Bir roman kahramanı

Türk edebiyatında polisiye alanın fazla göze batan tipleri pek yoktur. Peyami Safa'nın 'Cingöz Recai' ve 'Komiser Sadık' tipleri sinemada kendilerinden hayat bulduğu Ayhan Işık ve Abdurrahman Palay sayesinde zihnimde kazılı. Göğsünden karanfili eksilmeyen Ümit Deniz'in kendisi gibi renkli kahramanı Murat Davman... Bir de Ahmet Ümit'in yorgun komiseri Nevzat Çiçekçi...

Eric Ambler'in romanlarında esinlendiği İngiliz Kemal'imiz de vardır bizim...

Gerçek hayatta bunların hepsinin birer karşılığını gördüm ben. Cingöz Recai'nin de, kanunsuzları enseleyip adalet önüne götürmeye çabalayan kanun adamlarının da... İngiliz Kemal ise zaten Ahmet Esat Tomruk adlı gerçek birinin hayatından kesitler taşır...

Bugünleri iyi anlatan bir gerilim romanı yazılsa, devlet adına çalışan kahraman olarak, gerçek hayattan kimlerden esinlenilirdi acaba? Kimlerin hayat öyküsünde sürekleyici bir romana gidecek ilginç ayrıntılar vardır?

Bu sorunun cevabı olabilecek -biri henüz hayatta, diğerini yıllar önce bir kazada kaybettiğimiz- iki isim var benim zihnimde. Hayatta olanı alınabilir diye onu şimdilik es geçeyim de, kazaya kurban gidenin adı şu günlerde birdenbire su yüzüne vurdu: Akman Akyürek... Önce Susurluk Komisyonu'nun unutulmaz başkanı Mehmet Elkatmış 'it kapanı' yöntemiyle kaza süsü verilerek işlenmiş siyasi cinayetlerden söz ettiğinde adını andı; dün de Şamil Tayyar yazısında kendisinden söz etti...

Akman Akyürek hukuk eğitimi almıştı, mesleği yargıçlıktı, TBMM'nin fâili meçhulleri ve Susurluk'u araştıran komisyonlarına danışmanlık yapıyordu. Ankara'da kulaklara büyük bir gizem içerisinde onun adı fısıldanıyordu. Kimileri onu 'herşeyi bilen adam' olarak görüyordu.

Kendisi de bu şöhretini pekiştirip yaygınlaştıran bir hayat tarzını sürdürüyordu. İyi giyiniyor, onun konumundaki devlet görevlilerinin pek yaklaşmadığı muhitlerde geziyordu.

Kendisiyle en son 1997 yılının şubat ayında Washington'da görüşmüştüm. Kongre'de bazı belgelere ulaşmak üzere gönderilmişti. Ürkek bir kuş hissi bıraktı üzerimde. O günün Milliyet gazetesi, kendisinden, “Meclis komisyonunun MİT'le irtibatlı esrarengiz danışmanı” diye söz etmişti. “Bu haber beni hedef mi gösteriyor sizce, yoksa başka bir anlamı mı var?” diye sorduğunu hatırlıyorum.

MİT'le organik bir irtibatı yokmuş; işi gereği ara sıra yolu istihbaratçılarla kesişiyormuş...

Şu izlenimi, anlattıkları henüz belleğimde canlıyken, burada yazmıştım: “Fâili meçhulleri araştırırken elde ettiği bilgilerin Susurluk'a da ışık tuttuğuna inanıyordu. İki işin birbirini bütünleyeceğine, yarım kalmış fâili meçhulleri Susurluk'un aydınlatacağına güveni tamdı. 'Göreceksiniz' dedi bana, 'Susurluk aydınlandığında kavramın akla getirdiği türden bir tek fâili meçhul cinayet kalmayacak.”

Çevresinde 'solcu' tanındığını öğrenmiştim; vefatından sonra memleketi İskenderun'a gönderilen cenazesine Ülkü Ocakları sahip çıkmıştı.

“Haberin amacı başka ne olabilir?” sorusuna, “Meclis'teki konumunu sona erdirmek olabilir” cevabını verdiğimi de hatırlıyorum. Nitekim, “Şaibeli bir kazayla hayatı sona erdi” kuşkusunu dile getiren Mehmet Elkatmış'ın başında bulunduğu komisyon, Akman Akyürek'i Adalet Bakanlığı'na geri göndermişti.

“Komisyona gelen veya ulaştığım her belgenin bir nüshasını kendim için de dosyalıyorum” dediğini hiç unutmuyorum.

Hayatta olanlar için dezenformasyon yapılır ya, Akman Akyürek hakkında esas bilgi kirliliği hayatını kaybettiği kazadan sonra başladı. Sağda-solda çıkan haberlere göre, yargıç, hakkında araştırmalarda bulunduğu çetelerle içli-dışlıydı. Kutlu Savaş'ın kaleme aldığı 'Susurluk Raporu'nda “Akman Akyürek ile Sami Hoştan irtibatlıdır” bilgisi veriliyor.

Vefatı üzerine şu kanaatimi kayda geçirmiştim (15 Aralık 1997): “Ancak, bir noktayı özellikle vurgulamak istiyorum: Benimle on ay önce konuşan yargıç Akman Akyürek, şimdilerde açılan dezenformasyon kampanyasının zihinlerimize yerleştirmeye çabaladığı gibi, çetelerle dirsek teması halinde biri değildi; tam tersine, devletin pisliklerden mutlaka temizlenmesi gerektiğine inanıyor ve o yolda çaba gösteriyordu. Bir gazete haberiyle onun çalışmasını 'resmen' engelleyen çevreler, şimdi de, kişi olarak güvenilirliğini yok etmeye çalışıyorlar.”

Şamil Tayyar, Akyürek'in otomobilinden gizli dosyalar ve belgeler çıktığını hatırlatıyor. Evinden de biri Seydo Cansıya, diğeri Murat Uslu adlarına düzenlenmiş iki pasaport... Her iki pasaportta da Akman Akyürek'in fotoğrafı varmış…

Akman Akyürek'in bir nüshasını kendisi için de kopyaladığı belgelere ne oldu acaba? Ergenekon savcıları için ilginç bir malzeme teşkil edebilir o dosyalar...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.