Antakya’da çarşıyı Arabistan’da çalışan işçilerimiz besliyor

Dün Antakya'daydım. Uzun Çarşı'nın ayakkabıcılar bölümünde hareket vardı. Dükkânların önünde yığılı duran ayakkabıların üzerine kocaman harflerle fiyatlarını yazmışlardı: “Kadın Ayakkabısı 10 YTL.” Bütün dükkânlarda hemen tek fiyat vardı. “Fantezi Modeller” ise 15 YTL'ye satılıyordu.
Esnafla sohbet ettim. “İşler iyi görünüyor” dedim. “Yok be amca...” diyerek itiraz ettiler. “Bu fiyatlar ve bu kadar müşteri ile bu dükkânlar dönmez. Allah razı olsun Suudi Arabistan'a giden Antakyalılardan. Orada çalışıp kazanıyorlar da, burada aileleri para harcıyor. Yoksa Antakyalıda para kalmadı.”
Halil Sautoğlu'nun Hürriyet Caddesi'nde kuyumcu dükkânı var. Gayrimüslim bir sanatçı. Elişi altın ve gümüş takı satıyor. Altın piyasasını sorduğumda diyor ki, “Yastık altında altın kalmadı. Bir bölümü satıldı; ev, arsa alındı. Kalanı borç ödemeye gitti. Anlayacağın satacak altın yok. Altın almaya da para yok.
Bereket Şekerleme'nin sahibi Selahattin Yurt'la konuştum; “Ekonomi kötü... İyi diyen yalan söylüyor” dedi. Ve devam etti: “Antakya'nın en büyük sorunu işsizlik. Devlet işyeri açmıyor. Özel sektör yatırım yapmıyor. Bu gençler nerede iş bulacak?”

Kaybetme korkusu var
Sonra anlattı: “Tarımdan, gayrimenkulden para sahibi olan aileler, ellerindekini kaybetmemek için korkudan yatırım yapmıyor. Birkaç şanssız teşebbüs oldu. Örneğin, Antakya'nın en varlıklı ailesi x'in (İsim vermeyeceğim) çocukları yurtdışında iyi eğitim gördü. İyi niyetle tarım, sanayi ve turizm sektöründe ciddi yatırımlar yaptılar. Bu yatırımları başka yerde yapsalardı kazanırlardı. Ama buranın şartları belli. Ekonominin dalgalanması da eklenince işleri bozuldu. Bu örnek başkalarını da korkuttu.”
Barış Bozkurt (26), Saray Caddesi'nde Vakıf Apartmanı'nın önünde kaldırımda TV kontrol aleti ve çakmak satıyordu. Sırtını apartman duvarına dayamış, Milliyet gazetesi okuyordu. Takıldım: “Başbakan o gazeteyi okumayın dedi... Başbakan'ı neden dinlemiyorsun?” Şakayı anladı. Oradan buradan konuştuk. Kendi durumunu anlattı: “7 kardeşiz. 5'imiz üniversite bitirdi. 5'i de işsiz. Benim İş ve İşçi Bulma'da 7 yıldır kaydım var. Hani derler ya, ne iş olsa yaparım... İşte o durumdayım. Özel sektör, kamu... Her yere başvuruyorum. 2006 KPSS'de (Kamu Personeli Seçme Sınavı) 82 puan aldım. Bu yılkine de girdim. Mutlaka daha yüksek puanım var. Ama kadrolaşma duvarını kıramıyoruz. Mülakatta istediklerine 100 puan veriyorlar. Oluyor, bitiyor. Antakyalı için tek istihdam imkânı, Suudi Arabistan'a işçi olarak gitmek.”

İşsizlik diz boyu
Yolda Cevdet Köse ve Ahmet Levent Özer ile karşılaştım. İkisi de inşaat mühendisi, ikisi de “sosyal demokrat”. Cevdet Köse, “Ahmet Levent Özer önümüzdeki belediye seçimlerinde başkanlığa adaylığını koyacak... Ama CHP içinde öyle bölünmeler var ki... Genel Merkez'deki durum, illere de yansıdı. Gençleri, iş yapmak isteyenleri partiye yaklaştırmıyorlar” diyor. Söz veriyorum: “CHP'nin aday belirleme çalışmalarını izleyeceğim. Ahmet Levent Özer aday olur ise Antakya'ya seçimleri izlemeye geleceğim.”
Kanatlı Taksi durağında Kemal Olgun'un otomobiline bindim. “Belediye Başkanı'nızdan memnun musunuz?” diye sordum . “Partiler anlaştı. Ortak aday olarak bu başkanı seçtirdi. Ama dört yıldır Antakya aynı Antakya... Belediye bir şey yapmadı” dedi. Sonra çoluk çocuk muhabbeti başladı. “Antakya'nın en büyük sorunu işsizlik. Fabrika yok. İş yok. Kızım üniversiteyi bitirdi. Üç yıldır başvurmadığı yer kalmadı. İş bulamıyor” diyerek derdini döktü.
Son söz: Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da belediyeler iyi çalışıyor. Fakat Antakya'da belediyenin ne yaptığını göremedim. Sokaklar pis. Kültürel varlıkların çevreleri bakımsız. Tarihi binalar çökmek üzere... Bu pislik, ünlü Antakya Arkeoloji Müzesi'ne de bulaşmış.
Heykeller tozlu. Üzerlerinde biriken tozdan mozaiklerin rengi görülmüyor. Beyaz mermer heykeller gri olmuş.

Önceki ve Sonraki Yazılar