Bir ara muhasebe

Türkiye'de siyasetin köşe taşları yerinden oynadı bir kere, taşlar yeni yerlerine oturana kadar bir süre geçecektir. Bu süre içerisinde, dua edelim de, herkes kendi üstüne düşen görevi yerine getirsin. Aksi halde, hem gereksiz bir uzunlukta sürebilir süreç, hem de hiç şaşmaması gereken hedef ıskalanabilir...

Bizde olup bitenleri dünyanın önemli ülkelerinde meydana gelen ve meydana gelmekte olan gelişmelerden bağımsız düşünmemeliyiz. Global ekonomik kriz öncesine kadar farklı bir güçler dengesi vardı dünyada; bugün ise dünya daha farklı bir yörüngede seyrediyor... Son Mumbai/Hindistan terör eylemleri bu yeni gelişmeyi pekiştirdiği gibi, ABD'nin açıkladığı Irak'tan asker çekme kararı ve Washington-Bağdat anlaşması da bölgede yepyeni bir döneme kapı aralıyor.

Ülkemizi rahatlatacak bir dönem olacak bu.

Dönemin ilk fark edilen özelliği, Türkiye'nin başını ağrıtan temel sorunların çözüm yoluna girmesidir. Ak Parti'nin iktidarda bulunması, Hindistan'ı sarsan türden terör eylemleri için örgütlenme zeminini yok etti Türkiye'de. Türkiye şimdi de 'etnik' mahiyet taşıyan terörü sona erdirmenin eşiğinde.

ABD'nin Irak merkezî hükümetiyle yaptığı anlaşma Kuzey Irak yönetimini Ankara'yla yakınlaşmaya zorlayıcı maddeler içeriyor. Irak'ın kuzeyindeki yönetim, başka ülkeleri hedef alan terör örgütlerine topraklarında barınma izni vermeme yükümlülüğü altına da sokuluyor. Bunların hepsi, PKK'nın komşudan aldığı her türlü desteğin kısa zamanda kesileceği anlamına geliyor.

Kürt yönetimi verdiği taahhütler istikametinde davranmaya başlayacaktır.

Bu durum, ülkemizin kendi içiyle ilgili zamanı çoktan gelmiş gerekli düzenlemeleri daha rahat yerine getirmesini zorunlu kılıyor. Terörden arınmış bir Türkiye şimdiye kadar ertelediği değişim ve dönüşümleri daha rahat gündemine alabilecektir.

Hepimizi şaşırtan son siyasî çıkışlar bu yolda adım atmak için sağduyuya dayalı bir zemin bulunduğuna işaret ediyor: MHP'nin Alevi hakları sorununun çözümünde kolaylaştırıcı bir misyon üstlenmesi, CHP'nin de başörtülü kadınları parti binalarına davet ederek kirlenmesine katkıda bulunduğu çevreye verdiği mesaj önemlidir. DTP ise 'Türkiye partisine dönüşme' projesini canlandırabilir. TRT'nin 24 saat Kürtçe TV yayınını şimdi başlatmasını da bu gelişmelerden bağımsız düşünemeyiz.

Değişim ve dönüşümde öncü rol, diğer partilerin verdiği pasları sonuç alıcı biçimde değerlendirme becerisi, hiç kuşkusuz, iktidardaki Ak Parti kadrosuna ve hükümete düşüyor. Bugüne kadar edinilmiş ezberleri bir tarafa bırakıp her sorun alanında yeni söylemler dile getirmek de Başbakan Tayyip Erdoğan'ın görevi...

Hafta sonu Kızılcahamam'da yaptığı toplantıda, Ak Parti örgütünün ve Meclis grubunun yeni bir kararlılık gösterisine ihtiyaç duyduğu ortaya çıktı. 2002 yılında kullandıkları kendilerine iktidar yolunu açan 'değişim' sloganı, aradan geçen altı yıla ve katedilen bunca meşakkatli yola rağmen, hâlâ en fazla Ak Parti'ye ve Tayyip Erdoğan'ın ağzına yakışıyor.

Özetleyeyim: Barack Obama'nın seçimi, ABD'nin Irak hükümetiyle imzaladığı asker çekme anlaşması, global ekonomik krizin sarstığı dengeler, Mumbai'deki terör eylemleri gibi dünyada görülen son gelişmeler, Türkiye'nin bölgesindeki konumunu ve sorumluluğunu artırdı. Bu durumdan azami yararı sağlayabilmesi için, âcil çözüm bekleyen sorunlarını geride bırakması şart ülkemizin. Bu yolda ilk adımlar atıldı; mevcut durumdan âhenkli bir değişim ve dönüşüm projesi çıkartmak hükümetin görevi.

Sorumluluğunu yerine getirmeyen, ayak sürüyen, yanlış hedefi taşlayan umarım çıkmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar