“ALLAH'IMIZ VAR NE GAMIMIZ VAR”

Modernitenin/kapitalizmin tüm araçları ile (para, silah, bilim, iletişim…) dünyayı esir aldığı günümüzde insanlar mutsuz, milletler huzursuz; kalpler kasvete, gönüller maddeye, akıllar batıla esir. Hakikatten ırak, sevgiden, merhametten cüda bu anlayış tüm gelişmişliğine rağmen ne kendi huzur buluyor ne insanlığa esenlik getiriyor. Getiremez çünkü insana, zamana, hayata, ölüme, mekâna… Bakışı eksik ve batıl.

Son iki yüz yıldır dünyaya hükmeden bu medeniyetin (batı medeniyetini kast ediyorum) insanlığa saadet getirmesi zaten mümkün değil. Çünkü en başta insanı tanımıyor, onu yarım biliyor. Allah’ımız tarafından yeryüzüne efendi olarak yaratılan bu seçilmiş ve mümtaz varlığı sadece maddeden ibaret sayan batı medeniyeti tıkanmıştır. Modernite, O’nun kalp gönül(ruh) gibi manevi güçlerini kabul etmiyor. O yüzden de aklı ve bilimi başarı ile kullanmasına ve onlar sayesinde büyük maddi başarılar elde etmesine rağmen en başta kendi vatandaşları olmak üzere tüm insanlığa bedbahtlıktan başka bir hediye sunamıyor. Bu teze o kadar çok misal var ki ben bu yazımda bunlardan sadece birini işleyeceğim: Kanaat.

“EY KANAAT BENİ ZENGİN ET. ÇÜNKÜ SENDEN ÜSTÜN BİR NİMET YOKTUR “

Dünyaya iki yüz yıldan fazladır hükmeden batı medeniyetinin en büyük iddiası olan “mutluluk zenginliktedir, huzur çok tüketmektedir, saadet yiyip, içip, gezip, dolaşıp eğlenmektedir, hayat maddeden ibarettir, akıl, bilim her şeydir. Bunların ötesinde, dışında başka bir gerçek yoktur” tezi çökmüştür. Bu çöküşün son belgesi Gazze katliamıdır. İslam’ın bu konudaki tezi olan,” Akıl, bilim elbette birer gerçektir. Lakin bunların ötesinde vicdan, kalp, gönül iyilik, güzellik gibi hakikatlerde vardır. Mutluluk ve saadet kalplerin itminan bulmasındadır. Fıtri hayat tarzı sade yaşamaktadır. Zengin olan insanların en baş görevi fakiri fukarayı, garibi gurabayı gözetmektir…” Görüşü yeniden insanlığın gündemine oturmak üzeredir. İslam’a göre zenginler malı ve zenginliği bir şımarma aracı değil, tam tersi imtihan konusu olarak gördüklerinden tevazulu davranırlar. Bu davranış da toplumu huzur ve barışa kavuşturur.

Hakikat Sisteminin bu görüşünü günümüz İslam dünyasına bakarak (en başta körfez ülkelerindeki şımarık şeyhlere ve diğer İslam diyarlarındaki görgüsüz zenginlere) yok saymak çok yanlıştır. Çünkü onlar İslam’ı temsil etmezler. Hakikat Pınarının iki ana kaynağı olan Kur’an ve Sünnet bu konuda bize rehberlik ediyor. Kuranda zikredilen peygamberlerin ekserisi fakirdir. Üstelik son mesaj Kur’an da Allah, “Yiyin için fakat israf etmeyin.” Buyuruyor. Peygamberimiz de en zengin olduğu, mala mülke kavuştuğu dönemde bile birazcık lüks yaşamak isteyen eşlerine “Siz işitmiyor musunuz? İşitmiyor musunuz? Sade yaşamak imandandır; sade hayat sürmek imandandır.” Diyerek bunu reddetmiştir. Yine Allahü Teâlâ saadeti; “Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur…Rad 28 ) diyerek maddeden öte manaya yöneltmiştir.

"CİFE-İ DÜNYA DEĞİL HERKES GİBİ MATLUBUMUZ”

Sadece Allah’ımız ve peygamberimiz değil İslam’ın büyük düşünürleri, bağlıları başta sahabe efendilerimiz olmak üzere daha sonra yaşamış büyük şairleri, büyük mütefekkirleri bu konuda pek güzel sözler söyleyip pek güzel davranışlar sergilemişlerdir. Öyle ki İslam Tarihinde kendisine lazım olan yiyeceği, içeceği ve malzemeyi başkasına veren pek çok insandan bahsedilir. En büyük Zenginlik elindekine razı olmaktır Kelam-ı kibarı da bu gerçeği açıklar.

"Cife-i dünya değil herkes gibi matlubumuz,

Bir bölük Ankalarız kaf-ı kanaat bekleriz.”

Hz. Fuzulinin bu beyti konuya çok farklı bir tat ve zenginlik katar:

“Bizim muradımız akbabalar gibi bu leş dünya değildir. Biz bir bölük Anka kuşuyuz. Kaf Dağı'nın ardında kırıntılarla doymayı bekleriz." Eşrefoğlu Rumi ise bu mevzuda, “Yetinmekten daha büyük bir servet yok” diyerek bu iyilik korosuna katılmıştır.

KANAAT: BİTMEYEN HAZİNE

Netice olarak şunu bilmek gerek iki yüz yıldan fazladır dünyaya hâkim olan batının her konuda olduğu gibi tüketim, israf, kanaat konularındaki görüşleri de çökmüştür. Modern medeniyet (kapitalizm, liberal sistem) tamamen tamahkarlığın kamçılanması üzerine kurulmuştur. İnsanı hep daha fazla tüketmeye yönelten Batı Uygarlığına karşı İslam Medeniyeti, tok gözlülüğü paylaşmayı, cömertliği öne çıkarır. Kurtuluş da buradadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum