Hakkı ERÇETİN

Hakkı ERÇETİN

Lazım

Beyazıt’ta uzun zaman önce kapanan İlesam derneğinin bir lokali vardı. Çorlulu Ali Paşa medresesinin yanında yer alan ve Rumeli Ocağı ile yarı yarıya kullanılan bir mekan idi. Müdavimleri itibariyle tam bir sosyal toplum kuruluşu idi. Her kesimden insan buraya gelir giderdi.

Buraya takılan bazıları tam bir yaşayan hikaye tipi idi. Bu tiplerden birini size anlatmak istiyorum. Merhum deli Ekrem abimiz.

Ekrem abimiz hayatının belli bir kesimini normal biri olarak geçiren ancak tam olarak bilmediğimiz bir sebepten dolayı nirvanaya ulaşan birisiydi. Belli kelimeler geçmemek kaydıyla Ekrem abiyle normal bir sohbet yapmak mümkündü. Bu kelimeler “banka, merkez bankası, ordu, genelkurmay, demokrat” gibi kelimelerdi. Normal olarak oldukça zeki birisiydi ve askerliğini istihbarat biriminde yaptığı için şifreleme ve kelimelerle oynamayı severdi. Nirvanaya ulaşmadan önce evli olan abimizin banka takıntısını da eşinin bankada çalışıyor olmasına bağlardık. Mekanda oturup nargilesini tüttürürken televizyondaki haberlerde ilgisini çeken bir şey olduğu zaman “O bir demokrat yargılayın ve asın” narasını sıkça atardı. Özellikle 28 şubat sürecinde ordu mensupları televizyonlara çıkıp açıklama yaptığı zaman en usturuplu küfürleri sıralardı. Abimizi tanıyanlar onunla nasıl sohbet edileceğini bilir ancak bazen acemiler de denk gelirdi.

Mekan İstanbul Üniversitesine yakın olduğundan bir çok öğrenci kardeşimizde buraya gelirdi. Bir gün öğrencilerden biri deli Ekrem abinin karşısına oturmuş ve onun garipliğini de fark edince dikkatle ona bakmaktaydı. Bu bakışı Ekrem abi de fark edince delikanlı ile arasında şu konuşma geçti.

-Nerelisin sen?

-Ben Karadenizliyim yani lazım.

-Ha desene Rumsun.

-Ne alakası var abi. Ben lazım diyorum sen ise rumsun diyorsun.

-Aynı şey işte

-Aynı şey olur mu abi

-Olur tabii

-Nasıl?

-Sen lazım dedin ben de rumsun dedim. Rum nedir, yunan yani grek, grek olur gerek, ha gerekli ha lazım. Gördün mü bak demek ki aynı şeymiş.

Öğrenci şaşkın bir vaziyette kalkıp gitti. Deli Ekrem abimiz yine kendince kelimelerle oynamıştı.

 

Bu oy kimin?

 

Mekanın renkli tiplerinden biri de Fatma bacıdır. Halen sağdır ve başında kalpağı kolunda görevli pazubandı ile bu muhitte dolaşmaktadır. Yaşlı ve evli olmayan bacımızın tam adı Fatma Ragibe Kanıkuru’dur, ve İstanbul’daki her belediye başkanlığı seçimine “Dişsiz ve bağımsız aday” sloganı ile katılır. Slogandaki “dişsiz” ibaresi devlet malını yememe esprisidir. Fatma bacının şahsıyla ilgili bir çok şey söylemek mümkün ancak babasının, Osmanlı’nın son döneminde İstanbul işgal altında iken Ankara’daki milli mücadele grubuna İstanbul büyük Postanesinin altına kurulan gizli telgraf sistemi ile bilgi gönderen grupta yer alan birisi olduğunu ve bacımızın da aslında varlıklı birisi olduğunu söylemek şimdilik yeterli olacaktır.

Bir belediye başkanlığı seçimi ertesinde derneğin kahvehanesinde otururken Fatma bacı geldi ve yanımıza oturdu. Fatma bacıya çayını kahvesini söyledik. Ancak bacının oldukça düşünceli bir hali vardı. Arkadaşlardan birisi; “Fatma bacı nedir seni böyle düşündüren şey? Derdini söylemeyen dermanını bulamazmış. Söyle de bilelim, belki bir yardımımız dokunur” dedi.

Fatma bacı da “ Son seçimde 602 adet oy aldım. Şimdi hesap ediyorum da, bu oylardan 600 tanesini vatandaş verdi, bir oy da benim oyum, diğer oy kimin onu düşünüyorum” deyince biz gülmemek için kendimizi zor tutarak söyleyecek bir söz bulamadık.

Az ötede oturan deli Ekrem abimiz; -“kimin olacak Fatma, o oy tabii ki benim oyum. Evlen benimle ne olur” deyince herkes kahkahayı bastı. Fatma bacı da cevabını bulmuş oldu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum