Tunceli'den hareketle...

Türkiye'nin artık normalleştiğini nereden anlayacağız? Şöyle anlayacağız: Kimsenin kendi dini ve etnik kimliğini göze sokma ihtiyacı duymadığı bir dönem geldiğinde Türkiye de normalleşmiş olacak...

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Tunceli ilimize yaptığı ziyareti televizyonlardan izlemişseniz şaşırmış olabilirsiniz. Ülkenin okuma-yazma oranının bayağı yüksek olduğu, siyasi bilince sahip insanlarının yaşadığı küçük bir ilimizdir Tunceli. 19 yıl boyunca hiçbir cumhurbaşkanı bu ilimize gitmemiş... İlin sonradan konulmuş adı bile orada yaşayanlar tarafından özümsenmemiş... Munzır nehri üzerine kurulmak istenen barajlara da vatandaştan tepki varmış...

İki dakikalık ziyaret haberinden aklımızda kalan bu ayrıntılar tipik birer 'anormallik' eseri... Belli ki, birkaç nesildir Tunceli'de yaşayanlar kendilerini 'dışlanmış' hissediyorlar... "Neden?" sorusunun cevabı da belli: Etnik ve dini kimlik sebebiyle...

Ülkenin bazı bölgelerinde 'dini', bazı bölgelerinde 'etnik' kimlik yüzünden dışlanmışlık hissedilir; Tunceli her iki kimlik yönünden aynı hissi yaşıyor...

Cumhurbaşkanı Gül'ün Tunceli ziyareti bu sebeple de isabetli. Tunceli'de yaşayan insanların kendilerini Türkiye bütünlüğü içerisinde hisseder bulmalarını sağlayacak devlet politikaları, bir yandan Kürt bir yandan Alevi açılımı yaşanan ülkemizde, bir taşla iki kuşu birden vurma etkisi yapacaktır çünkü.

İnsanların etnik kökenlerini değiştirme imkânı yok; doğduğumuz anne-babanın sürdürücüsüyüz. Uyruğumuzu bile, sonradan zar-zor değiştirme imkânımız olsa da, yine doğumla kazanıyoruz. Dini aidiyetimiz, ergin olduktan sonra kendimiz tarafından benimsenebilir görünse de, ezici çoğunluğumuz bu alanda da bizden öncekilerin tercihlerine saygı gösteriyoruz. Türk, Kürt, Çerkes kökenli olmamız da, Sünni veya Alevi kimliğimiz de hemen hepimiz için sadece bir 'veri', doğumdan kazanılan bir değer...

Nasıl oluyor da kendimizin belirlemediği, doğuştan sahip olduğumuz kimlikler ayrımcılık konusu yapılabiliyor? Neden bazı insanlarımız kendilerini doğumla kazanılmış kimlikleri yüzünden baskı altında hissediyor?

Bu soruların cevaplarının gelip dayandığı sözcük tek: Devlet... İzlenen devlet politikaları için bir av alanı kimlikler... Dini veya etnik fark etmiyor, varolan farklılıklar devlete uyrukları üzerinde baskı uygulama fırsatı sağlıyor. Bir dini tercih kendisini baskı altında hissediyor da öteki hissetmiyor mu? Ya da Alevi baskı altındaysa bunun sebebi Sünni kimlikli bir baskı mı?

Değil elbette...

Şimdilerde hayli şaşırmışlık yaşanmasının sebebi, kendilerini baskı altında hissedenlerin teşhislerinin yanlış veya noksanlığının ortaya çıkışı... Aleviler, biraz da tarihi farklı okumaktan kaynaklanan bir yaklaşımla, kendilerini kimlikler üzerinde baskı uygulayan siyasi görüşlerden bir türlü ayıramadılar. Buna karşılık, farklı sebeplerle benzer baskılara maruz kaldıklarını düşünen doğal müttefikleriyle aralarına mesafe koyup durdular.

Baskıya uğramışlık hissinde dini kimlik sahipleri arasında pek az fark var halbuki... Şimdiki şaşkınlığın sebebi, bunun görünür hale gelişi...

Etnik kimlik farklılığının Türk-Kürt çekişmesiyle ilgisizliğini, kimlik sorununun bir demokrasi sorunu olduğunu anlamamız da epey uzun sürdü. Pek çokları bu gerçeği anlamakta hâlâ zorlanıyor. Hükümetin başlattığı 'Kürt açılımı' anlamakta zorlanılan gerçeğin kavranmasıyla başarıya ulaşacaktır. Tıpkı, 'Alevi açılımı' hamlesinde muhatabı olan kitlenin rahat nefes almasının, ancak konunun 'Alevi-Sünni' çelişkisiyle ilgisizliğinin algılanmasıyla hedefine varmasının mümkün olduğu gibi...

Önceki ve Sonraki Yazılar