Bekir Bozdağ’a Yapılan Çirkin Saldırı

                       

Tüm Türkiye’nin gözleri önünde yaşandı hadise. Öncelikle vakayı analiz edelim. Çünkü olanlar sıradan şeyler değil. İlk olarak Hacı Bayram’ı Veli Hazretleri’ni anma etkinlikleri kapsamında hükümeti temsilen Başbakan yardımcısı Bekir Bozdağ gidiyor. Konuşmasına başladığında yuhalanmaya vuku buluyor. “Size Başbakan’ın selamını getirdim” sözü yuhalamaları artırmaktan başka bir işe yaramıyor ve maksadın bağcıyı dövmek olduğu belli oluyor. Hayatı boyunca hoşgörü ve barışı anlatan Hacı Bektaş-ı Veli için toplanılmış bir etkinlikte böyle bir protestonun gerçekleşmiş olması, elbette sağduyulu Nevşehirlilerin tepkisini çekiyor. Gerilim, konuşma bittikten sonra da devam ediyor.Hüseyin Satı adlı bir vatandaş, bir çok korumanın olduğu alana görevli kartıyla giriyor, aksi durumda zaten o alana giremez. Devlet görevlisi olmayan bir vatandaşın görevli kartını alabilmesinin tek yolu ise sarı basın kartına sahip olması. O gün belediye, basın kartı olan herkese görevli kartını vermiş ancak Hüseyin Satı’nın basın kartı olmadığı ortaya çıkıyor. Peki, bu durumda belediye görevli kartını neden verdi, hangi görev için verdi? Tüm bunlar elbette soruşturma sonrasında ortaya çıkacaktır.

Bekir Bozdağ’dan sonra kürsüye çıkan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu konuşmasının arasına olayı kınayan bir cümle dahi sıkıştırmıyor. Ancak gazeteciler sorduğunda olayı tasvip etmediğini söylüyor. Bu durum akıllara Kılıçdaroğlu’nun, bir Bakan’a yapılan fiilî saldırıyı o topluluğun içinde eleştiremediğini gösteriyor maalesef.

CHP’li bazı vekillerin durumu ise oldukça can sıkıcı. Saldırgana adıyla hitap edenden nerdeyse o kendini bilmezin yanağından makas almaya kalkışanına kadar bir çok tuhaf olay meydana geliyor.  Bazı vekillerin “polisin şiddeti”nden korumak bahanesiyle saldırganı himaye etmeye kalkışıp polisin işlem yapmasına engellemeye niyetlendikleri iddia ediliyor. Yani bir adam kalkıp bakana yumruk atacak ve hiçbir kanunî işlem yapılmayacak. Gerek CHP’li vekillerin saldırganı koruması gerekse de saldırganın güvenlik kartını gayri kanuni bir biçimde alması akıllara “acaba komplo mu var” sorusunu getiriyor.

Bu komplo alevi-sünni çatışması ile alakalı olabileceği gibi bir güruh tarafından ifade edilen “sıcak sonbahar”ın habercisi de olabilir. Belki de bir taşta iki kuş vurmayı hedeflemişlerdir. Özellikle Alevi kesimin tecrübeli insanları bu tehlikeli gelişmenin önüne geçmek için gereken açıklamaları yapmalılar; yoksa hala kurtulamadığımız hastalıklı psikoloji derinleşir ve daha büyük yaralar açılır. Peki tüm bunlar neye hizmet edecek?

48 saat sonra zanlı adli kontrol altında tutulmak şartıyla tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Saldıyı gerçekleştiren kişinin serbest kaldığına işaret eden Bozdağ, yaptığı basın açıklamasında şunları kaydetti: "Yumruğu savcılar yeseydi acaba serbest bırakırlar mıydı onu da bilmiyorum. Bir hakime yumruk atılsaydı sonuç ne olurdu bilmiyorum. CHP'li birine yumruk atılsaydı acaba sonuç ne olurdu onu da bilmiyorum. O zaman insanlar; 'Bakana yumruk atmanın nasıl olsa hiçbir müeyyidesi yok. O zaman kafası bozulan hâkime bir yumruk atsın, nasıl olsa bir müeyyidesi yok. İki gün gözaltında tutarlar ve bırakırlar' der. Bu o mesajı veriyor kamuoyuna.”

Açık söyleyeyim, Bekir Bozdağ’ın bu açıklamalarını oldukça abartılı buldum. Şaşırdığım nokta şu: Gözaltı süresi en fazla 24 saattir, ancak burada eylem bakana karşı işlendiği için süre 48 saate çıkarılmış. Olağanüstü bir durum olmadığı sürece gözaltı süresinin daha fazla uzatılmasına gerek yok çünkü saldırganın delil karartma şüphesi yok. Saldırgan pekala tutuksuz da yargılanabilir ki zaten kanuna göre de böyle olmalıdır. Ancak bu, kişinin ceza yemeyeceği anlamına gelmez, mahkeme kararına göre muhtemelen belli bir müddet hapis yatacaktır. Bu yüzden Bekir Bozdağ’ın olayı “2 gün gözaltında tutarlar ve bırakırlar” biçiminde ifade etmesine anlam verebilmiş değilim çünkü zanlı zaten yargılanmaya devam edecektir.

 Eğer bu sözler saldırının hemen ardından yapılmış açıklamalar olsaydı sözlerdeki garipliği olayın sıcaklığına vereceğktim ancak durum öyle de değil. Kaldı ki bu tarz açıklamalar danışmanların da kontrolünden geçiyor. Umarım değildir ama aklıma gelen tek ihtimal Bozdağ’ın mağdur edebiyatı yaparak tribünlere oynuyor olması, neticede seçimler yaklaştı. Dikkat edin seçimler diyorum.

                                                                                                Oğuz Yavuz 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.