Bahattin KARAGÖZ

Bahattin KARAGÖZ

Bir Başkadır Benim Memleketim

Bir zamanlar ülkemizi ve insanımızı övmek için yapılmış bir şarkı vardı; milliyetçilik, yurtseverlik akla gelince her yerden aynı nağmeler kulaklara taşardı:


 ‘’Ovasına, dağına/Taşına, toprağına/Ay yıldızlı bayrağına/Bin can kurban güzel yurduma!.../Bir başkadır  benim memleketim!’’


Gerçekten bizim memleketimiz bir başkadır, Allah olanca zenginlik ve güzelliği ülkemize bahşetmiştir; bizim milletimiz seçkin ve seçilmiş millettir (hani kurtulmuş millet de diyenler vardır), bizim insanımız helal süt emmiş, fevkalbeşer cinsten beşeriyet örnekleridir. İnşaallah öyledir ve öyle de devam etmekte midir?


Bu memleket, Asya ile Avrupa arasında köprü olmasıyla övünülesi bir stratejik konumdadır. Bu memleket, üzerinde yaşamış ve ancak bazı izler bırakmış  olan eski medeniyetlere beşik ve dolayısıyla mezar olmasıyla ünlenmiştir. Bu topraklarda oturmamıza bir anlam veren hal, geçmişe gösterdiğimiz saygı  diye algılanacak durumdadır, ancak geçmişten ibret almak seviyesine yükselememiş bir dikkat eksikliği ile de maluldür. İnsanımızı ‘’ser-hoş’’ eden o kadar büyük üstünlükleri yaşamış ve göstermişizdir ki,  devletimizin atlattığı son badireden çıkışımızı borçlu olduğumuz büyük önderimiz Mustafa Kemal Paşa (Atatürk) bile, veciz öğüdünde milletdaşlarına şöyle seslenmektedir:


‘’Türk; öğün, çalış, güven!’’


Demek ki, birinci özelliğimiz övünebilecek bir geçmişe ve ecdada sahip olduğumuzu idrak etmekten geçmektedir. Ecdadının büyüklüğünü kavrayıp övünebilen nesillerin daha çok çalışma isteği duyacağı ve bu gereklilikle öz güvenini kazanıp geleceğini güvence altına alacağı gayet tabii olarak değerlendirilebilecek bir husustur.

Bizim bir başka olan memleketimizdeki başkalıkları zaman zaman gözlemlemekten başımızın dönmemesi de farklar yaratmış olan  insanımızın bir başka özelliği olsa gerektir.


Bu memlekette hiçbir  OLAĞAN Milli Güvenlik Kurulu Toplantısı yoktur ki, basınımızın bilge kalemşorları tarafından ‘’çok kritik’’ kaydıyla halkımıza duyurulmuş olmasın! Sanki devlette görev alan seçilmiş sivillerle umur görmüş asker kanadı müzakereye değil de muharebeye tutuşmak için bir araya gelmektedirler. Keşke bir araya gelmeseler dedirtircesine olayı dramatize edebilen hünerli aydınlara sahip olduğumuz için ne kadar çok  övünsek yine de azdır!.


Bu değerleri ‘’tepe taklak’’,  güzelim memlekette normal denen şey ile olağanüstü veya acayip olan  şey birbirine karıştırılmıştır. Neyi, nasıl, kime göre, niçin vasat veya fecaat olarak değerlendireceğimizi bin bir bilen vardır, fakat biz bir türlü bilemeyiz…


Bizim Allah vergisi  zengin ve güzel memleketimizin üstündekiler olarak kendimizi buraya layık görmemiz çok abes bir durumdur. Elin gavurundan daha iyi bilemeyiz, onlar bu toprakları bir adam etmeliler de ondan sonra biz nasıl bir adam olduğumuzu anlamalıyız. Bu yüzden bu suyu çıkmış topraklardan başka yerlere yönelerek çıkmalı, Kabe gibi olmasa da medeni ve madeni kutsallık atfettiğimiz topraklara yüz sürmeliyiz.  Değil mi ki, bu ülke hicret edilesi bilumum özellikleri ile müzeyyen ve müşerreftir…Siz İstiklal Marşı Şairinin ‘’Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı!’’ ikazını önemsemeyin;  dünyaları değil, rüyaları alsan da bu cennet vatanın hariminde başka hoyrat ellerin ve bet seslerin çoğalmasından asla bizar olmamalısın!


Havası, suyu; insanının boyu ve huyu bir başkadır bu memleketin! Yanlışlar, yanılışlar bir kerelik değil, her kereliktir. Bizden öncekiler ters yapmışlarsa, bizim de yeniden bir terslik yapma hakkımız vardır. İki yanlış bir doğru etmezmiş, ne çıkar? Düzgün olmayan  yahut eğri cetvelle doğru çizgi çizilmezmiş, ne gam? Dün ‘’onlar’’ öyle yapmıştı, bugün ‘’biz’’ de böyle yapabiliriz!...Aslında biz kimseyi ‘’ötekileştirmek’’ istemeyen bir alicenap anlayışa bihakkın sahibiz. Tevfik Fikret’e fazlasıyla zulmetmişiz; ‘’Vatanım ruy-i zemin, milletim nev-i beşer!’’ dediği için. Ölüleri kavga ettirmekten vazgeçemedik: Mavi gözlü dev Nazım Hikmet’in DP İktidarına sövmesi, Amerika adına mıydı, yoksa Rusya adına mıydı? Koy gitsin! Adam, elhak, Türkçeyi güzel kullanıyormuş! Bir açılım da onun için  yapmaya değer; uyarına gelirse Anadolu’da bir dalı eğilmiş  söğüt altına yatırıveririz, kim ne karışır? Eminim, demokrasi şehidimiz, Yalnız Efemiz, Adnan Menderes’in ruhu bundan hiç muazzep olmaz…


Bu şirin memlekette sadece adaletin değil, cümle  insanların kantarlarının topuzu hep kaçar.HSYK seçimleri mi dediniz? Üstünlerin hukukundan, hukukun üstünlüğüne sıçramayı aynı şekilde manalandıramayız.  Dinimiz, bize, ‘’düşmanlarınıza karşı üstün geldiğinizde, öfke ve kininiz, sizi onlara karşı bile haksızlık yapmaya sevketmesin’’, derken, sadece kendimizi odağa alarak adalete zum yapmamız ne derece adil karşılanabilir?  Statüko ile beslenen zat-ı muhteremler ’’statükonun kibirli mensupları’’ teşbihinin neresinde yer almaktadırlar? Bazen ‘’istikrar’’ diyerek ‘’statükonun devamından’’ medet umanlarla aynı dili mi konuşmakta olduğumuzu irdelememiz gerekmez mi?


Bizim bu antika memlekette her zaman bir harf davamız, maarif davamız, cehaletle, fakirlikle, gericilikle kavgamız vardır. Bizim yine de hiç bitmeyen bir ülke sevdamız vardır. Biz ülkemizi öyle de, böyle de severiz. Amma bu sevginin ortaya çıkardığı acuzeliklerden de bihaberiz!


Velhasıl bu memleket gerçekten bir başkadır, Frengistan’a benzemez. Güzel yurdumun insanları bir başkadırlar, Amerikan’a, Alman’a benzemezler. Dünyanın bütün düşünen beyinlerini bir araya getirseniz, bu güzelim memlekette, neden bu ‘’groki’’halde zafer kazanmış  olduğumuzu bilemezler, çözemezler…


Mevlana, Yesevi, Yunus…

Bizimle halvet olunuz!

Bir başkadır benim memleketim!

Selam ve saygılarımla…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.