Amerika ne kadar bize benzemeye başladı

“ABD'de 'mahalle baskısı' tartışmaları başladı, 'yaşam tarzı' konusunda tedirginlikler gazete sütunlarına yansıdı” dediğimde şaşırmayın sakın. Kendi hesabıma, Barack Obama'nın siyasi ömrünü kısaltmak için ABD'de demokrasi-dışı girişimlerde bulunanlar çıkarsa hiç şaşırmayacağım.

Garip bir süreç orada da başladı çünkü...

Pek az kişinin tahmin ettiği bir olağan-dışılığı on ay önce dünyaya yaşattı Amerikalılar: Babası Kenyalı bir Müslüman olan siyah derili Barack Obama'yı başkan seçerek... “Amerika henüz böyle bir değişime hazır değil” diyenleri şaşırtan bir gelişmeydi bu. Kuşkuyla yaklaşanlar bile ortaya çıkan tablodan etkilendi; bu büyük olay dünyanın dört bir tarafında sevinçle karşılandı.

“Amerika değişti” tespitlerinin erken olduğunu görüyoruz şimdi; Amerika Obama'yı seçecek kadar değiştiyse bile, aynı Amerika şimdi de Obama'yı Beyaz Saray'da rahat ettirmeyecek yeni bir değişim sergiliyor. Kongre'de beyaz bir Temsilciler Meclisi üyesi, kürsüde konuşan ABD Başkanı'na, “Yalan söylüyorsun” diye bağırıyor, medyada anlam verilmesi güç sersem sepelek saldırılar yapılıyor ve ülkenin en lümpen unsurlarını teşkil eden yüzbinler 'Obama-karşıtı' gösterilere koşuyor...

Politikanın hoşgörülü dili, 1960 öncesinin 'ırkçı' söylemiyle yer değiştiriyor...

Çocukluğu ve ilk gençliği Güney'deki boğucu 'ırkçı' atmosferi soluyarak geçmiş ABD'nin eski Başkanı Jimmy Carter, “Ben bu dili iyi tanıyorum; bu düpedüz ırkçılık” biçiminde özetlenebilecek bir çıkışla yaşanan şaşkınlıktan dolayı geciken tartışmayı başlattı.

Obama'nın iktidarı, belli ki, Amerika'da belli çevreler tarafından hazmedilemiyor.

Şimdilik bu kıyaslamayı yapan yok, belki bunu yapmak için vakit erken de sayılabilir, ama yine de gözden kaçmayan benzerliği kayda geçirmekte yarar var: Barack Obama ve yönetimi, Türkiye'de 2002 yılından buyana Tayyip Erdoğan ve iktidarının yaşadıklarının izdüşümüyle karşı karşıya...

Bizde çıkan 'mahalle baskısı' ve 'yaşam tarzı' eksenli tartışmaların Amerika'daki mukabili 'siyah/beyaz ayrımcılığı' olabilirdi ancak; kendini yeniden ve sinsice belli eden 'ırkçı' söylem Amerikan politik hayatını kirletiyor. O kirlilik bizde toplumsal çıkışlara, mitinglere sebep olmuştu; Washington'da geçen haftasonu yapılan miting, türünün ilkiydi Amerika'da...

Irkçı söylemi erken fark edip tehlikeye işaret edenlere, ABD'de, “Yok canım, daha neler?” türü mukabelede bulunanlar çok. “Yalan söylüyorsun” bağırışı ne yaptığını bilmeyen bir politikacının çaylaklığı, yüzbinlerin katıldığı mitingde atılan Obama-karşıtı ırkçı sloganlar basit bir demokratik eleştiri, sağcı medyanın utanılası makaleleri 'fikir özgürlüğü hakkının kullanımı' olarak yansıtılıyor.

Eh, bizde de iktidarın ömrünü sona erdirmek için başvurulan her yola, benzer etiketler yapıştırarak, olayı hafife alanlar az değil...

Yaygaracılar bizde yedi yılda çok çaba gösterdiler, istedikleri sonucu alamadılar; bakalım Barack Obama'yı hazmedemeyen Amerikalı yaygaracılar işi nereye kadar vardıracaklar?

Kendisine karşı başlatılan yıkıcı muhalefetin nereden, hangi odaktan kaynaklandığını fark ediyor mudur acaba Obama? Derisinin siyahlığını unutturabileceği umuduyla her dönemde işbaşında tutulan 'iktidar seçkinleri' ile ittifak halinde bir yönetim oluşturdu Obama; bakanları, danışmanları arasında 'Neo-Çılgınlar' diye bilinen kişiler de var.

Sonuç? Muhtemelen Beyaz Saray'daki bazılarından da destek alarak, Obama'yı yıpratmak ve mümkünse iktidardaki ömrünü kısaltmak için, iktidar seçkinleri, ellerinden geleni yapıyorlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar