Muammer YALÇIN

Muammer YALÇIN

BİR DERVİŞİN RADİKAL METODOLOJİSİ: YAKUB-I ÇERHÎ VE "MİHENK TAŞI" DOKTRİNİ

Tasavvufun derin sularında yol alan her dervişin kendine özgü bir seyri vardır. Ancak kimi şahsiyetler, manevi mirası öyle bir yeniden yorumlar ki, kendilerinden sonraki nesiller için kalıcı bir metodoloji inşa ederler. Nakşibendi yolunun büyüklerinden Yakub-ı Çerhî (ö. 1447) bu nadir şahsiyetlerden biridir. O, şeyhi Alaaddin Attar'dan farklı olarak tasavvufu radikal bir denetim mekanizmasına, bir nevi "sünnet laboratuvarına" dönüştürmüştür. Çerhî'nin bu yaklaşımının kalbinde ise, tüm tasavvufi uygulamaları denetleyen "mihenk taşı" doktrini yer alır.

Bu doktrin, dervişin attığı her adımı, yaptığı her ameli üç temel ölçüte göre sorgulamasını öngörür. Mektûbât'ında müritlerine sunduğu bu ölçütler, manevi arınma yolculuğunun bir nevi kontrol listesidir:

  1. "Kur'an'a uygun mu?": Yapılan eylemin, İslam'ın temel kaynağı olan Kur'an'ın ruhu ve lafzıyla çelişmemesi esastır. Bu, manevi yolculuğun ilahi vahyin çizdiği sınırlar içinde kalmasını sağlar.
  2. "Sahih sünnete muvafık mı?": Amelin, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) sahih hadislerle sabit olan yaşam tarzı ve uygulamalarına uygun olup olmadığına bakılır. Bu, bid'atlerden, yani sonradan dine sokulan yeniliklerden kaçınmak için hayati bir ölçüttür.
  3. "Selef-i sâlihîn icra etmiş mi?": Amelin, ilk Müslüman nesillerin, yani "salih selefin" pratiğinde bir karşılığının olup olmadığı sorgulanır. Bu, amelin dindeki kökeninin sağlamlığını teyit eder.

Çerhî'ye göre bu üç ölçütten birinde bile bir zaaf varsa, o amel "bid'at" olarak kabul edilir. Bu katı yaklaşım, tasavvufun şeriattan sapmasını engellemeyi ve İslam'ın temel prensiplerine mutlak sadakati sağlamayı hedefler.

Sünnet Merkezli Bir Dervişin Gözünden Dünya ve Ahiret

Çerhî'nin bu metodolojisi, gündelik hayattaki manevi uygulamalara da yansır. Örneğin, Mevlana'nın semâsını "Peygamber döneminde yoktu" diyerek yasaklar. Ona göre, ibadet niteliğindeki her uygulamanın Peygamber devrinde bir karşılığı olmalıdır. Öte yandan, Hacegan yolundaki râbıtayı (mürşide kalben yönelme) ise "Hz. Ebû Bekir'in Hz. Peygamber'e bakışıdır" diyerek meşrulaştırır. Bu, râbıtayı bid'at olmaktan çıkarıp, sahabe sünnetine dayandırdığı anlamına gelir.

Bu doktrin, Çerhî'nin halifesi Ubeydullah Ahrâr tarafından resmileştirilerek bir ekol haline gelir. Ahrâr, bu sistemi "Şeriat Denetimli Tarikat" (tarikat muhtacatan ila's-sünna) adıyla formüle etmiştir. Bu adlandırma, Nakşibendi tarikatının diğer tarikatlardan farklı olarak şeriata olan mutlak bağlılığını ve tasavvufi uygulamaları denetleyen mekanizmasını açıkça ortaya koyar.

Yakub-ı Çerhî'nin felsefesi sadece bir metodolojiden ibaret değildir. Onun özlü sözleri de bu felsefenin derinliğini yansıtır. Kalbi "Allah'ın nazargâhı" (bakış yeri) olarak tanımlar ve orada dünyaya ait hiçbir şeye yer verilmemesi gerektiğini öğütler. Gerçek zenginliğin mal biriktirmekte değil, infakta (Allah yolunda harcamakta) olduğunu vurgular. İbadetlerin zahiri değil, kalbin de katıldığı huşu ile yapılması gerektiğini, "Namazda beden kıblede, kalp mâsivâda ise, o secde şeytanın tuzağıdır!" sözüyle çarpıcı bir şekilde ifade eder.

Çerhî'nin en güçlü vurgusu ise sünnetedir. "Sünnetin bir dirhemi, bin yıllık nafile ibadetten yeğdir!" diyerek Hz. Peygamber'in (s.a.v.) yolundan giden küçük bir amelin bile, bid'atlarla dolu binlerce ibadetten daha değerli olduğunu belirtir. Onun için ölüm, bir son değil, Hakk'a vuslattır. Bu sebeple "Ardımdan ağlamayın; zira ölüm Hakk'a vuslattır!" diyerek ölümü bir ayrılık değil, ilahi bir kavuşma anı olarak görür.

Yakub-ı Çerhî'nin mirası, tasavvufun manevi derinliğini kaybetmeden, şeriatın sağlam zemininde ilerleyebileceğini gösteren bir pusula gibidir. O, modern dönemde de tartışılan din-siyaset, gelenek-yenilik gibi konulara bir dervişin penceresinden, sünnet merkezli bir çözüm sunmuştur. Acaba günümüz dünyasında da bu "mihenk taşına" ihtiyacımız var mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum