Ünal SADE
Boykot ve Çözülme
Unutulan Yıllar, Unutturulan Kahraman Deli Halid Paşa kitabının yazarı “İbrahim Özkan” kitabın bir bölümünde bir hatırasına yer veriyor. Kitaptan aynen aktarmak istiyorum:
“Kato Dağı’nda bir görevdeydim, bu sefer Beytüşşebap’ta, 1993 yılında,
Sigara tutmuştum, bir mola esnasında bize mihmandarlık eden 60’dan daha fazla yaşıyla yiğit Jirki Aşireti’nden korucu amcaya. Yabancı markaydı içtiğim ve tuttuğum sigara. Yüzüme bakmış ve “bu çileleri niye çekiyorsunuz” demişti, kolum halen ona doğru havada dururken.
“Oğlum” dedi, sevecen bir ses tonuyla. Her daim set ve haşin görünen yüz hatları ve baktığında insanı delecek gibi bakan çukur gözlerine inat: “Kusura galma, oğlum diyorum, iki şey diyeceğim.”
“Estağfurullah Beybaba, buyur, babam yaşında adamsın, oğlum desen ne olur, komutan desen ne olur. Hem, oğlum demen daha çok hoşuma gider” diye cevaplamıştım.
“Oğlum” dedi, “bir, Halid Bey gibi hep önden gidiyorsun, bu benim vazifem. İkincisi de, bak sen okumuşsun komutan olmuş adamsın, bilmez misin ki, ha buna verdiğin para gavura gidiyor. Onlar da bu parayla bizim gavurlara silah veriyor seni buraya dikiyor!”
Havada elim titrerken, hüngür hüngür ağlamaya başlamıştım…
“Beybaba, Halid bey kim, bilmiyorum, ama söz bir daha yabancı sigara içmeyeceğim”(*)
Kitabı okurken karşıma çıkan bu anekdot doğrusu beni hüzünlendirdi.
Geçen yıl Ankara’da bir AVM’de annesiyle birlikte alışveriş yapan bir genç kızımın dikkatini çeker. Annenin elinde İsrail ve destekçisi firmalara boykotun çok fazla gündemde olduğu bir ortamda bir boykot ürünü vardır. Kızım kadına “Keşke bu boykot ürünlerini almasanız” diye bir temenni ifade ediyor. Kadında bir anlık bir tereddüt oluşuyor, o sırada yanındaki genç “boykot benim umurumda değil” diyerek annesinin elindeki ürünü alıp sepete atıyor…
Maalesef bizim hali pür melalimiz bu…
O kadar politize olmuşuz ki böylesi bir insani dram bile bizi bir araya getiremiyor. Bir tarafta 90’lı yıllarda, terörün ortasında Kato dağında Jirki aşiretine mensup ihtiyar korucunun hassasiyeti, diğer tarafta günümüz Ankara’sında 70 bin Filistinliyi kadın çocuk demeden öldüren İsrail’e karşı bile en azında “boykot”la bir duruş sergilemekten uzak hatta tam tersi davranan gencin psikolojisi…Bu bir çözülme değilse nedir?
Dünyanın gözü önünde, canlı yayında 7 Ekim 2023’den bu yana her gün artan bir dozla Gazze’ye saldıran İsrail en azından belirlenen rakamlarla 63 bin Filistinliyi katletti, bunların çoğu çocuk ve kadın…
1000’ye yakın sağlık çalışanı, 250 gazeteciyi de öldürdü. Yaralı sayısı 160 bin civarında.
Tüm hastane ve okullar hedef alındı, eğitim tamamen sağlık büyük ölçüde hizmet veremez hale geldi.
Konutların yüzde 92’si yıkıldı. Gazze bir hayalet şehre dönüştü…
Çocuklar açlıktan ölüyor…
Dünyanın her yerinde insanların vicdanları harekete geçti. Sokak, üniversite eylemleri büyük katılımlarla ve heyecanla devam ediyor. İsrail ilk kez dünya kamuoyunun gözünde psikolojik üstünlüğü kaybetti. İsrail destekçisi küresel markalar dünyanın her yerinde boykot ediliyor ve küresel satışları açıklanan her çeyrekte düşüyor.
Bugünlerde İsrail’e kabaran küresel öfke Gazze ablukasını kırmak için “Sumud Kafilesi”ne dönüştü Akdeniz’den artan katılımlarla büyüyerek Gazze’ye doğru akıyor…
Bizim durumumuz maalesef anlattığım anekdottaki gibi. Siyaseten yerli markaları boykot eden ve liste yayımlayan akıl İsrail destekçisi firmalara boykot fikrinin yanından bile geçmiyor. Eylemlerimiz cılız ve ruhsuz…
Silkelenmeye ihtiyacımız var. Hem de gündemden bile bağımsız bir şekilde. Daha kapsamlı bir dirilişe ihtiyacımız var…
Taaa 2010 yılında yazmıştım. “Protestolar Samimi Sizce?” başlıklı yazımda…Lütfen linki tıklayıp o yazıyı tekrar okuyun…
“Boykot”u bir hayat tarzı haline getirelim. Gelip geçici öfke ifadesi olarak değil…
Hatta biraz daha genişletip;
1-Mecbur olamadıkça “yerli” olmayan hiçbir ürün almamak,
2-Yabancılarla kurulacak zorunlu iletişim dışında günlük iletişimde “hiçbir yabancı kelime” kullanmamak,
3-Zorunlu ticari ilişkiler dışında hiçbir yabancı para almayarak ve bu paraları yatırım aracı olarak görmeyerek,
Boykotu “milli”lik ekseninde bir hayat tarzına dönüştürmemiz gerekiyor.
Boykuta bu gözle bakar isek ve mesela sevdiğimiz bir kahveyi almaktan vazgeçtiğimizde, ya da çocuğumuza … marka dondurma almadığımızda basit bir şeyi reddetmenin ötesinde büyük bir savaşın parçası olduğumuzu bilmemiz gerekiyor. Prof. Dr. Faruk Bal’ın ifadesiyle “boykota katılan biri aslında ekonomik savaşın dolayısıyla geri planda da o büyük savaşın bir parçası olur”

(*)”Deli Halid Paşa”kitabının yazarı “İbrahim Özkan 1968 Tokat Zile doğumlu, 1990 yılında Kara Harp Okulun’dan Tankçı Teğmen olarak mezun olmuş kitap yayımlandığında Albay rütbesine ulaşmış bir asker. Halid Paşa’nın ibretlik hayat hikayesini yazarın kaleminden okumanızı öneririm.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.