Bilgin ERDOĞAN

Bilgin ERDOĞAN

Akıl-Vahiy-Aşk ve Miraç

Akıl-Vahiy-Aşk ve Miraç

Hakiki anlamda miraç, uydurulmuş dinden indirilmiş dine hicret edebilmektir.

Batıldan, tuğyandan, hurafeden, bid'atten, zulmden, istismardan, hakikate, ilme, sahih ve rabbani olana, adalete ve erdeme yükselebilmektir.Kula kul olmaktan Hakka kul olmaya terfi etmektir.

Miracı göklerde değil köklerde aramalı belki de. Onu göklerdeki mitolojide değil hayatın bizzat içinde aramak lazım .. Miraç bir çiçeği tefekkür ederek Allah'ın rahmetini hatırlamak ve yüreklerin yumuşaması neticesinde o halet-i ruhiye ile yetimlerin başını okşamak ve gurebanın gözyaşını silebilmektir kimileyin ! Hakiki yükseliş kol kanat germektir yetime ve muhtaca ..Ne kadar da hasretiz biz, manası bu olan bir miraca..

Din mitolojinin konusu olduğu müddetçe hayata yabancılaşan bir nitelik arzetmesi kaçınılmazdır..Oysa ki geleneksel anlamda tasavvur edilen miraç hadisesinin Zerdüştlükten intihal edilmiş olması muhtemeldir.Zira Zerdüştlük inancında da Zerdüst'ün göklere yükseldiği, cennet ve cehennemi gördüğü, melekler ve Tanrı ile görüştüğüne inanılır. Oysa ki Kur’an’dan yola çıkarak bugün kü miraç tasavvuruna sahip olabilmek mümkün değildir.

Bu konudaki rivayetler müslüman tasavvurunun miraç ile ilgili yaklaşımını muhtemelen etkilemektedir. Rivayetlere göre miraç yaşandığında Allah resulü’nün vücudu hala sıcaktı.Bu rivayet Hz Aişe’ye nispet ediliyor lakin biz biliyoruz ki rivayet edilen miraç Mekkede yaşanan bir olaydı zaten tevil edilen ayet İsra suresinde.Oysa ki Aişe ile Allah resulü (sav) Mekkede değil Medinede evlenmişti.Bugün ki anlamıyla miraç vahyin değil rivayetlerin ürünüdür.

Şayet biz bir mucize arıyorsak muhterem Saadettin Merdin’in isabetle altını çizdiği gibi İsra suresindeki Rabbimizin 12 emrini hayata geçirmeliyiz. Bu on iki emir [İsra/22-37] şunlardır;

1-Allah’a ortak koşmayınız, yalnızca O’na ibadet ediniz.

 2-Ana-babaya iyilik ediniz.

 3-Yakına, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver, herkese iyilik yap!

 4-İsraf etme! Büsbütün de saçıp-savurma! (Ne cimri, ne de müsrif ol, İkisinin arasında orta bir yol tut, iktisatlı ol)!

 5-Çocuklarınızı açlık korkusuyla öldürmeyin, Sizin de, onların da rızkını biz veriyoruz.

 6-Zinaya yaklaşmayın! O apaçık bir hayâsızlıktır. O ne çirkin bir yoldur.

 7-Haksız yere kimseyi öldürmeyin.

 8-Yetim malını -arttırmak gayesi dışında- yemek için asla yaklaşmayın.

 9- Verdiğiniz sözü yerine getiriniz.

 10-Ölçü ve tartıyı tam yapın.

 11-Bilmediğiniz şeyin ardınca gitmeyin, Taklitçi olmayın, aklını kiraya vermeyin!

 12-Yeryüzünde mağrur ve kibirli dolaşmayın. Mütevazi olun! ( Saadettin Merdin)

Aslında miracın mana-i hakikisi evrendeki kozmik koroya iştirak etmek ve o muhteşem hareketliliğe adapte olmaktır. Zira  evrende her bir şeyin hareket halinde olması adeta hayatın anlamının hareket olduğu sonucuna varmamızı sağlamaktadır. Zerreden kürreye kadar herşey bir hareket ve gelişim içerisindedir.

Anne rahmine aday bir embriyodan galaksilere kadar herşey.. Damarlarımızda akan kandan, yeryüzününün nehirlerine kadar herşey...Hatta masanın üstünde duran bir elma dahi hareket halindedir...Her bir gün daha olgunlaşır ve nihayet çürür vebiter...İşte tüm bunlar tabiat içerisinde gözlemlenen kanunlardır.İslam epistemolojisi buna Sünnetullah der..

Sünnetullahı yani Allah'ın yeryüzü yasalarını bilmek Allah'ın muradını anlamamıza yardımciolmaktadır. Evrende her şey hareket ve gelişim halindeyse insanındurağan kalması düşünülemez... Eşya yapı itibarıyla bir dinamizm sergilerken insanın statik kaderine boyun eğmesi kişiyi aşağılarınasağısına çeker...O halde insan, bu evrensel koroya eşliketmelidir...Bu evrensel koronun çatlak sesi olmak insan onuruna ve haysiyetine yakışmaz.. Zira Allah'ın insana verdiği misyon bu evrensel koroya şef olma makamıdır. Bu makamın İslam literatüründeki karşılığı ise hilafettir...

Allah'ın yeryüzündeki iradesinin temsilcisi olarak yaratılan insanın öncelikli işi Allah'ın iradesini bilmektir.

Bunu evren isimli kitabı okurken anlıyoruz...Evrendeki her şey sürekli bir değişim ve devinim içindedir...Evren böyle ise insanda bu değişimiyasamalıdır..İnsan sürekli bir inkısaf hareketi içinde olmalıdır...İkigünü birbirine eşit olmamalı ve her yeni gün bir başka devrim gerçekleştirmelidir..Her yeni gün iyiye ve doğruya doğru değişimyasamak insanın felsefesi olmalıdır.

Her yeni gün hamlıktan olgunluğa doğru yürüyüşü insan kendisine felsefe edinmelidir. Bu kişinin ruhi yürüyüşüdür..On beş yaşında bir kimseyle kırk beş yaşında bir insanın davranış ve tutumları arasında fark yoksa bu kişi ruhsal yürüyüşte yolda kalmış zavallı bir bedbahttir. İnsanmanevi olarak sürekli bir inkısaf yolcusu olmalı ve ruhunu aşkla,ızdırapla ve emekle terbiye etmelidir...

Bu, kimi zaman seccadesinin ıslanması kimi zaman Allah için terlemesi kimi zaman Rabbi için kan vermesi şeklinde tezahür edebilir...On beş yasındaki çocuğun felsefesi eğlenmek ve hayattan kam almaktır...Şayetkisi otuz sene sonra aynı felsefenin takipçisi ise o kişi yoldakalmıştır...Oyuncakların ve imkanların değişmesi o kişinin toplumsalstatüsünün değişmesi bir şey farkettirmez...Kişi ruhi tekamülü adına bir şeyler yapmak zorundadır...Allah'ın insandan muradı budur...İşte mir'aç ruhi tekamülün doruk noktasıdır..

Bu bağlamda ruhi tekamül süreci nasıl olmalıdır? diye sorulabilir.Herkesin bir kızıl elması olmalıdır... Müslümanın kızıl elması ise peygamberdir.. Onun Allaha yaklaşma arzusu gibi insanda bu arzuyu iliklerine kadar hissetmelidir. Ümmi olan bir nebi bu inkısafını gerçekleştirmiş vemanen gökler ötesinde Rabbiyle buluşmuştur...Bu arada mistik bir sufi ile İslam ahlaki arasındaki fark ne olabilir? Mistik sufi manevi mertebelere çıktıktan sonra oralardan dönmek istemez... Artık oralarda kalmak onun arzusudur...Amma müslüman en yüce makamlara dahi vasıl olsa yine insanların arasına dönmelidir...

Zira insanın inkisaf yolculuğu sadece yüreğiyle ve ruhuyla sınırlıkalamaz. O aynı zamanda yaşadığı toplumu ve hatta dünyayıda kemale ulaştırmak ile mes'uldur... Yükseldikten sonra inmek ,eğitme veöğretme gibi bir sorumluluk bilincine sahip olduğunu bilmek önemlidir...Bu sorumluluk bilinci aynı zamanda kişiyi içtimai anlamda mir'aca yükseltir. Ruhen inkisaf etme yolunda olan insanın bir taraftan yasadigi toplumuda adalet ve ahlak merkezli bir topluma dönüştürmegayretinin olması gerektiği unutulmamalıdır. O halde toplumudonuşturecek bilgiyi ve imanı insanlara aşılamalıdır..

Toplumu dönüştürecek temel değer bilgi ve imandır ya da akıl ve sezgidir. Buna bilim ve aşk desek yanlış olmaz. Aslında bireyidedegistirecek ve geliştirecek bunlardır. Bugün toplumların dinamizmikaybetmesinin yanı mir'aça çıkamamasının temelinde yatan bu eksikliktir. Bir taraftan Hakkı gören ama dünyayı göremeyenler, diğer taraftan dünyayı görüp Hakkı göremeyenler...

Aşk taassubun, bilgi ise küfrün elinde kaldığı müddetçe dünya miracını yasayamaz... İnsanlık taassup ve küfür çukurları içinde çırpınır durur.Fransız düşünür Bergson kainatı bir müzik parçasına benzetir. Bu musikiyi anlamak için ise iki şey gereklidir...Bunlar his ve akıl gerçekleridir...

Evreni anlamanın yolu akıl ile onu sevmenin ve ona hizmet etmenin yolu ise hissiyat iledir...İnsanıda aynı şekilde...Onu tanımadan onu sevmekmümkün olmaz...Böylece aşkın yükselten sırrına kişi ulaşamaz...

Tanımadan sevmeye çalışmak çoğu zaman hayal kırıklıklarına sebeb olur...Onun için tutku tutuklar aşk özgürleştirir demişler...

Tanıdıktan sonra sevmemek ise ayrı bir sapma çeşididir...Evreni birmuzik parçasına benzetirsek bildiği halde sevmeyen kişiyide musikidennefret eden konsevatuar hocasına benzetmek mümkündür...

Mir'aç, insanlık peygamberinin bir yükseliş serüvenidir...Bu yükseliş ruhi, ahlaki ve içtimai bir yükseliştir. Öyle ki bu yükseliş aynızamanda onun ümmetine yaptığı bir davettir..Ey ümmetim! Kainatta herşey inkisaf yolcusu...Sizde ahlaken ve ruhen ve sonra aklen ve içtimaenyükselin ve mir'aça çıkmaya çalışın...Orada Allahı bulacaksınız ve bulduğunuz zaman sakın orada kalmayın tekrar insanlığa dönün ve bulduğunuz Allahı onlara anlatın...

Böylece inin ve çıkın, çıkın ve inin ve işte budur evrenin sırrı...Kainattaki evrensel musikiye eşlik etmek ise ancak böyle mümkün..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.