BABAMIN PASKALYA ÇÖREĞİ

        Yabancı bir ülkeye gittiğinizde ilk karşılaştığınız, ya da dikkatinizi çeken şeyler hep ilk aklınıza gelenlerdir. Amerika'ya ilk gittiğimde ALLAH ALLAH ben acaba Amerika'ya mı geldim yoksa Çin ya da Japonya’ya mı diye kendi kendime söylendim. Kanada’ya gittiğimde Ağustos ayında battaniyelerle uyuduğum Montreal ve Quebec’i unutamam. Viyana’da gördüğüm tarihi binalar  ve büyük kilise çok ihtişamlıydı, ayrıca hanımlarn zayıflığı dikkatimi çekmişti. Bu zayıf hanımlar Barselona’da da aynıydı. Orda gördüğüm bir başka  olayda benim için ilgincti. Nasılki Selanik’te herkes İngilizce biliyor, İspanya’da da TÜRK olduğumu öğrenen hediyelik eşya satıcılarının çoğunluğunun benimle Türkçe konuşmaya çalışmasıydı. Ya da Müslümanım deyince Morocco (Fas)? diye tahmin etmeye çalışmalarıydı.

 

Doğrusu Barselona’dan keyif almıştım. Münih’i de bütün bu gezilere giderken havadan görmüş olmam beni Munih’in içine gitmeye zorluyordu ayrıca Münih havaalanındaki otomatik pancurlar cok akıllıca idi. Güneşin yoğun olduğu an yolcu salonlarının pencerelerinin otomatik kapanması çok güzeldi.

         

          Selanik’e gelirkende yabancı bir ülkeye gidiyormuşum duygusuyla gelmemiştim. Hakikatende öyle oldu ilk geldiğim günden beri Türkiye özlemi ve hasretiyle dolu insanlarla karlaştım. İngilizce’den sonra herhalde kolay öğrenirim dediğim Yunanca’yı malesef henüz öğrenemedim, hep denir ya derdimi anlatacak kadar biliyorum diye çok şükür ben derdimi anlatabiliyorum şu an anlama aşamasındayım çok güzel anlıyorum ama henuz akıcı konuşamıyorum. Anlatamasamda onlar o kadar güzel anlıyorlarki, artık Yunanca öğrenmekten vazgeçtim. Konuştuğum iki kelimeden 3. muhakkak ortak kullandığımız kelime bazen beni en cok şaşırtan da Pontusların kullandığı  kelimelerin Rize'dekilerle aynı olması.         

 

Selanik halkı Osmanlı zamanında kullanılan birçok kelimeyi aynı şekilde devam ettirmiş ve bugün o lisan ile konuşuluyor. O yüzdendirki ATİNA’lı Selanikli için Greek demez. Petras  bölgesi halkı kendini gerçek Greek kabul ediyor. 

         

         Şu günlerde Selanik’te marketlerin ön reyonlarında  en çok satılan tahin helvayı her yerde oldukça fazla görebilirsiniz. Pazarlarda ise yeşillikler, salatalık malzemeleri, oldukça rağbet görüyor. Arkadaşım  Eliza’nın perhiz günleri başladı ve Ortodokslara  gore 45 gun olan  oruç günleri onun için hakikaten perhiz günleriydi. 2 mart Pazartesi (clean Monday) günü annesi Eleni ile gerçekten temizlik yaptılar o güne mahsus piüirilen lagana ekmeği ve helva yenildi. Et, süt, tüm hayvanı gıdalar yasaktı buna balıkda dahil. O gün sadece helva ekmek yenildi.

           Bu yüzdendirki ciknopemti (Perşembe) denilen gün kutlamalarla herkes dışarda mangal yaptı o gün her yer kebab kokuyordu, bunu enson gün olan 27 Şubat ta karnaval partisi izledi, ARISTOTELES meydanındaki karnaval gecesi son kez eğlenceler yapıldı, son kez kebaplar yenildi, sabahlara kadar eğlendiler ve temiz Pazartesi denilen gun (2 mart) büyük perhiz baslamis oldu, paskalya tatiline kadar her yerde olduğu gibi yaşlıların oruç heyecanı baslamıştı. Şimdi paskalya çöreklerinin pisecegi, paskalya tatilini dört gözle bekliyorum. Selanik’e geldiğim ilk günlerde gittiğim şehir merkezindeki mahlepli paskalya çöreklerinin kokusuyla bu kadar duygulanacağım aklıma gelmezdi. PASKALYA ÇÖREĞİNİ BENİM İÇİN EN GÜZEL RAHMETLİ  BABAM YAPARDI. Her seferinde de yaparken paskalya hikayesini anlatırdı. Çocukluğumda sadece dinlendirdim, o üç ayrı uzun halkanın babamın hünerli ellerinde nasılda kabarık bir saç örgüsüne dönüştügünü, bu kadar lezzetli oluşunu, bugün o nefis paskalya çöreğini yerinde yerken şimdi anlıyorum ve ben hala diyorumki BABAMIN PASKALYA ÇÖREĞİ en güzeliydi. Rum asıllı patronundan duyduğu hikayeyi bana aktarrkende nerden bilebilirdiki birgün ben paskalya çöreğini gidipde yerinde yiyecegim.

           

          Yolunuz Selanike düştüğünde meşhur TERKENLES  çöreğini yemeden, ya da dostlarınıza götürmeden Selanik’ten ayrılmayın. Hele de paskalya zamanında burdaysanız  kimbilir içinden mutluluk ve şans getirsin diye  altın konulan çöreği alan şanslılardan  olabilirsiniz.

         

           Bence gidilip görülecek en güzel yakın yerlerden biri de Selanik. Hergün sabah aksam  İstanbul-Esenler Otogarından Metro otobusleri kalkıyor. Geze geze gelebileceğiniz, beyaz kulesi, Yedikule Zindanları ve kalesi, eski Türk evlerinin olduğu daracık yokuşlu Selanik sokakları, ATATURK’ün doğduğu ev  gezinize anlam katacak bir kaç detay. Buna nefis Akdeniz mutfağını da ekleyip balığa doymak isterseniz, buyrun biz burdayiz.

Sevgiler, Saygılar ve dualarımızla.

  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum