Muammer YALÇIN

Muammer YALÇIN

SELMAN-I FARİSİ: MODERN MÜSLÜMAN İÇİN AKTİF MANEVİYATIN PROTOTİPİ

Günümüz dünyasında, bireylerin manevi arayışları ile modern yaşamın getirdiği karmaşık talepler arasında bir denge kurma çabası giderek artan bir zorluk teşkil etmektedir. Hızla değişen toplumsal yapılar, tüketim odaklı kültür ve sürekli artan sorumluluklar, birçok insanı maneviyatı günlük hayatın dışına itmeye veya onu sadece belirli ritüellerle sınırlamaya yöneltmektedir. Bu bağlamda, İslam tarihinin erken dönemlerinden bir şahsiyet olan Selman-ı Farisi (r.a.), sadece geçmişin bir hatırası olmaktan öte, çağdaş Müslümanlar için "aktif maneviyat"ın yaşayan bir prototipi olarak yeniden keşfedilmeyi beklemektedir. Onun hayat hikâyesi, manevi derinliğin dünyevi sorumluluklarla nasıl kusursuz bir şekilde birleştirilebileceğine dair eşsiz bir model sunar.

Selman-ı Farisi’nin (r.a.) yaşam felsefesi, geleneksel "dünyadan el etek çekme" anlayışının ötesine geçerek, "dünya içinde kalple Hakk'a bağlı kalmak" ilkesini merkeze alır. Bu yaklaşım, sadece bireysel bir zühd pratiği olmanın ötesinde, toplumsal, ekonomik ve siyasi alanlarda da manevi değerlerin nasıl yaşanabileceğini gösterir. Onun kölelikten valiliğe uzanan sıra dışı yolculuğu, helal kazanç konusundaki hassasiyeti, kamu hizmetindeki fedakârlığı ve farklı kültürlerle kurduğu diyalog, modern insanın karşılaştığı pek çok soruna pratik ve manevi çözümler sunar. Bu makale, Selman-ı Farisi’nin (r.a.) bu çok yönlü mirasını inceleyerek, onun günümüz Müslümanları için taşıdığı beş temel katkıyı detaylandırmayı amaçlamaktadır.

Selman-ı Farisi’nin (r.a.) (r.a.) öğretileri ve yaşam pratiği, modern Müslümanlar için "dünyada aktif maneviyat"ın prototipi olarak kritik öneme sahiptir. Onun hayatı, manevi derinliği dünyevi sorumluluklarla birleştiren eşsiz bir denge sunar. İşte günümüzle doğrudan bağlantılı beş temel katkısı:

1. Dünyevî Aktivite ile Maneviyatın Bütünleşmesi

"Halvet der Encümen" (Halk içinde Hak ile olmak): Selman-ı Farisi'nin zühd anlayışı, klasik "dünyadan tamamen el etek çekme" modelinden radikal bir şekilde ayrılır. Onun pratiği, "aktif yaşam içinde kalple Hakk'a bağlı kalmak" üzerine kurulu bir denge felsefesidir. Selman, Medine çarşısında deri işlerken bile kalbini zikre bağlamasıyla (İbn Sa'd, Tabakât, IV/89), "maneviyatın günlük hayattan kopuş değil, onun içine nüfuz etmesi" ilkesini somutlaştırır. Nakşibendiye'nin ayırt edici vasfı olan kalpten yapılan sessiz zikir (hafî zikir), Hz. Ebubekir'den Selman'a aktarılan bir esas olarak benimsenir. Şah-ı Nakşibend (ks) bu modeli "Bizim yolumuz, Selman'ın dünyadaki çarşıda, kalbi Allah ile varlığından gelir" diyerek özetlemiştir.

Modern Çıkarım: Kariyer, aile ve sosyal sorumluluklar arasında "vakit bulamama" ikilemini aşarak her anı ibadet bilinciyle yaşamak. Bu, modern bireylerin maddi uğraşlarla manevi bağlılığı nasıl dengeleyebileceği konusunda zamansız bir ders sunar. Hz. Selman’ın (r.a.) bu yaklaşımı, maneviyatın dünyevi işlerden ayrıldığı algısını sorgular ve derin inancın günlük hayata entegre edilebileceğini gösterir.

2. İçsel Özgürlük ve Maddî Bağımsızlık

Kölelikten valiliğe uzanan yolculuğunda, statü veya maddî varlığa bağlanmadan özgürlüğün korunması, Selman'ın zühd anlayışının gelişimindeki kritik bir aşamadır. Efendisi tarafından hurma bahçesine kapatılmasına rağmen, kalbinin sürekli dua ve zikirle meşgul olması, "Vücudum zincirliydi ama kalbim Allah'ın tahtına uçuyordu" sözünün kökenidir. Medâyin'de vali iken devlete ait mumu kişisel işlerde kullanmayıp kendi mumunu yakmaması (Taberî, Târih, IV/225), "dış koşulların iç huzuru esir alamayacağını" gösterir. Bu durum, onun "içsel özgürlük" inşasının bir parçasıdır.

Modern Çıkarım: Günümüzün tüketim kültürü, statü kaygısı ve sürekli daha fazlasına sahip olma arzusu karşısında Hz. Selman’ın (r.a.) hayatı, "azla yetinme" (kanaat) felsefesinin ne kadar değerli olduğunu ortaya koyar. Modern insan, sosyal medya ve reklamların dayattığı "sahip olma" baskısı altında ezilirken Hz. Selman’ın (r.a.) "Mal, ancak verildiğinde gerçekten senindir; birikirse gönlünü çalar" ilkesi, gerçek zenginliğin maddi birikimde değil, gönül zenginliğinde ve paylaşımda olduğunu hatırlatır. Bu yaklaşım, bireylere dışsal koşullara ve toplumsal beklentilere karşı içsel bir direnç mekanizması sunarak gerçek huzurun ve bağımsızlığın yolunu gösterir.

3. Helal Kazanç ve Etik Üretim

Peygamber'in (sav) "En temiz kazanç, kişinin el emeğidir" (Buhârî, Buyû', 15) hadisini deri atölyesinde pratiğe dökmesi, emeği ibadete dönüştüren bir ahlak sunar. Selman'ın fiziksel emeği (toprağı kazmak, ağaç dikmek) bir nefsterbiyesi aracı haline getirmesi, sonraki dönemdeki "çalışarak zikir" felsefesinin temelini atmıştır. Bu "üretimle zühd" sentezi, Nakşibendi geleneğinin "el kârda, gönül yarda" düsturunun kökenidir.

Modern Çıkarım: Günümüz kapitalist sisteminde, helal kazanç, çalışma etiği ve üretimle manevi arınma arasında bir denge kurmak büyük bir zorluk teşkil etmektedir. Küresel ekonominin getirdiği rekabet, etik dışı uygulamalar ve hızlı kâr elde etme baskısı, birçok bireyi ve kurumu manevi değerlerden uzaklaştırmaktadır. Selman-ı Farisi’nin (r.a.) modeli, bu zorluklar karşısında bir yol haritası sunar. O, emeğin kutsallığını, helal kazancın önemini ve iş hayatında dahi Allah bilincini korumanın mümkün olduğunu gösterir. Bu, modern Müslümanlara, mesleklerini icra ederken dürüstlükten, adaletten ve şeffaflıktan ödün vermemeleri, kazançlarını sadece kişisel refah için değil, toplumun iyiliği için de kullanmaları gerektiği mesajını verir. Böylece, iş hayatı sadece bir geçim kapısı olmaktan çıkıp, aynı zamanda manevi bir ibadet ve toplumsal bir sorumluluk alanı haline gelir.

4. Evrensel Kimlik ve Kültürlerarası Diyalog

Fars kökenli bir köle iken "Ehl-i Beyt'ten" kabul edilmesi (İbn Sa'd, IV/90), İslam'ın ırk, statü ve kültür ayrımlarını reddeden evrenselliğini gösterir. Onun Hıristiyan keşişlerle diyaloğu ve nihayetinde İslam'ı bulması, hakikate önyargısız erişim modelidir. Selman'ın hayatı, manevi liyakat ve Allah'a yakınlığın etnik, ırksal veya sosyal statü ayrımlarını aştığını kanıtlar.

Modern Çıkarım: Günümüz dünyasında milliyetçilik, mezhepçilik, ırkçılık ve ötekileştirme gibi sorunlar giderek artmaktadır. Selman-ı Farisi’nin (r.a.) yaşamı, bu tür ayrımcı eğilimlere karşı güçlü bir "ümmet bilinci" ve kültürlerarası saygı çağrısı yapar. Onun hikâyesi, farklılıkların zenginlik olduğunu, gerçek bir kardeşliğin ve birliğin ancak etnik, dini veya sosyal ayrımların ötesine geçilerek kurulabileceğini öğretir. Modern Müslümanlar için Selman, küresel bir vatandaş olmanın ve farklı inanç ve kültürlere sahip insanlarla barış içinde bir arada yaşamanın mümkün olduğunu gösteren canlı bir örnektir. Bu, İslam'ın kapsayıcılığının ve ırksal ayrımcılığa karşı duruşunun zamansız bir örneğidir.

5. İktidarda Hesap Verebilirlik ve Kamu Hizmeti

Medayin valisi olarak Selman, etik ve adil yönetimin bir ölçütü haline gelmiştir. Vali maaşını tamamen infak edip hurma-ekmekle yetinmesi (İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III/74), "liderliğin servet biriktirme değil, hizmet aracı" olduğunu gösterir. Devlet hazinesine ait mumu sadece resmî işlerde kullanması, kişisel işlerinde ise kendi mumunu yakması, kamusal kaynakların istismar edilmemesi ilkesini vurgular. "Yönetici, halkın ihtiyaçlarını karşılamak için gece-gündüz çalışmalıdır" ilkesi, hizmetkâr liderliğin temelini atmıştır.

Modern Çıkarım: Günümüz dünyasında yolsuzluk, rant ekonomisi ve kamu kaynaklarının kötüye kullanılması gibi sorunlar yaygınlaşmışken, Selman-ı Farisi’nin (r.a.) yönetim modeli şeffaf, adil ve fedakar bir yönetim anlayışına güçlü bir çağrı yapar. Onun hayatı, liderlerin makamlarını bir "emanet" olarak görmeleri, kişisel zenginleşme yerine kamu hizmetini önceliklendirmeleri ve halkın ihtiyaçlarına duyarlı olmaları gerektiğini hatırlatır. "Mülk Allah'ındır; ben sadece bir dağıtıcıyım" felsefesi, kamusal alana yansıdığında, yöneticilerin kendilerini birer vekil olarak görmelerini ve kaynakları adaletle dağıtmalarını gerektirir. Hz. Selman’ın (r.a.) örneği, modern devletlerde ve kurumlarda etik liderliğin ve hesap verebilirliğin nasıl tesis edilebileceğine dair zamansız bir rehberlik sunar.

Özetle Selman-ı Farisi Modeli:

"Dünyayı terk etme, ama bedenen onu ıslah et. Üretirken Hakk'ı an, yönetirken adaletle davran, kazanırken helali seç, her koşulda özgür kal." Bu denge, Kur'an'ın "Allah'ın sana anlattığı şeylerde ahiret yurdunu ara, dünyadan da nasibini unutma" (Kasas, 28/77) emrinin yaşanmış tefsiridir. Modern Müslüman, Selman'ı "yaşayan Kur'an" olarak benimsediğinde, parçalanmış hayatını bütünleştirebilir.

Kaynaklar: İbn Sa'd, Tabakât; Taberî, Târih; Buhârî, Sahîh; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum