Anayasayı değiştirirken...

Halk heyecanlı. Beş general tarafından son biçimi verilmiş 1982 Anayasası ilk önüne getirildiğinde de böyle heyecanlamıştı halk. "Anayasalarına olumlu oy verelim de bir an önce başımızdan gitsinler" heyecanıyla kabul edilen 1982 Anayasası'nı, bu kez kendisi değiştirme fırsatı yakaladığı için heyecanlı halkımız...

Ne olup bittiğini tam anlayamadığı için henüz bu heyecanı duymayanlar varsa, halkoylaması süreci başlayıp tartışmalar zirveye çıkınca, nasıl bir fırsatla karşı karşıya olduğumuzu onlar da anlayacak ve heyecanlanacaklardır.

Anayasaya biçim vermek herkese nasip olmuyor çünkü... Türkiye'de yaşayan insanlar ilk anayasadan buyana sürecin hep dışında tutuldular. Son iki anayasa askerler tarafından oluşturulan Kurucu Meclis (1960) ve Danışma Meclisi (1980) adını taşıyan kurumlarda toplanmış yârân tarafından kaleme alındı; darbeci generaller tarafından da son biçimine kavuşturuldu.

Son iki anayasa (1961, 1982) birbirinden taban tabana zıt anlayışla kaleme alınmış olsa da, her ikisini birleştiren temel bir tercih söz konusu: Millete ait egemenlik 27 Mayıs (1960) darbesine kadar yalnızca milletin seçilmiş temsilcileri eliyle kullanılırken, 1961 ve 1982 anayasaları, buna bir de 'anayasanın koyduğu esaslara göre yetkili organlar' (Anayasa m. 6) denilen kurumları ortak ediverdi.

Bir süredir gündeme giren anayasa değişikliği tartışmaları sırasında isimleri sıkça geçen kamu kuruluşları ve yüksek yargı kurumlarının hepsi 'yetkili organlar' sıfatını taşıyorlar.

Yetkileri hayli fazla tutulmuş organlar bunlar ve yapılmak istenilen değişikliklerle yetkileri kısmen budanacağı için olağanüstü bir tepki veriyorlar.

Her ne kadar anayasada kendilerinden 'yetkili organlar' diye söz edilse de, bu organlar gerekli gördüklerinde, anayasanın kendilerine vermediği yetkileri de kullanabiliyor, hatta anayasada açıkça yetkisi olmadığı belirtilen konularda hayati önemde kararlar alabiliyor...

Ak Parti ve MHP üzerinde uzlaştıkları için Meclis'ten 411 oy alarak geçen iki maddelik anayasa değişikliği, CHP'nin başvurusunu değerlendiren Anayasa Mahkemesi tarafından 'esastan' incelemeye alınarak iptal edilmişti. 1982 Anayasası, Anayasa Mahkemesi'nin 'anayasa değişikliklerini' sadece 'şekil bakımından' inceleyebileceğini çok açık biçimde ifade ettiği halde... (m. 148).

Anayasa Mahkemesi'nin yürürlükteki anayasanın lâfzına ve ruhuna aykırı olduğu halde verdiği '367' kararını da unutamayız.

Değişiklik tartışmalarının başlamasıyla birlikte halkı heyecanlandıran da, hiç kuşkunuz olmasın, sadece milletin hakkı olan egemenliği onunla birlikte paylaşan kurumların, son yıllarda sıkça yaşandığı üzere, yetki-aşımı yoluyla siyasi sonuç alma çabalarıdır.

Burada bir uyarının zamanı: Kurumların yanlış davranışları anayasa değişikliğini kaçınılmaz hale getirdi; ancak yanlış ortadan kaldırılırken başka yanlışlara kapı aralanmamalıdır. Hazırlanan değişiklik metni, halkın önüne sunulana kadar, tartışmalarda dillendirilen öze ilişkin eleştiriler göz önünde tutularak sürekli geliştirilmelidir. Toplumsal mutabakat metni sayılan anayasada değişiklik yapma fırsatı eline geçtiği için heyecanlanan halk, oyunu vereceği metnin ülkeye yararından emin olmalıdır.

Bu da bizi değiştirilecek maddelerin mutlaka halkoyuna sunulması gereğine götürüyor.

Meclis'ten 367 oydan fazla oy alarak geçen anayasa değişikliği maddeleri için halkoylamasına gitmek gerekmiyor; Cumhurbaşkanı onaylayınca değişiklikler yürürlüğe giriyor. Ancak Cumhurbaşkanı, gerekli gördüğü taktirde, 367'den fazla oy bile almış olsa, anayasa değişikliklerini halkoylamasına sunabiliyor (m. 104).

Önceki ve Sonraki Yazılar