Dr.Mehmet BOZKURT
AİLE İÇİ İLİŞKİLERDE YANLIŞLAR (2)
Geçen haftadan devam:
Paylaştığım bu ayeti kerime ve hadisi şerifler ana baba ve evlatlar arasındaki ilişkilerin nasıl olması gerektiğini göstermektedir. Bunun tersine ilişkiler yanlıştır. Yukarıdaki ayet ve hadislere uyan davranışlarımızın karşılığı ne kadar sevaplı, uymayan davranışlarımızın ise ne kadar günah ve vebali ağır olduğu anlaşılmaktadır.
Bir ailede mutluluk fertler arasında ahenge bağlıdır. Çocuklar doğumdan başlayıp bebekliğinden büyüyüp yetişkin yaşa gelinceye kadar; babanın otoritesi, annenin şefkati altında bulunur. Çocuklar da anne babaya saygılı davranmak onlara itaat etmek durumundadır. Peygamber SAS Efendimiz çocuklarımızı geleceğe göre yetiştirmemizi onlara kerim insan muamelesi yapmamızı buyuruyor. Aile içinde iletişim sorunları olursa ahenk bozulur. Geleneksel olarak bazı yörelerde kız çocuklarına değer verilmez. Halbuki kız çocukları erkek çocuklara nazaran şefkate daha çok muhtaçtır. Mesleğimin ilk ayında hasta muayenesinin yanında nüfusa kayıtlı olmayıp da kaydolmak isteyenlerin yaş tayinini yapıyordum. Ben günde 30 hasta muayene ediyor 20 kişinin de yaşını (yasadaki ifadesiyle nasiyei hal ve teşekkülatı bedeniyesine yani yüz hali ve beden gelişimine göre) yaş tespiti yapıyordum. Bir gün bir kız çocuğu geldi. Babası bana çocuğun yaşını büyük yazmamı istedi. Ben neden diye sorunca bana döndü ve elini yukarı kaldırarak ‘’ Ne olacak satılık mal’’ dedi. Bunu hala unutamam. Kızını satılık mal olarak görüyordu. Bir başkasından buna benzer duyduğum sözde de babası ‘’kızların üçü satıldı kalan üçü de satılık’’ diyor. Bu örnekler maalesef o kadar az değil. Bu İslam’a uymayan yanlış bir gelenektir.
Ana baba arasındaki boşanmaya varan anlaşmazlık ve geçimsizlikler çocuklarda psikolojik travmaya yol açmakta ve ileride sorunlu kişilikler fertler ortaya çıkmaktadır.Nitekim böyle sorunlu çok genç gördüm. Yakın zamanda asistanım olan iki genç kız anneleri ile birlikte kalıyorlar ve babalarından ayrılar. Babalarına kızgınlar. Bir başka tanıdığım üç kardeş babaları onlara en iyi imkanlarla üniversite tahsili yaptırııp hayata hazırladığı halde babası ikinci evlilik yaptı diye ve evi terketti diye babaları ile görüşmüyorlar ve ikisi düğünlerine babalarını davet etmediler. Buna benzer daha çok örnekler biliyorum.
Annelik doğumdan önce de sonra da çocuk yetişkin hale gelinceye kadar zor bir iştir. Keza baba da ailenin rızkını temin etmek ve geçimi sağlamakla mükelleftir. Hamilelikle ilgili doğan bebeği emzirme ile ilgili müjdeli hadisler varken çocuk istememek akıl karı değildir. Babanın ailesinin geçimini helal kazanç ile temin etmesi de cihat gibi çok sevaplı bir iş olduğu yukarıdaki hadisi şeriften anlaşılmaktadır. Günümüzde toplum daha materyalist ve maneviyatı zayıf olduğundan bu sevap ve günahlardan haberi yoktur veya bunları idrak edemez algılayamaz. Normal şartlarda dindar olsun olmasın evlat ebeveyn arasında eşler arasında kuvvetli saygı sevgi muhabbet bağları vardır. Bireyler yaptıkları işin ne kadar sevaplı veya günah olduğundan haberi bile yoktur. Bu da toplumumuzun manevi eğitiminin ne kadar gerekli olduğunu irşat faaliyetlerinin önemini göstermektedir. Bilmeden sevaplı veya günahlı işler başka olur bilerek başka olur. Bir kimse ana babasına veya evladına bilerek iyi davrandığında başka hayırlara da gayret eder, yaptığının günah ve veballi bir iş olduğunun farkında olduğunda onda ısrar etmez veya başka yanlış bir iş yapmamaya dikkat eder, yanlıştan döner.
|
|
|
Bazı aileler dindardır, çocukları dindar yetiştirmek ister çocuklar istemez, ergenlik dönemi problemleri ile çocuğa söz tesir etmez. Çocuklar iyi veya kötü dış çevrenin tesiri altında kalır. Bazı ailelerde durum tersine olur, ailenin din diyanetle tesettürle alakası olmaz, çocuk dine yönelir. Aile içi tartışmalar ortaya çıkar. Ailenin çocuğunun dindarlığına kızının örtünmesine müdahale eder ki bu yanlıştır. Bu konu ile ilgili Merhum Esad Hocamız’ın Ankara İlahiyat Fakültesinde hoca iken karşılaştığı bir olayı paylaşmak istiyorum. Bir gün bir genç Hocamızı ziyarete gelir. Hukuk öğrencisi olduğunu namaz kılmaya başladığını söyler. Namaz kıldığı için babasının kızdığını ve kendisini evden kovduğunu anlatır. Ne yapayım ne tavsiye edersiniz der. Hocamız da gence maddi durumunu sorar o da müsait olduğunu söyler ve gence şimdi sen eve bir süre gitme der. Gitsen baban seni konuşturmaz bir şey söyleyemez anlatamazsın der. Onun yerine mektup yaz, mektubunu ne kadar kızgın olursa olsun yırtıp atamaz ve okur diyerek tavsiyede bulunur. Genç gider. Aradan altı ay kadar geçer bu genç yanında tesettürlü bir genç kızla birlikte tekrar Esad Coşan Hocamızı ziyaret eder ve der ki Hocam bu benim kız kardeşim. Tavsiyeniz üzerine yazdığım mektuplardan etkilenerek kardeşim örtündü der. Takriben 1 sene sonra da aynı genç bu sefer bir adamla gelir ve Hocam bu benim babam şimdi beraber Hacca gideceğiz der. Hocaefendinin tavsiyesiyle ailenin yanlışı gencin kırıp dökmeden incitmeden tebliği sayesinde düzeltilmiş oldu. Buna benzer sorunlar maalesef çoktur. Anne baba gayri müslim dahi olsa evlat onları idare edecek, Allah’ın emrine aykırı isteklerini yerine getirmeyecek ama diğer isteklerini karşılayacaktır.
Bir genç bir cemaate girer, ahlakını düzeltir. İbadetlerini düzgün ve devamlı yapmaya başlar iyi bir insan olur. Buna diyecek bir şey olmaz. Zaten tarikata cemaate girmekten maksat da budur. Eğer girdiği cemaat grup tarikat o genci ailesinden ayırıyorsa onu ailesinin onaylamayacağı bir iş yaptırıyorsa işte o büyük bir fitne büyük bir yanlıştır. Allah yolunda hizmet deyip gençleri anne babadan koparmak büyük günahtır. Bunun maalesef çok örneği var. Duaların kabul edildiği mübarek günlerde Allaha şirk koşanlar, içkide ısrar edenlerle anne ve babasına asi olanların dualarının kabul edilmeyeceği bildirilmiştir.
Bu konu ile ilgili üç kıssa paylaşmak istiyorum.
1.Çocuğun da hakkı var
Bir adam, Hazret-i Ömer’e, oğlunu şikayet eder. Hazret-i Ömer, bu kimsenin oğluna der ki:
- İmandan sonra birinci vazifemiz ana babanın kalbini kırmamaktır. Onlar ne kadar kötü olsalar da, yine her şeyin üstünde hakları vardır. Onların kalbini kıranın ibadeti kabul olmaz. Müslüman doğmamıza ve Müslüman yetişmemize sebep olan ana babamızın kalbini kırarsak Cennete nasıl gireriz? Onlar bize hakaret etse de, yalvararak gönüllerini almamız lazımdır. Müslüman ana babamız, bizden razı olmadıkça, Allahü teâlânın sevdiği kulu olmak çok zordur.
Çocuk Hazret-i Ömer’e der ki:
- Ya Emir-el-müminin, söylediklerini aynen kabul ediyorum. Fakat çocuğun ana babası üzerinde hiç mi hakkı yoktur?
Hazret-i Ömer buyurdu ki:
- Evet çocuğun da hakkı vardır. Evlenirken çocuklarına anne olacak kızı veya kadını iyi aileden seçmesi, çocuğa güzel bir isim koyması ve dinini öğretmesi gerekir.
Çocuk, Hazret-i Ömer’e şöyle cevap verdi:
- Babam, bana terbiye nedir öğretmedi. Anam ise, zenci bir Mecusinin kızı idi. İsmimi “Karaböcek” koymuş ve Allah’ın kitabından bana bir harf bile öğretmedi. Maalesef dinim hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
Hazret-i Ömer, çocuğun babasına dedi ki:
- Gelmiş, bir de bana oğlunu şikayet ediyorsun; halbuki sen onun hakkını çiğnemiş ve o sana kötülük etmeden, sen ona kötülük etmişsin.
2.Hz. Musa AS’ın Cennetteki Refiki
Hz. Musa Aleyhisselâm, bir gün münacatları esnasında «Ya Rabbî! Cennette benim arkadaşım kimdir, bana göster.» diye iltica eder. Hak Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri:
- Ya Musa! Filan şehirde, filan çarşıda ve şu şemail ve isimde bir kasap vardır. O kimsedir, diye ilham eyler.
Hz. Musa Aleyhisselâm o şehre gider ve o kasabı arar bulur. Dükkânının karşı tarafında, uzaktan biraz seyreder. Adam sıradan bir adamdır bir fevkalade özelliğini göremez. Akşam olunca, kasap bir miktar et alarak evine gitmek üzere iken, Hz. Musa: «Ya kasap, beni misafir kabul eder misin? diye sorar. Kasap da «Buyurun» der ve beraber giderler. Hz. Musa’ya sofra hazırlar. Adam bir taraftan da evde yüksekçe bir yerde asılı duran sebili indirir. İçinde son derece küçük ve zayıf bir kadın vardır. çıkarır. O'nun ağzına yavaş yavaş eti verir. Karnını doyurduktan sonra bakımını ve temizliğini ve tekrar yerine asarak Hz. Musa’nın yanına gelir. Biraz sonra kapı çalınır adam kapıya bakmak için çıktığında Hz.Musa sebilin içine bakar ve kadını görür. Kadın Hz.Musa’yı görünce tebessüm eder ve gözlerini yumar yani ruhunu teslim eder. Kasap annesinin öldüğünü görünce ‘’Yoksa sen Hz. Musa’mısın? diye sorar. Evet nerden bildin der. Annem Ya Rab Hz. Musa’yı görmeden canımızı alma diye dua ederdi. Peki başka nasıl dua ederdi diye sormuş. Adam ‘’Ya Rabbi oğlumu Hz. Musa’ya cennette refik eyle derdi ‘’ demiş. Hz. Musa AS Evet bana da senin cennette refikim olduğun bildirildi demiş. Böylece kasap annesine yapmış olduğu hizmet sebebi ile, salihler zümresine dahil olur.
Değerli okuyucu bu kıssanın farklı anlatılışları var. Bir rivayet anne ve babası beraber aynı şekilde zikrediliyor. Ama muhakkak olan şu ki kıssadan hisse ana baba duasının önemini vurgulamaktadır.
3.Annesine Asi Olan Bir Gencin Son Nefesinde Kurtuluşu
Abdullah b. Ebi Evfa şöyle anlatiyor:
Peygamberimizin huzurunda bulunduğumuz sirada Peygamberimize
birisi gelerek:
-Ya Resulallah, ölüm döşeğinde yatan bir genç var, kendisine ''La ilahe illellah ,, de, dendiği halde (bir türlü) bunu söyleyemiyor dedi. Peygamberimiz:
-Namaz kilar mıydı? diye sordu. Adam:
-Evet kılardı dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz kalkti. Biz de
onunla kalktik. Peygamberimiz gencin yanina girdi ve ona:
-''Lâ ilâhe illellah'' de, buyurdu. (Genç):
-(Bunu) söyleyemiyorum, dedi. Peygamberimiz: -Niçin (söyleyemiyorsun) ? diye sorunca, gelen adam:
-Annesine asi idi, dedi. Peygamberimiz: -Annesi sağ mı? diye sordu. Oradakiler:-Evet, sağdır dediler. Peygamberimiz:
-Çağırın buraya gelsin, buyurdu. Onlar da kadını çağırdılar, kadın da geldi. Peygamberimiz kadına:
-Bu (hasta) senin oğlun mudur? diye sordu. Kadın:
-Evet oğlumdur dedi. Peygamberimiz kadına: Şu an ölüm döşeğinde son nefesini vermeye uğraşırmış. Nasıldı oğlun sana karşı? Memnun musun evladından? Hakkın ona helal midir? dedi. Yaşlı kadın ağlayarak başlar konuşmaya;
_ Hayır ya Resulullah! Hakkım evladıma helal değildir. Beni hep üzüp, incitmiştir. Kalbimi kırmıştır. Evlendikten sonra, karısıyla birlikte olup, beni ihmal etmiş, hatırımı sormamıştır.
Hak Resulu, yaşlı kadına şöyle dedi:
_Tamam anacım. Madem hakkını helal etmiyorsun, gel bu işi bu dünyada iken çözelim.
Yanındakilere dönerek;
_BAHÇEYE BÜYÜK BİR ATEŞ YAKIN. ORTASINA DA BÜYÜK BİR KAZAN KOYUN! DAHA SONRA HASTA GENÇİ YATAĞINDAN ÇIKARIP, BU KAYNAR KAZANA ATALIM deyince yaşlı kadın hemen atılır;
_ Ya Resulullah ne yapıyorsun? Evladımı gözlerimin önünde mi yakacaksın?
Peygamber Efendimiz(S.A.V.) yaşlı kadının tepkisi üzerine ona dönerek:
_Neden anacım? Sen evladına hakkımı helal etmem dedin. Bu dünyada ben yakmasam, öbür dünya da evladın senin gözünün önünde işte aynı bu şekilde yanacak. Ana hakkını helal ettirmeyenin cezası budur. Deyince, yaşlı kadın ağlayarak;
_Tamam ya ResulAllah tamam. Hakkım evladıma bin defa helal olsun dedi.
Yaşlı kadın sözünü tamamlar tamamlamaz, ölüm döşeğindeki genç adam Kelime-i Şehadet getirmeye başladı. Efendimiz (S.A.V) ve etrafındakilerin gözyaşları içinde son nefesini vererek Hakkın rahmetine kavuştu.
Kıymetli okuyucu konuya girişte paylaştığım ayeti kerimeler hadisi şerifler ve kıssalarda aile fertlerinin birbirine karşı sorumluluk ve hakları vurgulanmaktadır. Doğrularımız değerlerimiz bunlardır. Aile bağları çok önemlidir. Anne babaya evlat sevgisi, evlatlarda ana babaya saygı ve hürmet hislerini genlerine ilahi irade tarafından zaten yerleştirilmiştir. Evlatların doğumdan yetişinceye kadar zahmet ve meşakkatlerine sabretmeyi, yaşlandığında da ana babaya hizmet etmeyi Allah CC büyük mükafatlarla ödüllendiriyor. Genlerimizde yani bir diğer ifade ile fıtratımızda yaratılışımızda bu duygular olmasaydı ve ayrıca davranışlarımızın karşılığında ceza ve mükafatları olmasaydı aile diye bir şey olur muydu? Aile olmayınca millet olur muydu? Allah bizi ana babamızın hayır duasını almayı ve evlatlarına da örnek ebeveyn olmayı nasibetsin. Amin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.