“Yıkım Amiri”

Kendisi ile ilk defa karşılaşıyordum. Bir arkadaşıyla birlikte ortak bir dostumuzu ziyarete gelmişlerdi. Tanıştık, sohbet ettik.

Tanışmanın ilk dakikalarında emekli olduğunu söyledi. “Mesleğiniz nedir, nereden emeklisiniz?” diye sordum.

“Ben zabıta memuruydum” dedi, sonra da tamamladı, “Bedrettin Dalan döneminde görev yaptım. Yıkım amiriydim. Epeyce binanın yıkımında görev aldım.”

Birlikte geldikleri arkadaşı onu övdü; “Köyün en fakir ailesiydi bunların ailesi. Tırnaklarıyla kazıyarak kazandı hayatını. Çocuklarını okuttu. Çok çalışkandır.”

O, iki çocuğunun bir havayolu şirketinde çalıştığından bahsetti bir ara. İkisinin de “amir” olduklarını vurguladı.

“Hangi birimde çalışıyorlar” sorum üzerine, onların her ikisinin de hostes/host ve “kabin amiri” olduklarını söyledi.

Bazı annelerin dünürcü konuklarına kızlarını överken, “Kızım diye söylemiyorum, çok hamarattır, beceriklidir. Nice hâkimler, doktorlar, mühendisler istedi vermedik…” şeklinde kalıplaşmış cümleleri vardır ya, ona benzer bir yaklaşımı konuğumdan da duyacakmışım.

O şöyle girdi konuya; “Bizim kız çok akıllıdır. Kısa sürede bir yabancı dili öğrenebiliyor. Beş altı dil biliyor…”

Kızıyla ilgili bir derdi varmış babanın, bizimle de paylaştı. “İyi maaş alıyor kerata. O da büyük sıkıntı. Bazı evlenme talepleri oluyor, damat adayı kendisinden az maaş aldığı için peşinen reddediyor.”

“Hayırlısı” diyoruz.

Buyurun, “derdim çoktur hangisine yanayım” diye dövünenlere bir dert örneği.

Şimdi bu baba ne yapsın. Bir an önce kızının evlenmesini, torunlarını sevmeyi hayal ederken işte size büyük dert. İyi maaş alan bir damat adayı çıkıncaya kadar bitmeyecek büyük bir sıkıntı..

Geçtiğimiz yıllarda bir yakınım bir sağlık probleminden söz etmişti.

“Geçmiş olsun. Doktora gittiniz mi? Neden olurmuş bu rahatsızlık?” diye sordum.

“Üzüntüden olurmuş” cevabını verdi.

Muhatabım, “ununu elemiş, eleğini asmış” bir insandı. Ne derdi olabilirdi ki?

Merak edip sordum,” Neye üzülüyorsunuz, hayırdır inşallah?”

Yurtdışında çalışan oğlundan bahisle şöyle açıkladı üzüntüsünün kaynağını; “Bizim Naci! Yaptığım yemekleri beğenmiyor. İzne geldiğinde hep dışarıdan getirtiyor, lokantaya gidiyor!”

“İnsan kısım kısım yer damar damar” diye başlayan bir türkü vardır…

Yazımızı bir dua ile bitirelim, Allah, dert verip derman aratmasın.

 

gumuslale@gmail.com 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum