerçek bir araya getirilmiyor, terkip yapılmıyor.

Gerçeklerin çoğu özel gerçek. Bunlar genelleştiril(e)miyor.

Gerçekleri en çok medya çarpıtıyor.

Medyadan sonra politikacılar.

Resmi ideoloji denilen heyula bazı gerçekleri manipüle ediyor.

Sultan Vahidüddin ile ilgili söylenenlerin, yazılanların yüzde doksanı yalandır, yanlıştır. Bunlar, beyin yıkama metoduyla gerçekmiş gibi öğretiliyor.

Yakın tarihimizdeki bazı güçlü ve ünlü paşalarla ilgili gerçeklerin yüzde 99'u halk tarafından bilinmiyor.

İslam en büyük gerçek. Halka, çocuklara, gençliğe doğru dürüst öğretilemiyor.

Bazı kesimler gerçeklerle yalanları karıştırıp halt ediyor.

Gerçekler tahrif ediliyor.

Gerçeklerin tek tek söylenmesi, yazılması yeterli değildir. Gerçek incilerini bir ipe dizmek gerekir, işte o ipe dizme işi yapılamıyor.

Gerçeklerin sadece söylenmesi ve yazılması yeterli değildir. Onları söyleyenlerin iyi bilmeleri, içyüzünü bilmeleri, onları işitenlerin o gerçekleri idrak edecek (algılayacak) kültüre ve vicdana sahip olmaları gerekir.

Her gerçek mutlak gerçek değildir. Mutlak gerçekle göreceli ve sübjektif gerçek birbirinden ayırt edilmelidir.

İslam hem benim gerçeğimdir, hem de mutlak gerçektir. Onun mutlak gerçek olduğunu, bunu anlayamayan ve kabul etmeyen insanlara anlatabiliyor muyum? Kültürüm buna yetiyor mu?
 

Önceki ve Sonraki Yazılar