
Yavuz ORTA
Modern Haracın Adı: Silah Anlaşmaları ve İslam Dünyasının Kayıp Milyarları
Sevgili Dostlar,
Geçtiğimiz günlerde Amerika Birleşik Devletleri ile Suudi Arabistan arasında 142 milyar dolarlık dev bir savunma sanayi anlaşması imzalandı. Bu anlaşma sadece rakamsal büyüklüğüyle değil, aynı zamanda İslam dünyasının içine sürüklendiği siyasi, ekonomik ve ahlaki çıkmazların simgesi olması bakımından da ibretliktir.
2,7 Trilyon Dolarlık Bir Yanılgı
2024 yılında küresel askeri harcamalar, Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) verilerine göre %9,4 artarak 2,718 trilyon dolara ulaştı. Bu, Soğuk Savaş’tan bu yana kaydedilen en büyük yıllık artış.
Peki, dünya bu parayı yalnızca bir yıl boyunca silaha değil de insana harcasaydı ne olurdu?
• Açlık sona ererdi,
• Tüm çocuklar okula giderdi,
• Her birey sağlık hizmetine erişirdi,
• Evsizlik tarihe karışırdı,
• Bilim ve teknoloji merkezleri kurulurdu,
• İnsanlık belki de yeni bir “altın çağa” adım atardı.
Ama olmadı. Çünkü bu servet; bombalara, tanklara, mermilere, savaş uçaklarına aktı. Barışa değil, daha etkili öldürmeye harcandı
.
Silahlar Kimin İçin, Harcamalar Kimden?
Yalnızca ABD, 2024 yılında 997 milyar dolarlık savunma bütçesiyle tüm dünya askeri harcamalarının %37’sini tek başına yaptı. Onu Çin (314 milyar $), Rusya (149 milyar $), Almanya (88,5 milyar $) ve Hindistan (86,1 milyar $) izledi.
Oysa Hindistan’ın sadece bir yıllık savunma bütçesiyle, Hindistan, Pakistan ve Bangladeş’te suya ve elektriğe erişemeyen tüm hanelerin ihtiyacı tam üç kez karşılanabiliyordu.
Ancak bu kaynaklar yoksulluğu değil, korkuyu finanse etti.
Bu Bir Ticaret Değil, Bu Bir Harac
2017 yılında dönemin ABD Başkanı Donald Trump, Suudi Arabistan’daki konuşmasında açıkça şöyle demişti:
“Biz olmazsak, iki hafta bile ayakta kalamazsınız.”
Bu söz, İslam coğrafyasındaki birçok ülkenin yaptığı silah anlaşmalarının aslında ne anlama geldiğini tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor:
Silahlar sadece vitrin süsü. Bu bir güvenlik anlaşması değil, modern bir haraç sistemidir.
Müslüman Müslümanı Vururken
Bugün dünyada satılan silahların neredeyse yarısını Arap ülkeleri satın alıyor. Fakat bu silahlar çoğunlukla dış tehditlere karşı değil, başka Müslüman halklara karşı kullanılıyor.
• Yemen’de parçalanan bedenler,
• Suriye’de yıkılan şehirler,
• Libya’da süren kanlı iç savaş…
Tetiği çeken eller farklı olabilir, ama fişeği üreten hep aynı: Küresel silah kartelleri.
Silah Depolarında Çürüyen Umutlar
Bu silahların büyük kısmı hiç kullanılmadan demode olmakta ya da kısa sürede hurda yığınına dönüşmektedir. Oysa aynı kaynaklarla:
• Binlerce okul yapılabilir,
• Açlıkla etkin şekilde mücadele edilebilir,
• Sağlık sistemleri ayağa kaldırılabilir,
• Bilimsel araştırma merkezleri kurulabilirdi.
Ama İslam dünyası, bilgiye değil silaha, üretime değil korkuya yatırım yapıyor.
Korku Ticareti ve Savaş Endüstrisi
Silah üreticileri önce korkuyu pazarlıyor, ardından çözüm diye silahı satıyor. Bu düzenin aktörleri sadece sanayi devleri değil; onları fonlayan lobiler, siyasi çıkar çevreleri, medya organları ve istihbarat servisleridir.
Bu karanlık döngü sadece masum canları değil, gelecek nesillerin umutlarını da yok etmektedir.
Alternatif Bir Yol Mümkün mü?
Silahsız bir dünya belki hayaldir, ama daha adil, daha akılcı, daha insanî bir güvenlik anlayışı mümkündür.
Özellikle Müslüman ülkeler artık:
• Ortak savunma ve diplomasi politikaları geliştirmeli,
• Askeri değil, bilimsel ittifaklar kurmalı,
• Güvenliklerini yazılım, eğitim ve yerli teknolojiyle inşa etmelidir.
Bu konuda Türkiye önemli bir örnektir. Son yıllarda geliştirilen İHA, SİHA ve yerli savunma sanayi sistemleriyle hem dışa bağımlılığını azaltmış hem de ihracat yoluyla bu alanda kazanç elde etmiştir.
Üstelik Türkiye, IMF’ye borçlanmadan, faiz lobilerine boyun eğmeden bunu başarmıştır.
Oysa örneğin Arjantin, 2024’te IMF’ye faiz ödemek uğruna 45 milyar dolarlık sosyal yardımı halkından keserek sermaye baronlarına aktarmıştır.
Bu açıkça şudur: Fakirden alınıp, zengine verilen modern bir zulüm.
Bu bağlamda, Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere, ülkemizin bu başarı sürecinde emeği geçen tüm isimleri yürekten kutluyorum.
Son Söz: Zincir mi, Zekâ mı?
Bugün İslam dünyasının elindeki tüfek, aslında sırtında taşıdığı bir zincirdir.
Bu zinciri kırmak; artık silah değil, bilgi, bilim ve bilinç kuşanmakla mümkündür.
Her yeni silah anlaşması, sadece bir bütçeyi değil; nesillerin onurunu, geleceğini ve kaderini ipotek altına almaktadır.
Müslüman halklar artık uyanmalı; vergilerinin namluya değil, eğitime, sağlığa ve insanca yaşama harcanmasını talep etmelidir.
Silah alıyorum adı altında Batı’ya haraç ödemek yerine; birlikte üretmek, birlikte savunmak, birlikte yaşamak için yeni bir yol açılmalıdır.
Silahlar için değil, insanlık için harcayacağımız bir dünya umuduyla...
Selam ve dua ile.
Yavuz ORTA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.