Prof. Dr. Yakup CİVELEK
Sahte Diploma Skandalının Perde Arkası: Gerçekler, İtibar ve Sorumluluk
Akademinin İçinden Bir Bakış
Kırk yıla yaklaşan akademik hayatımda gördüm ki, sahte diploma yalnızca bir hukuki suç değil; aynı zamanda bilime, emeğe ve toplumsal güvene karşı işlenmiş bir ihanettir. "Bir akademisyen için diplomanın değeri, yalnızca bir kâğıt parçasının ötesindedir; o, bir ömürlük emeğin belgesidir."
Son günlerde Türkiye kamuoyunu meşgul eden "400 sahte diplomalı akademisyen" iddiası, kısa sürede geniş bir infial yarattı. Ancak resmi soruşturma bulguları ve kurum açıklamları, olayın sirkülasyona sokulan bazı rakamların ve genellemelerin gerçeği tam olarak yansıtmadığını gösteriyor. Bu nedenle konunun hem hukuki hem de toplumsal boyutlarıyla değerlendirilmesi, söylemin sorumlulukla kullanılması hayati önem taşımaktadır.
Akademinin Nabzını Dinlemek
Yaklaşık kırk yıldır üniversite koridorlarında, amfilerde, kütüphanelerde ve senato toplantılarında bulunmuş bir akademisyen olarak, yükseköğretim sistemine yönelik her tartışma beni derinden ilgilendirir. Akademi, sadece ders verilen bir mekân değil; ülkenin bilimsel, kültürel ve ahlaki omurgasıdır.
Bu omurgaya yönelmiş ciddi tartışmayı tetikleyen "sahte diploma" meselesinde, medyada dolaşan iddialar ile resmi bulgular arasında derin bir uçurum bulunmaktadır. İlk bakışta sarsıcı görünen "400 akademisyen sahte diplomayla atanmış" gibi ifadeler, yakından incelendiğinde farklı bir tablo ortaya koymaktadır.
İddialar ve Resmi Açıklamalar: Gerçeğin İki Yüzü
Kurumsal Tepki ve Netleşen Tablolar
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ve Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM), bu iddialara karşı net bir duruş sergilemiştir. YÖK, sosyal medyada ve bazı yayın organlarında dolaşıma giren "400 akademisyenin sahte diplomayla doçent/profesör yapıldığı" iddialarını "temelsiz ve spekülatif" bularak, soruşturma başlatılan kişilere ve haberleri yayanlara karşı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunmuştur.
Bu resmi duruş, sayının gerçekliği kanıtlanmadan dolaşıma sokulmasının kurum itibarına ve kamu güvenine verdiği zarar nedeniyledir. YÖK'ün açık tutumu: "Soruşturma dosyalarında akademik unvanlarla ilgili sahtecilik bulunmuyor."
Somut Veriler Konuşuyor
DMM'nin yayımladığı bültende soruşturma kapsamında tespit edilenler şunlardır:
• 57 sahte üniversite diploması
• 4 sahte lise diploması
• 108 sahte sürücü belgesi
• Çeşitli e-imza suiistimalleri
Bu veriler, iddiaların kesinlikle ciddiye alınması gerektiğini gösterirken, aynı zamanda "yüzlerce" veya "binlerce" gibi genelleyici iddiaların aksine çok daha sınırlı bir durumu ortaya koymaktadır. Sahte belgeler de çoğunlukla lise veya farklı meslek belgeleriyle ilgili olup, mevcut veriler akademinin bütününü zan altında bırakacak nitelikte değildir.
Akademik Dünyanın Gerçekleri: Sistem Nasıl İşliyor?
Doçentlik ve profesörlük unvanları, tek imza ile verilmez. Bu süreci yaşamış biri olarak net söyleyebilirim: "Sahte diplomayla profesör olunması, sistemin işleyişini bilenler için neredeyse imkânsızdır."
Bu unvanlar için gereken süreç şöyledir:
• Uzun bir bilimsel üretim süreci
• Jüri değerlendirmeleri
• Uluslararası yayın gereklilikleri
• Sıkı sınavlar
• Titiz evrak incelemeleri
• Çok katmanlı doğrulama mekanizmaları
Kurumsal İtibar: Ülkenin Geleceğini Korumak
İtibar Zincirinin Önemi
YÖK, ÖSYM ve üniversiteler, akademinin omurga kurumlarıdır. Onların güvenilirliği, bizim diplomalarımızın ve unvanlarımızın ulusal ve uluslararası saygınlığının teminatıdır. Doğrulanmamış iddialar bu güveni zedeler ve binlerce dürüst akademisyeni haksız yere zan altında bırakır.
YÖK gibi yükseköğretim düzeninin merkezi organlarıyla ÖSYM, üniversiteler ve akademisyenler arasındaki güven zinciri, toplumun yükseköğretime ve gelecek kuşaklara güvenini doğrudan etkiler. İtibarın kaybı yalnızca kurumlara değil; bu kurumlara güvenerek eğitim hayatlarını planlayan öğrencilere, gençlerimizin gelecek beklentilerine ve akademik kültüre de zarar verir.
Hukuki Refleksin Anlamlılığı
YÖK'ün asılsız iddialara karşı hukuki yollara başvurması, kurumsal itibarı koruma refleksi olarak anlaşılmalıdır. Bu yaklaşım, hem hakikati korumak hem de gelecekte benzer saldırıları önlemek açısından gereklidir.
Medya ve Dezenformasyon: Bilginin Silah Haline Gelmesi
Hızlı Yayılım, Yavaş Doğruluk
Sosyal medya çağında bilgi hızla yayılır ama doğruluk çoğu zaman geride kalır. "Yanlış bilgi, sahte belgeden daha hızlı yayılır ve çoğu zaman daha kalıcı izler bırakır." "Sahte diploma" haberlerinde de benzer bir tablo oluşmuş; gerçek olayla akademik unvanların yan yana getirilmesi, kamuoyunda kalıcı bir yanlış algı yaratmıştır.
Medyanın Sorumluluğu
Sahtecilik ve usulsüzlük iddiaları toplumun tepkisini hak edebilir; ancak medya ve kanaat önderlerinin görevi, panik yaratacak eksik/yanlış bilgiyi yaymak değil, soruşturmanın somut bulgularını takip edip kamuoyunu doğru bilgilendirmektir.
Dezenformasyon, hedef alınan kurumların yalnızca bugününü değil; uzun vadede ülkenin insan kaynağı stratejisini ve uluslararası itibarını da zedeler. Bu nedenle haber dili titiz olmalı; "tespit edildi" veya "iddia edildi" arasındaki fark net biçimde ayrılmalıdır.
Çözüm Önerileri: Hukuktan Teknolojiye, Eğitimden Denetime
1. Yasal Düzenlemeler
Caydırıcı yasal düzenleme: Mevcut cezaların dijital sahtecilik ve e-imza kötüye kullanımı karşısında yeterince caydırıcı olmadığı açıktır. Legislasyonda gerekli boşlukların kapatılması, hem failin hem de sistem açığının cezai ve idari müeyyidelerle düzeltilmesi şarttır.
2. Teknolojik Güvenlik
Dijital doğrulama sistemleri: Üniversiteler ve merkezi kurumlar, elektronik imza, belge doğrulama ve kayıt süreçlerinde ek güvenlik katmanları uygulamalıdır. E-imza kullanımının merkezi izlenmesi ve şüpheli aktivitelerin erken tespiti için teknik altyapı güçlendirilmelidir.
3. Şeffaf İletişim
Soruşturmaların hukuki zemini, elde edilen somut veriler ve hangi kurumların bundan etkilendiği kamuoyuna zamanında ve belgeleriyle aktarılmalı; böylece söylenti ve spekülasyonların önüne geçilir.
4. Medya ve Akademi İş Birliği
Akademik camia ve bağımsız medya organları birlikte çalışarak vakayı nesnel bir çerçevede tartışmalı; hatalar varsa ortaya koymalı, ama genelleştirmelere ve suçlamalara karşı da ortak duruş sergilemelidir.
5. Medya Etiği
Eğitim ve bilim haberciliğinde temel akademik süreç bilgisinin zorunlu kılınması gerekmektedir.
Hakikati Korumak: Akademik Bir Görev
Meslek hayatımda öğrendiğim en önemli gerçeklerden biri şudur: "Bir belgeyi iptal edebilirsiniz ama toplumun zihnindeki yanlış algıyı silmek çok daha zordur."
Sahte diplomalarla mücadele elbette kararlılıkla sürmelidir. Ancak bu süreçte, hakikatin de korunması şarttır. Hakikat, bilim insanının, gazetecinin ve vatandaşın ortak sorumluluğudur. Akademinin onuru, yalnızca akademisyenlerin değil, bütün bir ülkenin onurudur. Biz bu onuru korudukça, gelecek kuşakların da bilime ve eğitime güveni sürecektir.
Bağcıyı Dövmek Değil, Bağbozumu Önlemek
Akademide eksiklikler, liyakat sorunları veya atamalara ilişkin eleştiriler haklı ve gerekli olabilir. Ancak bu eleştiriler kanıt ve usul temelinde yapılmalı; doğrulanmamış iddiaların geniş halk kitlelerinde kurumlara karşı güvensizlik yaratmasına izin verilmemelidir.
Sahte diploma operasyonları ciddi bir suç şebekesinin ürünü olabilir ve failin cezalandırılması, hukukun üstünlüğü açısından elzemdir. Fakat "Değil 400 kişi; sahte diploma ile Prof./Doç. olan hiç kimse yok" gibi netleşmiş resmi tespitler varken, spekülasyonun ve karalama kampanyalarının ülkemize, gençlerimize ve akademiye verdiği zararın telafisi uzun sürecektir.
Sonuç: Ortak Sorumluluk, Ortak Gelecek
Bu krizden çıkışın yolu hukuki takip, teknik önlemler, yasal düzenleme ve sorumlu kamu iletişimi olmak üzere hep birlikte atılacak adımlarda yatmaktadır. Akademik dürüstlük ve kurumsal güvenin korunması, sadece akademisyenlerin değil, tüm toplumun ortak görevidir.
Gelecek kuşakların bilime ve eğitime olan güvenini zedeleyecek her girişime karşı uyanık olmalı, gerçeklerle silahlanmış sorumlu bir duruş sergilemelidir. Çünkü asıl hedef, bağcıyı dövmek değil, bağbozumunu önlemektir.
Prof. Dr. Yakup Civelek
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.