Mehmet Y. ULUTAŞ

Mehmet Y. ULUTAŞ

Adalet ve Haberler

Türkiye’de televizyon haberlerini seyretmek insanı çileden çıkartabilir cinsten bir aktivite. Bazı kanallardaki neredeyse tüm haberler kapkaç, hırsızlık, kadın cinayeti, magazin ve dalavere videoları dolu. Bazı kanallar ise sanki ya sadece hükümeti eleştirmek ya da sadece hükümeti methetmek için kurulmuş. Bu da Türkiye’de habercilik işinin haberlendirme için değil de yönlendirme ve propaganda için yapılıyor intibası veriyor.

Gündüz saatlerinde her saat başında aynı haberlerin tekrar tekrar gösterilmesi ise bir başka facia. Biliyorsunuz bu haberleri yazan bir ekip var her televizyon kanalında. Ama sanırım tasarruf etmek adına bazı TV kanalları birbirleriyle anlaşmış ve aynı haber metinlerini kullanıyorlar. Metinlerin anlatım bütünlüğünden yoksun olması, hikayelerde gedikler olması, kısaltmak adına haberlerin kuşa çevrilmesi gibi sorunlar dağ gibi. Hep yazar söylerim. Eğer bir ürün varsa onun bir alıcısı da var demektir. Yani bu kötü haberciliği kanıksayan ve belki de beğenen insanlar var ki bunları sunan kanallar hala yayın hayatına devam ediyor.

En kötüsü ise bu “kötü” haberciliğin sebep olduğu sosyal kargaşa, “bizden birşey olmaz” havası ve hatta kin. Örneğin haberde adamın türlü türlü suçlarını saydıktan sonra “serbest bırakıldı” diyorlar. Bu haberi seyreden vatandaşın Türk adaletine güvenmesi mümkün mü! Evet Türk adaletinin yavaş işlemesi, mahkemelerin senelerce sürmesi. vara yoka soruşturma açılması, tutukluluk sürelerinin gereğinden fazla uzaması ve “hatırlı” kişilerin farklı muamele görmesi gibi kronikleşmiş sorunları var. Ama yakalanmış, karakola getirilmiş ve suçu sabit olmuş kişileri serbest bırakacak kadar kötü bir adalet sistemimiz yok.

Ama haberde adamın beraat etmediği, sadece “şartlı” olarak serbest bırakıldığı, hakkındaki deliller toplanana dek davanın tutuksuz olarak devam edeceği, bu süreç zarfında her gün karakola gelip imza vermesi gerektiği gibi bilgiler verilmeyince seyreden kişi çileden çıkıyor. Ardından vatandaşın “Muz cumhuriyeti olmuşuz”, “Bu memlekette yaşanmaz”, “Türkiye sapık ve üçkağıtçı dolu” veya “Adalet madalet yok kardeşim bu ülkede” diyerek isyan etmesi ve fırsatı varsa yurtdışına çıkmak istemesi gayet normal.

Görüyorsunuz değil mi TV’lerde yapılan kötü haberciliğin nelere sebep olduğunu. Bunları önlemek, en azından azaltmak aşağıdaki uygulamalarla mümkün olabilir.

  1. Adalet Bakanlığı kamu vicdanını harap eden tecavüz, kadın cinayetleri, rüşvet alma gibi suçların işlendiği davalarda kamuoyunun anlayabileceği bir Türkçe ile bilgilendirmeler yapmalı. Örneğin TV’de “karısını öldüren adam serbest bırakıldı” gibi inanılması çok zor bir haber gören vatandaş Adalet Bakanlığı’na ait bir web sitesine girip işin gerçeğini resmi olarak anlayabilmeli.
  2. Devlet’in RTÜK aracılığıyla “kötü” haberciliği cezalandırması çoğu zaman “politik” bir karar olup olmadığını düşündürebiliyor. Türk insanı zaten çok politik ve komplo teorisi düşkünü. O yüzden kötü habercilik yapanları Devlet’in değil vatandaşın cezalandırması lazım. Bu ceza o kanalları seyretmeyerek ve/veya sosyal medya üzerinden eleştirerek verilebilir.
  3. TV kanallarının haber metinleri yayınlanmadan önce kontrol eden, uyaran ve düzelten kriminal hukuk konusunda uzman olan çalışanları olmalı.

Geçen akşam “CSI: Miami” dizisinin eski bir bölümünü seyrediyordum. Dizideki ana karakter dedektif Horatio Caine’e geçmişte içeri tıktığı bir mahkum gelir ve ondan kaybolan oğlunu bulmasını ister. O da “niye bana geldin, karakola gitseydin ya” der. Mahkum ona konumuzla alakalı olduğunu düşündüğüm şu sözleri eder: “Ben suçluydum ve sen beni yakalamak için elinden gelen her şeyi yaptın. Şimdi benim kaybolan oğlumu bulmak için de elinden ne geliyorsa yapacağından eminim. O yüzden sana geldim.” Yani birisi birisinden nefret etse bile onun işini hakkıyla ve profesyonelce yaptığını bilirse ona saygı duyar ve ondan hatta yardım isteyebilir.

Tarafsız, profesyonel, hakikatı ortaya çıkaran kaliteli habercilik toplumun maddi ve manevi sağlığı açısından çok önemli. Her işte olduğu gibi yapılan işin hakkını vermek şart. İşini hakkıyla yapanları da taltif etmek lazım. Gelin düzgün, yalansız, kaliteli yayın yapan medya organlarını seçelim ve onları kayıralım. Kötü yayıncılık yapanlar zaten zamanla kendiliğinden kaybolacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum