Dr.Mehmet BOZKURT

Dr.Mehmet BOZKURT

2.EĞİTİMDE YANLIŞLAR

Günümüzde eğitim en önemli konulardan biridir. Peki eğitim deyince ne anlıyoruz? Eğitim nedir? Türk Dil Kurumu sözlüğünde: Çocukların ve gençlerin toplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine okul içinde veya dışında, doğrudan veya dolaylı yardım etme, terbiye diye anlatılıyor. Eğitim, bireyin doğumundan ölümüne süregelen bir olgu olduğundan ve politik, sosyal, kültürel ve bireysel boyutları aynı anda içinde bulundurduğundan, tanımının yapılması zor olan bir kavramdır. Bireylerin toplumun standartlarını, inançlarını ve yaşama yollarını kazanmasında etkili olan tüm sosyal süreçlerdir. Kişinin yaşadığı toplum içinde değeri olan, yetenek, tutum ve diğer davranış biçimlerini geliştirdiği süreçlerin tümüdür. Seçilmiş ve kontrollü bir çevrenin (özellikle okulun ) etkisi altında sosyal yeterlik ve optimum bireysel gelişmeyi sağlayan sosyal bir süreçtir. Eğitim, önceden belirlenmiş esaslara göre insanların davranışlarında belli gelişmeler sağlamaya yarayan planlı etkiler dizesidir. Eğitim, bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla kasıtlı olarak istediği değişme meydana getirme sürecidir. Eğitimde ana unsur okumaktır. Eğitimin deneysel veya pratik olanı da vardır ama esasında okumak önce gelir.

Eğitim terminolojisi hakkında bu girişten sonra benim vurgulamak istediğim temel yanlış şudur.

1. EĞİTİMİN AMACI

Yüce Allah indirdiği Kitabı Mübin’de yani Kuran’da ilk olarak ne dedi ne buyurdu?

‘’Oku seni yaratan Rabbin Adıyla.’’ (Alak Suresi 96/1-2)

Yani okumak öğrenmek Allah için olacak, eğitimin temeli Kuran’a dayalı olacak veya olmalıdır. Bugünkü eğitimimiz değil Kuran’a dayalı olmak, toplumu Kuran’dan koparmak üzere düzenlenmiştir. Nesillerin imanla bağlarının koparılması için önce harf inkılabı yapılmış Kuran alfabesi (yani Arap alfabesi) yerine Latin alfabesi ile eğitim yapılmaya başlanmıştır. Böylece bir gecede bütün bir millet okuma yazma bilmez duruma düşürülmüştür. Devrimi yapanlar alışkanlıklarını bırakamayıp kendi notlarında el yazısında Arap alfabesi kullanmaya devam etmişlerdir. Toplumu dinden uzaklaştırmada birkaç nesil başarılı da oldular. Harf inkılabına yanlış demek hafif kalır çünkü bu milletin medeniyetine kasıttır, milleti cahil bırakmaktır. Amaç bizi kendi medeniyetimizden koparıp batı medeniyetine dahil etmek, onu benimsetmek yani asimile etmektir. Batı medeniyeti Osmanlı aydınının da gözünü kamaştırmıştı, onlarda da batı hayranlığı vardı. Ancak bizim medeniyetimizle Batı medeniyeti arasındaki farkı kalın çizgilerle vurgulamak gerekir. Batı medeniyeti ve refahının temeli sömürdükleri ülkelerin kanları ve gözyaşları üzerine kuruludur, acımasızdır. Batılılar sömürdükleri ülkelerin başta petrol olmak üzere kaynaklarını yer altı ve yerüstü zenginliklerini yağmalamışlar, oralarda katliamlar yapmışlardır. Bizim medeniyetimiz insanı eşrefi mahlukat (yaratılmışların en üstünü) kabul ettiği için zulüm ve haksızlığa meydan vermemek üzere kurulmuştur. Bizim medeniyetimiz bu nedenle vahiy medeniyeti yani Kuran Medeniyetidir. Müslümanlar bir ülkeyi fethederken orayı sömürmek için değil yeryüzünde Allah’ın hükmünü adaleti insanların mutluluğunu sağlamak gayesini gütmüşlerdir. Kuranın ilk emrini bu şekilde anlıyorum.

Bugün İmam Hatip Liselerinin ortaokulları ile birlikte tekrar açılmış olması ve diğer ortaokul ve liselerde din derslerinin arttırılması önemli bir kazanım ama yeterli değildir. Zamanla yeterli olacak şekilde dini eğitimin kaliteli olmasını ümit ediyorum. Osmanlıca mazimizi anlamak, eski eserleri okuyabilmek için seçmeli ders olarak okutulmalıdır. Müslüman olarak çocuklarımıza dini eğitim vermekten maksat sadece ahretini kurtarmak değildir. Dindar insan başkalarına göre ruhi disiplini sağlamış ve iradesi daha kuvvetli bir insan olduğundan dindar olmayanlara nazaran daha başarılı olmaktadır. Bunun en güzel örneği İmam Hatip öğrencilerinin müfredatları ders yükü daha fazla olduğu halde üniversiteye girişte daha başarılı olmalarıdır. Bu başarılarından dolayı üniversiteye girişleri engellenmeye çalışılmıştır. Burada vurguladığım yanlışlık anlayışta zihniyettedir

2.ULVİ BİR HEDEF

Okullarda ulvi bir ideal bir hedef bir gaye verilmemektedir. Gençlik manevi eğitim verilmediği için sadece maddi eğitimle ancak dünyevi bir gaye ve hedef için iyi bir meslek kazançlı ve itibarlı bir meslek sahibi olmayı kısa zamanda nasıl zengin olurum nasıl rahat bir hayat yaşarım düşüncesiyle tahsil yapıyor. Ulvi bir gaye ve hedef verilebilirse yeni Mevlanalar Yunus Emreler İbni Haldunlar Ali Kuşçular Farabiler İbni Sinalar yetişebilir.

Günümüzde sivil toplum kuruluşlarında, cemaatlerde ve derneklerde bir gaye bir hedef verilmeye çalışılıyor. Ancak her grubun her cemaatin gayesi hedefi istediğimiz gibi değildir. Yani Kuran ve Sünnete uymayabilir, milli ve manevi değerlerimize aykırı olabilir. Ayrıca orta öğretim çağında ve üniversite çağında dindar olmayıp vatanını milletini seven, aynı zamanda dürüst, harama helale dikkat eden gençler çok vardır ama yeterli değildir. Çünkü iş ve memuriyet hayatına başladıktan sonra dürüstlük, vatan millet sevgisi, yardımlaşma dayanışma, fedakarlıkdiğergamlık gibi ve benzeri hasletleri muhafaza etmek zordur. İrade ve nefis eğitim ve terbiyesi önemlidir. Bunun için en başta eğitim Kuranı Kerim eğitimi belli bir seviyede çocuklarımıza verilmelidir. Ahlak konusunda toplumda farklı görüşler anlayışlar çoktur. Kaynağını dinden İslam’dan almayan ahlak anlayışı noksandır.

3.YANLIŞ BİLGİLER

Bir başka husus okullarda verilen birçok bilgi yanlıştır, eksiktir. Tarih konusunu ele alalım.

Nuh tufanından tarih kitaplarında bahis duymadım. Nuh tufanı masal değil gerçektir. Halbuki Hz. Nuh Hz. Adem’den sonra insanlığın ikinci babasıdır. Hz. İbrahim hükümdar iken yaptığı savaşlarda hiçbir mağlubiyet almamış iken, Hz. Süleyman ordusunu havadan nakletmiş güçlü bir hükümdar iken tarih kitaplarında yer almaz. Hz. İbrahim üç din mensuplarının ortak peygamberi olarak kabul edildiği halde tarih eğitiminde yer verilmez. İkinci eksik ve yanlış bulduğum husus Türklerin Anadolu’ya gelişleri 1071 Malazgirt Zaferi ile başlatılmasıdır. Türklerin yedi bin yıl önce Anadolu’ya gelmiş olduğunu Tarihçi Kazım Mirşan’ın araştırmalarından öğreniyoruz. Kazım Mirşan’ın bugünkü tarih bilgilerimizin çoğunun yanlışlığını gösteren daha birçok iddiaları var. İlk yazıyı Türklerin Milattan önce 16 Binli yıllarda bulduğunu söylüyor. Etrüsklerin Türk olduklarını söylüyor. Kazım Mirşan ilk defa Etrüsk yazısını okuyan bir araştırmacıdır. İnternette bu konuda sayısız bilgilere ulaşılabilir. Türklerin tarihinin 16.bin yıl öncesine dayandığını, kullandıkları alfabenin Sümerlere Mısırlılara örnek olduğunu benzerlikler bulunduğunu ileri sürmektedir. 1071 de Anadolu’ya ilk defa gelen Oğuzların Anadolu’da önceden gelen Türk Boylarıyla karşılaştıklarını söylemektedir. Bu yeni bilgilerin başka tarihçiler tarafından da teyit edilmesi gerekebilir, ancak bu konuda mevcut birçok bilginin de yanlış ve noksan olduğu da gerçektir. Bir isme dikkatinizi çekmek isterim. Ortaokul sıralarından beri coğrafya kitaplarında İsviçre’de, İtalya’da (kuzeyinde) Alp Dağlarını duyarız. Alp kelimesi bizim Orta Asya’da iken kullandığımız Türkçe bir kelimedir. Batı dillerinde alp diye bir kelime var olduğunu sanmıyorum. Yani bu bölgeye çok eskiden Türklerin gelmiş olduğunu ve yerleştiğini düşünüyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.