Yeter artık Sinan Aygün..

Kılıçlar kınından çekildi”… “Nazlı Ilıcak ayağını denk alsın” Bunu kim diyor? Cumhuriyet yazarı Ümit Zileli diyor..

“Atatürk'ü sevmekle suçlanıyorum..” Bunu da Sinan Aygün diyor..

Kılıç kimin, kın nerede, denk alınması istenen ne, bu ayaklar kimin, kim kimin ayağına basıyor?

Ve bu ne ayaktır?

“Atatürk'ü sevdiği için suçlanmış”mış..

Aygün, Atatürk'ü sevdiği için gözaltına alınmışsa Atatürk'ü seven başkaları niye gözaltına alınmıyor?

Ya da gözaltına alınmayan herkes Atatürk'ü sevmeyen kişilerden mi oluşuyor?

Cezaevini sevmeyen ama Atatürk'ü seven bir kişi şimdi ne yapacak?!

Atatürk'ü seviyorsanız cezaevine gideceksiniz; ama cezaevini de sevmiyorsunuz, bu durumda şimdi ne halt edeceksiniz?!

Bana bu ikilemi yaşatmaya ne hakkınız vardır, “Atatürk'ü Sevdiği İçin Suçlananların Ticaret Odası Başkanı” Sayın Aygün?

Kısa adı ATO olan ve çok saygın bir statüsü bulunan odanın açılımı Ankara Ticaret Odası mıdır yoksa Atatürk'ü Ticarileştirme Odası mı?

Atatürk gibi, cumhuriyetin kurucusu sembol bir ismi bu kadar pespaye bir şekilde şahsi ikbalinize payanda yapmaktan sıkılmadınız mı, sıkılmıyor musunuz?

“Kılıçlar kınından çıkacak”mış..

Kılıçlar dediğiniz, vicdanlara sapladığınız kalemler mi yoksa başka bir “meta”mı? Ne?

Siz evet siz, adaleti simgeleyen “tanrıça”nın elindeki o kılıca mı mukabele edeceksiniz?

Madem o kılıca karşılık kendi kılıçlarınızı kınından çıkaracaksınız; o halde aynı tanrıçanın gözünü kapatan o bez parçasına karşı gardınızı nasıl alacaksınız?

Bu kez “Bezler bohçamızdan çıkacak” mı diyeceksiniz?

Siz bohçanızda bez bulamadığınız zaman Türk bayrağını veya “sıkmabaş” dediğiniz bir kızın başörtüsünü bile kesip, kestiğiniz o parçayla gözünüzü perdeleyecek kadar kendinizden geçmiş değil misiniz?

Soruyorum: Ayaklar nasıl denk alınır? “Marş marş” ritmiyle mi?

Ayağa takılan “kap”, terlik arası mı olacak yoksa postal mı?

Çok entelektüel olduğunuz için mi “Akıllı ol..” lafı yerine “Ayağını denk al..” demeyi tercih ediyorsunuz?

Evet farkındasınızdır; bütün bu yazdıklarımın içinde gözaltına alınanların suçlu ya da masum olduğuna dair tek bir satır yoktur..

Niye yoktur? Çünkü ortada iddianame bile yoktur..

Peki iddianame olmadan tahkikat olur mu? Elbette olur..

Bu arada AK Partili bazı yetkililer diyor ki: “Efendim, bu bağımsız bir yargının kararıdır; yargıya saygı duymak gerekir”

Bu cümle doğru bir cümle midir? Evet doğru bir cümledir.

Peki AK Partili bazı yetkililer AK Parti'nin kapatılması davasında ne diyordu?

Diyordu ki: “Başsavcının kapatma iddianamesi siyasidir; bu bir yargı darbesidir..”

Bu cümle doğru bir cümle midir? Evet bu cümle de doğru bir cümledir.

Gelelim gözaltına alınanların “sevenlerine”.. Onlar da Ergenekon soruşturması için diyor ki: “Bu soruşturma siyasidir; dolayısıyla bu bir sivil bir darbedir..”

Aynı cenah kapatma davası için ne diyordu? Diyordu ki:

“Bu iddianame bağımsız yargı tarafından hazırlanmıştır; amacı cumhuriyeti korumak ve kollamaktır..”

Oysa bu “cenah”, her iki yargısında da yanlış düşünmektedir; çünkü kurgu yanlıştır.

“Ergenekon” meselesi sadece bir “soruşturma”dan ibarettir, orta yerde henüz bir iddianame bile yoktur.

Oysa kapatma davası açıldığında orta yerde bir “iddianame” vardı.

İşte çarpıtma bununla başlamaktadır; savcılık, yukarıda da belirttim, soruşturmayı derinleştirmeden iddianame hazırlayabilir mi? Elbette hazırlayamaz..

Ergenekon soruşturmasındaki dosya “münderecatını” hangimiz gördü? Hiçbirimiz..

Gözaltına alınanların telefon konuşmaları, fotoğrafları, yazıları vesair belgeler “ya”, evet, “ya” gözaltına alınmayı gerektiren unsurlar içeriyorsa..

Belki de içermiyordur ama bunu ne zaman tespit edeceğiz? Yargılama bitince hatta belki de iddianame tanzim edilince, değil mi?

O nedenle, AK Partili bazı yetkililerin aradaki bu farkı yansıtmak yerine, muhaliflerine koz verecek şekilde “Yargı bağımsızdır..” gibi klasik bir jargonla konuşmaması gerekmektedir.

Söyledikleri doğrudur elbette; doğrudur ama bu, altı delik olan bir testiye su doldururken “Ama koyduğum su çok temiz..” demeye benzer..

Dolayısıyla, “iddianamesi” mevcut olan AK Parti kapatma davası ile, henüz “göremediğimiz” Ergenekon soruşturması arasında ne esasen ne de usulen bir benzerlik vardır.

Zaten soruşturma ve kovuşturma yapılmadan iddianame hazırlanamadığını Vural Savaş, Sabih Kanadoğlu ve Özdemir Özok dışında herkes bilir!

O yüzden mi bilip bilmeden konuşuyorlar, bilmiyorum!

Önceki ve Sonraki Yazılar