Behlül’ün Cennet Köşkleri

İki hafta önce Gaziantep, Şanlıurfa ve Adıyaman’ı kapsayan programlar çerçevesinde adı geçen illerdeki iyiliksever insanlarla bir araya geldik.

Hepsinin ortak özelliği yıllardan beri Deniz Feneri Derneği’ne bağışçı ya da gönüllü olarak destek vermeleriydi.

Adıyaman’a üçüncü gidişimdi ama diğer iki ilimize –işim gereği- defalarca gitmiştim.

İllerimize her gidişimizde farklı bir güzelliğini, bir zenginliğini, bir yemeğini, daha önce tanışma fırsatı bulamadığımız güzel insanlarını tanıma fırsatı buluyorum. Bu taraftan baktığımızda her ile son gidişimiz sanki ilk gidiş gibi zengin ve maddi manevi lezzetlerle dolu dolu oluyor.

Toplantılarda Ramazan Ağabey, Yeni Akit Gazetesi yazarı ve İletişim Koordinatörü Hüseyin Öztürk Bey ve radyo-televizyon programcısı Bekir Kaplan’la birlikte çıktık Deniz Feneri dostlarının huzuruna.

Kendileri gibi Deniz Feneri gönüllüsü olan Öztürk ve Kaplan’ı yanı başlarında görmeleri her birini çok mutlu etti. Onların aktardığı şahsi tecrübeleri, yardım hikâyeleri ve duygu dünyalarından sundukları kesitler bölgedeki gönüllülere yalnız olmadıklarını bir kez daha hissettirdi.

Hüseyin Öztürk Beyin her fırsatta dile getirdiği, “Hayatımın en anlamlı, en faydalı ve doğru üç işini, kararını sıralamam istense, Deniz Feneri gönüllülüğüm o üç işten birisidir” sözleri onun durumunu özetlemeye yeter.

Bekir Kaplan ise bir dönem Deniz Feneri’nin profesyonel çalışanı idi. O, aynı zamanda kurucusu olduğu Kültürlü Gençlik Derneği Başkanlığını yürütüyor. Radyo ve televizyon programları hazırlayıp sunuyor. İstanbul Valisi Sayın Hüseyin Avni Mutlu’nun basın danışmanlarından birisi. Aynı zamanda da o bir Deniz Feneri gönüllüsü.

Gittiğimiz yerlerde Bekir Kaplan da şahidi olduğu yüzlerce iç burkan ya da göz yaşartan yardım hikâyesinden bazılarını paylaşıyor Deniz Feneri gönüllüleriyle.

Üç ilden yüzlerce gönüllü adına Fatih Tamer, Osman İslamoğlu, Veysel Ekin, Osman Gerem ve ekip arkadaşları, Mustafa Sarıkaya ve ekip arkadaşlarının şahıslarında bütün Deniz Feneri gönüllülerini şükranla anıyor, selamlıyorum. Türkiye’nin dört bir yanında gece gündüz demeden koşturan bütün gönüllü ve bağışçılarımız birer gizli kahraman.

İhtiyaç sahibi ailelerin araştırılması, yapılan yardımların muhtaçlara ulaştırılması, derneğin en güzel şekilde temsil edilmesi onların her birinin üzerlerine giydikleri kutsal bir gömlek adeta. Dernek gönüllülüğü onlar için ölünceye kadar çıkarmayacakları ve kendilerinden ayrılmaz bir uzuv gibi şerefle taşıyacakları bir mukaddes emanet.

Gözyaşları dindirilen, acıları azaltılan yüz binlerce ailenin gülen yüzünde onların alın teri, yürek sevinci, iyi niyeti ve bitmeyen aşkları var. Ne mutlu onlara. Allah hepsinden razı olsun, sayılarını artırsın.

Şanlıurfa’da Deniz Feneri Temsilcisi Osman Gerem Beyin anlattığı hikâye anlamlı ve etkileyiciydi. Kısa bir süre sonra anahtar teslimi yapılacak 12 dairenin inşasına nasıl başladıklarını izah ederken paylaştı bu anekdotu. 12 daire, 12 yetim ailesi için hazırlanmıştı.

Deniz Feneri Derneği Genel Başkanı Av. Mehmet Cengiz Bey birkaç ay önce Şanlıurfa’ya gittiğinde yapımı tamamlanmış, son rötuşları yapılmakta olan daireleri görünce, “Her daire için cennette birer köşk kazanırsınız İnşaallah!” dua ve temennisinde bulunmuştu. Bu duayı, “Biz 35 kişilik bir gönüllü grubuyuz. Her birimize birer köşk hedeflesek yapmamız gerek daha epey daire var” sözleriyle karşılayan Gerem, Şanlıurfa gönüllü buluşmasında anlattı Behlül Dânâ ile ilgili hikâyeyi:

Halife Harun Reşid döneminin ermişlerinden Behlül Dânâ bir gün sarayın bahçesinde düzgünce kesilmiş tahta parçalarından eve benzer bir şey yapıyormuş.  Bunu Harun Reşid’in hanımı Zübeyde görüp ne yaptığını sormuş. Behlül:

- Cennet köşkü yapıyorum efendim, diye cevap vermiş.

Dindar bir kadın olan Zübeyde köşke müşteri olmuş:

- Bu köşkü bana satar mısın?

— İsterseniz satarım.

- Kaç paraya satarsın?

— Size bir akçeye veririm.

Halifenin hanımı hemen bir akçeyi verip köşkü satın almış.

Sonra da merakla, “Bu parayı ne yapacaksın?” diye sorduğunda Behlül, “Kenar mahallede yaşayan yetimler, fakirler var onlara bir şeyler alacağım” cevabını vermiş.

Zübeyde hanım satın aldığı tahta ve çamurdan yapılmış ev maketini sarayın en özel yerine koymuş.

Harun Reşid maketi görüp hikâyesini öğrendiğinde, “Bizim Behlül’ün peşine sen de mi takıldın hanım?” diye eleştirmiş eşini.

Harun Reşid ve hanımı o gece rüyalarında kendilerini cennette görmüşler. Zübeyde Hanım cennette lüks bir köşkte oturuyormuş. Köşkün bir köşesinde de Behlül’den aldığı maket duruyormuş.

 Harun Reşid sormuş:

- Hanım, sen bu köşke ne zaman sahip oldun?

— Dün bir akçeye Behlül'den satın aldığım maket sayesinde.

Sabah olmuş, hükümdar hemen Behlül'ü çağırtmış ve “Dün hanıma sattığın köşkten bir tane de bana yapar mısın?” diye sormuş.

- Olur, yaparım, demiş Behlül.

- Kaça yapacaksın?

— Bin akçeye yaparım.
- Ama hanıma bir akçeye vermişsin.

Behlül noktayı şöyle koymuş:

- Evet, bir akçeye verdim eşinize. Ama o köşkün değerini bilmeden aldı. Siz ise dün gece onun nasıl görkemli bir köşk olduğunu gördünüz!

 

Not: Şanlıurfa’nın bağrından çıkmış ünlü sanatçı İbrahim Tatlıses bir saldırı sonucu ağır yaralandı. Şanlıurfa’da ve Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde insanımızın yararına başlattığı hizmetler sebebiyle çok dua aldı. Tatlıses’e acil şifalar diliyorum. Ayağa kalkması mukadderse, hayatındaki yanlışlardan uzaklaşıp, kendisinin ebedi huzuruna ve vatandaşlarımızın mutluluğuna hizmet edecek adımları sıklaştırmasını temenni ediyorum.

gumuslale@gmail.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum