Şikeci siyasetin kirli çamaşırları

Cuma akşamı Çırağan Sarayı’nda başlayan ve bugün de Gaziantep’te devam etmekte olan Abant Platformu’nun Zirve Üniversitesi işbirliğiyle düzenlediği ‘Arap Baharı’ndan sonra Ortadoğu’nun geleceği ve Türkiye’ başlıklı sempozyumdayız.

Ama tek gündem var; Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün şike yasasını veto etmesi...

***

Geçenlerde yazdığım ‘kim bu şikeci milletvekilleri’ başlıklı yazımın bir bölümü şöyleydi:

“En büyük itirazın sokaktan ve kamuoyundan geldiğini söylemeliyim.

Vicdan sahibi hiç kimse olup biteni ve şikecilere siyaseten kol kanat gerilmesini içine sindiremez.

Benim bu noktada iki önerim var:

Birincisi, ‘şike yasasına’ oy veren milletvekillerini teker teker deşifre etmek...

İkincisi, 17 trilyon dolarlık üretim ile dünyanın en büyük ekonomik gücü olan ve de şikeye asla geçit vermeyen AB’ye ‘sefil’ diyerek pek çok kişiyi şaşırtan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yasayla ilgili tutumunu çok yakından izlemek, yasayı veto etmesini sağlamak...

‘İleri Türkiye’...

‘Yeni Türkiye’...

‘Demokratik ve sivil anayasa’...

Bunları en büyük hassasiyeti ve uzlaşmayı, üstelik de görülmemiş bir acelecilikle hayata sokan ‘şikeci siyasetle’ mi yapacağız?

‘Şikeciliği’ en etkin ve geçerli değer olarak kabul eden siyaset kendi ayağına ateş etti, umarım Cumhurbaşkanı Gül de aynı şeyi yapmaz...”

***

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül sadece şikeci siyasete ağır bir tokat atmakla kalmadı, veto kararının nedenlerini açıklarken şikeci siyasetin kirli çamaşırlarını da sergiledi.

Nasıl mı?

Birincisi, şikeci siyaset ‘soruşturma kapsamındaki kişilere yönelik özel bir düzenleme’ yapmaktan çekinmemiş...

İkincisi, yeni düzenlemeyle, şike ve teşvik primi suçu başta olmak üzere, önceki yasada çeşitli suçlar için getirilen hapis cezalarının indirilmesini, bazı fiiller için öngörülen hapis cezalarının yerine adli para cezası verilmesini ve bu değişikliklere bağlı olarak görevli mahkemelerin değiştirilmesini hedeflemiş...

Şikeciliği kutsamış...

Şimdi bu siyasal rezalet Cumhurbaşkanlığı katında da tespit edilmiş oldu.

***

Ben, rastladığım her iktidar milletvekiline şike yasasında nasıl oy kullandığını soruyorum...

Şimdiye kadar oylamaya katılıp da yasaya ‘evet’ oyu verene rastlamadım...

Vicdan sahibi siyasetçiler de ‘şikeciliği en yüce değer’ sayan anlayıştan son derece rahatsızlar...

Bunu vurguluyorum, çünkü ‘yasanın bundan sonraki seyri ne olur’ diye soran pek çok insan var...

***

Bence toplum, ‘yasanın seyrini’ sormak yerine, şikeciliği kutsayan siyasi koalisyonun ve buna oy veren milletvekillerinin peşine düşmeli...

Çünkü yeni şike yasası, bu siyasal anlayışın bizi temiz topluma götürmesi konusundaki umudumuzu çok derinden ve ağır yaraladı.

Ayrıca Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de şikeci siyasetin algısını, zihniyetini, davranışını daha doğrusu tüm kirli çamaşırlarını ortaya sermekten çekinmedi...

Şikeciliğe ağır bir Osmanlı tokadı attı...

***

Şike yasası Türk siyasal sisteminin bugüne kadar yaptığı en büyük hatalardan biri olarak kalacak...

Neredeyse hiçbir konuda ve bu halkın çok büyük ihtiyacı olan düzenlemelerde bile bir araya gelemeyen siyasi partiler, şike konusunda anında bir araya gelmekle kalmadı, şikecilere kol kanat geren yasayı da ışık hızıyla yasalaştırdı...

Siyaset üzerinde toplumun değil, şikeciliğin çok daha etkili olduğunu ispatladı...

Çapı iki milyar dolar civarında olduğu söylenen bahisçiliğin herkesten ve her şeyden güçlü olduğu 2011 yılında parlamento tarafından adeta tescil edildi...

Neyse ki bu oyunu Çankaya bozdu.

***

Buna izin vermeyen, ayrıca şikeci siyasetin nasıl gözünün döndüğünü veto kararında ayrıntılı bir şekilde kamuoyunun dikkatine sunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e canı gönülden teşekkür ediyor, kendisini kutluyorum...

Vicdan sahiplerine oksijen oldu...

Önceki ve Sonraki Yazılar