Dr. Selahattin Semiz
Mesnevi'nin İzinde Konya Ziyareti

Sayader Sağlık ve Yaşam Derneği genç tıbbiyeli öğrenciler ve yönetim kurulu aileleri ile birlikte 5/7 Eylül tarihlerinde Konya’ya gezi ve eğitim programı düzenledik. Daha önce Çanakkale’ye yaptığımız yolculuk ve eğitim programının tadı damağımızda hatıraları gönlümüzdeydi. Bu defa yolculuğumuzun başlangıcında Mesnevi’nin dizeleri yolumuza ışık tuttu.
Her gün bir yerden göçmek ne iyi./Her gün bir yere konmak ne güzel./ Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş / Dün dünle beraber gitti, cancağızım / Ne kadar söz varsa düne ait./ Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.’
İstanbul’dan Konya’ya uzanan bu özel yolculuk, yalnızca kilometreleri değil, kalpleri ve zihinleri de birbirine bağladı. Sağlık bilimleri öğrencileri ve doktorlardan oluşan grubumuzla çıktığımız bu eğitim ve kültür gezisi, hem mesleki gelişimimize hem de manevi dünyamıza dokunan unutulmaz anılarla doluydu. Kıymetli yol arkadaşımız Necmi Sarıyer ile birlikte otobüs yolculuğumuz şiirler, ilahiler, hatıralar ile dolu dolu geçti.
Konya’nın Misafirperverliği: Sofralarda Buluşan Gönüller

Konya’ya vardığımızda bizi karşılayan sıcak tebessümler, dost gönüller ve özenle hazırlanmış ikramlar ile mest olduk. Meram bağlarında Prof. İlhan Çiftçi hocamızın evinin bahçesinde ikram edilen kahvaltı sofrası şehrin misafirperverliğini daha ilk dakikada hissettiren çok özel bir sofraydı. Ayrıca İlhan Çiftçi hocamızın kahvaltı sonrası gençlere, misafirlere hitaben hayatı Mümince yaşamak ve zor zamanlarda kaçış rampaları misali kendimizi dinlendirmek, hesaba çekmek, tefekkür etmek konulu konuşması da çok özel bir ikramdı.
Her öğün, sadece bir yemek değil; bir kültür, bir paylaşım ve bir teşekkür gibiydi. Konya’nın geleneksel lezzetleriyle tanışırken, sofralarda kurulan dostluklar da içimizi ısıttı. Bir sofradan kalkarken başka bir ikram geliyordu. Etli ekmek, bamya çorbası, etli pilav, helva her biri ayrı tat ve güzellikteydi. İrfan Kültür Merkezi hem ikramlarıyla hem de mimarisi, konferans salonları ve mescidi ile gönlümüzü feth etti.
Manevi Duraklar: Sessizlikte Duyulan Hikmet

Konya’nın tarihi ve manevi atmosferi, gezimizin duygusal ve irfan yönünü tamamladı. Meram bağlarından sonra Tavus Baba türbesi ve çevre gezisi yaptık. Öğle namazını Tavus Baba Camiinde eda edip Alaaddin tepesine doğru hareket ettik. Alaaddin Tepesinde bizi bekleyen dostlar sıcak etli ekmekleri ikram ettiler. Henüz daha kahvaltı ikramlarını eritememişken ısrarlar karşısında çaresiz kaldık, etli ekmekleri yemek için çimenler üzerine oturduk. Fazla gelen ikramları israf etmeyelim diye gayret ederken gençler çareyi Alaaddin tepesindeki ziyaretçilere, çocuklara, görevlilere etli ekmek ikram ederek buldular, ikramı bereketlendirdiler.

Alaaddin Camisi ve Sultanlar türbesi ziyaretinden sonraki durağımız Darul-Mülk müzesiydi. Anadolu Selçuklu Devleti’nin sultanlarını mumya heykelleri ile adeta karşımızda gibi gördük. Kısa hayatlarını dinlerken, savaşları, başarıları ve ölümleri bir film şeridi gibi gözümüzün önünden geçti. Bir kez daha anladık ki esas olan Mevlana’nın dediği gibi ‘ölmeden evvel ölmek’ hırs ve kötü huylarından kurtulmak, her mevki ve makamda kâmil insan olmakmış.
Mevlana Müzesi’nde dolaşırken, sadece bir Allah dostunun, çağlar aşan mürşidin, her fikirden insanı etkileyen düşünürün huzurunda olmanın derinliğini değil, çağlar ötesinde gelen hakikatin sesini duyar gibi olduk. Sessizlikte yankılanan ney sesi Mesnevi’nin dizeleriyle birleştiğinde Kuran ve Hadislerin ışığında hakikati arayan insanı gönlünün derinliklerine işleyen öğütleri ve hikmetiyle kuşatıyordu.
Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol./ Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol./ Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.
Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol./ Hoşgörülülükte deniz gibi ol.
Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol.
Konya’nın her meydanı bir alimin ve evliyanın mekânı, bir büyüğün makamı gibi adeta. Mevlâna türbesinden hemen yakınında Şems’i Tebrizi hazretlerinin türbesi ve camisi var. Mevlana’nın mürşidi ve hocası büyük veli Şems-i Tebrizi hazretlerini ziyaret ederken şu emsalsiz şiiri dilimdeydi.
Gönül ayinesini ey Sofi / Eğer kılar isen safi Açılır sana bir kapu / Ayan olur Cemalullah
Daha sonra Hızır’ın her gün bir vakit namazını kıldığı söylenen, meşhur alim Tahir Büyükkörükçü Hoca efendinin vaaz verdiği Kapu Camii’ni gezdik. Camiinin içinin güzelliği ve ferahlığı kadar manevi havası da etkileyici idi. Daha sonra Aziziye camii ve Bedesten çarşısını gezip akşam yemeği için İrfan Kültür Merkezine geçtik.

Mesneviden Psikolojiye sohbet
Programın en etkileyici bölümlerinden biri, düzenlenen konferanslardı. Dr. Faik Özdengül hocamız Mevlâna ve Mesnevi’de Aşkın Terapi konusunu anlattı. Mesnevi’nin derinliklerinden yola çıkarak psikoloji ve doktor-hasta ilişkileri üzerine düşündürücü sohbetler gerçekleştirdi. Bu sohbet bize sağlık hizmetinin sadece bedenle değil ruhla da ilgilendiğini bir kez daha hatırlattı.
Modern psikoloji ilk travma-ilk ayrılık olarak doğumu ve sonrasını kabul ederken, Mevlâna ve İslam düşünürleri Berzah alemi-Ruhlar aleminden ayrılışı ilk travma kabul etmişlerdir. İnsanın hayat serüveni de bu arayışın bir hikâyesidir der Mevlâna.
Mevlana’nın “Dinle Ney’den” çağrısı, modern psikolojideki anlama, dinleme, empati ve kapsayıcılık ilkeleriyle buluşur. Tıp Fakültesinde Dahiliye Hocamız bize ‘Hastayı dinleyin size hastalığını söyler’ derdi. Hastaya yaklaşımda anlayış, sabır ve güven gibi kavramlar, Mesnevi dizeleri ile birleşerek daha derin bir anlam kazandı.
‘Dinle neyden kim hikayet etmede / Ayrılıklardan şikâyet etmede/ Beni kamışlıktan kopardıklarından bu yana/ kadın ve erkek (herkes) sesimden dolayı ağlamaktadır. Benim gibi delik deşik olmuş bir sine gerek/ ki ayrılığın arzusunu ve acısını ona anlatabileyim
Dünya ayrılıklar diyarıdır, anadan, yardan, diyardan, kendinden ve sevdiklerinden ayrılık bizi insan olmaya götüren yolda duraklardır. Esas olan ayrılmamak değil ayrılıklarda vuslatı bulmak ve sevdiğine giderken Şeb-i Aruz’a gider gibi gülümseyebilmektir.
Konferanstan etkilendiğim bir bölümde şuydu. Mesnevi’de hasta endişe ile hekime sorar ‘Bana ne yapacaksın’. Korkma der Hekim ‘Yağmur toprağa ne yapıyorsa sana onu yapmaya çalışacağım ‘. Hekim hasta iletişiminde endişeye karşı güven telkin eden, tedaviye ikna eden en derin ve rahatlatıcı ifadelerden biriydi.
Konferansta Mesnevi’nin insan ruhuna dokunuşunu dinlerken, günümüzde hastane-hekim- hasta ilişkilerimizi ve sorunlarımızı yeniden düşündüm. Hastalığı farklı bir boyutta değerlendiren Mevlana ‘ Dert, insana yol gösteren bir ışıktır ‘der. Hekimler de ağrı ve sıkıntılardan esas derdi bulmaya çalışır.
Ayrılık ve Vuslat
Hekimlik hem Tıp bilgisi hem pratik uygulama hem de sanat yönü olan bir meslektir. Psikolojide en önemli şeylerden biriside insan ruhuna dokunabilmek bir hekimlik sanatıdır. Konya’da bunu bir kez daha hissettik.
Mesnevi’den psikolojiye ve aşka uzanan derin manalar sağlık alanında çalışan herkes için bir ilham kaynağı olabilir: Çünkü bazen en derin tedavi, bir sözde, bir bakışta, bir anlayışta gizlidir.
Mevlana ölümü sevdiğine kavuşma ‘Şeb-i Arus’ gördüğü gibi, ayrılığı vuslatın bir parçası gibi görür. Güneşin batışını doğuşunun habercisi olarak değerlendirir. ‘Güneş ve Ay’a batmaktan ne ziyan gelir / Batmayı gördün ya doğmayı da seyret / Sana batma görünür ama o aslında yeniden doğmaktır.’
Mevlâna söz konusu ruhlar âleminden ayrılış ve ‘aslına dönüş’ hadisesini, “Biz Allah’a aidiz ve yine O’na dönenleriz.” ayetine dayandırarak şu şekilde ifade eder: “Bu dünyada duruşum benim için bir ayrılık olmasaydı, ‘Biz gene dönüp ona varanlardanız.’ denmezdi. Dönüp gelen, tekrar o şehre varana derler; zamanın ayrılışından kurtulup birliğe ulaşana derler.”
Bilgi ve irfanla yoğrulmuş sohbetten sonra gönül derinliklerimize hitap eden musiki ziyafeti hem dinlendirdi hem de ayrı bir güzellik kattı. Her ilahi adeta yeni bir sohbet- muhabbet konusu gibi güzel ve coşkuluydu.
‘Mülk-i bekadan gelmişem / Fani cihanı neylerem’ ile başlayan ‘Dinle sözümü Sana derim özge edadır/ Derviş olana lazım olan Aşk-ı Hüdadır’ ile devam eden birbirinden güzel ve coşkulu ilahiler Mevlana diyarının en güzel ikramlarındandı.
İlim ve muhabbetle Yoğrulmuş Bir Gönül Yolculuğu
Pazar Sabahı Asmalı Hatip Camiinde namaz, dua ve işrak namazı sonrası yine Konya’nın meşhur Arap Aşı çorbası içtik. Sohbette Muhammed Oğuz Hocamızdan insanın anlam arayışı, hayatın gayesi konusunda ilmi ve felsefi derinlikli sohbet dinledik.
Bu gezi basit bir seyahatten öte, bir eğitim programından çok daha fazlasıydı. Dost gönüllerle buluşma, Mevlâna diyarında Hakk aşıklarının izinde yürüme, ilim ve hikmetle dolma günleriydi.
Konya’nın sokaklarında yürürken, Mesnevi’den yansıyan ney sesleri ve sema dönen dervişleri hissediyorduk. Mevlana’nın, Şems’i Tebrizi’nin huzurunda dururken, dost meclislerinde sohbet ederken İslam’ı aşk ve muhabbetle yaşamanın manevi ve irfani derinliğini yeniden keşfettik.
Sayader ve İrfander özelinde Konyalı gönül dostlarımıza, bize gece gündüz demeden mihmandarlık yapan Kalp cerrahı, gönül dostu Mehmet Işık kardeşimize, bize evinini ve gönlünün kapılarını açan, yoğunluğuna rağmen yolcu etmeye kadar gelen Prof. İlhan Hocamıza ve emeği geçen tüm dostlara selam olsun. Gönül Dostlarımıza, tüm dostlara hediyemiz Mevlana Hünkarın çağları aşan şu sözü olsun ‘İnsan gözden ibarettir, gerisi et ve kemiktir, Göz ise Dost’u görendir.’
Artık ayrılık vakti gelmişti. Vuslatta ayrılık acısı, Ayrılıkta Vuslat ümidi vardır derler. Bu güzel muhabbet ve irfan ortamından tekrar buluşmak ümidi ile ayrılıyorduk. Emeği geçenlere, vesile olanlara, katılanlara teşekkür ederken Mevlevi selamı ile vedalaşıyoruz ‘Ey Can her ayrılık bir Vuslata hazırlıktır, Vuslatta buluşmak üzere Aşk olsun erenler ,
Geziden heybeme koyduklarım
*Ashab-ı Kehf’in hayatı ve incelikleri . Ashab-ı Kehf in namaza verdiği önem
*Erkek ve kadından kim Mü’min olarak Salih amel işlerse elbette onu dünyada güzel bir hayatla yaşatırız. Ve ahrette onlara mükafatlarını yapmakta olduklarının en güzeliyle veririz. Nahl Suresi-97 ‘En güzel, en kaliteli, katsayısı en yüksek ameller yapalım ki tüm amellerimiz onun seviyesinde mükafat görsün.
* Mesnevi’den ders aldım / Oldum Mevlana gibi / Uçsuz ummana daldım / Döndüm Mevlana gibi / Yüceldim döne döne / Ümidim hep o güne / Giderken o düğüne / Gülsem Mevlana gibi (İlahi)
*Şem-i ruhuna cismimi pervane düşürdüm / Bir katre idim kendimi ummane düşürdüm / Takrir edemem derd-i derunum elemim var / Mevlayı seversen beni söyletme gamım var.
*Aşk için gelmişiz biz bu cihane / Dostu sevmektir bizim işimiz
‘Allah" der her bir zerremiz / Ağyar görenden bize ne?
Yer gök seslenir her dem "Allah" /Benlikten geçenin yâridir Allah
Aşkı bulan neyler ki bu dünyayı? / Her dem seslenir o, "Allah, Allah" (İlahi)
* Bir babanın oğluna nasihatleri; Dostların eğlenceye çağırırsa reddetme ama geç vakit git, kumar oynamanı isterlerse en ustası ile oyna, Her ilde bir evin olsun (Kıssadan Hisse)
* 9 yıl çalışıp 3 kese altın kazanan bir kişinin 3 akıl karşılığı aldığı 3 kese altını vermesi. Sonunu düşünen Er olamaz, Gönül kimi severse güzel o dur. Hulk’unu (öfkeni ) tut. (Kıssadan Hisse)

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.