BOZKIRLARIN KABUĞUNA SIĞMAYAN ÜLKESİ “KAZAKİSTAN” (1)

Geçtiğimiz hafta on iki yıl aradan sonra tekrar ziyaret etme fırsatı bulduğum Kazakistan-Almatı'yı gördükten sonra böyle bir başlık atma ihtiyacını hissettim.Ülkenin kalbi bu şehrin bağımsızlığının ilk yıllarındaki hali ile bugün ki hali arasında gözlemlediğim hızlı değişim karşısında hayret etmemek mümkün değildi. İlk defa 1994 ağustosunda bir “Vuslat Yolculuğu” sonrası ayak bastığım Atayurt’un bu güzel ve şirin şehrinde, tüm halklar gibi yeni bağımsızlığını ilan eden devletlerin karşı karşıya kaldığı sıkıntıları içerlerinde hissederek zor şartlarda hayatını devam ettirmeye çalıştığını gördüğüm kardeş Kazak halkı, şimdilerde daha huzurlu ve geleceğe daha ümitle bakmaktalar.

 

Almatı, Kazakistan’ın ilk başkenti.10 Aralık 1997’den itibaren yerini şimdi başkent Astana’ya bıraktı. Astana, yeni kurulmuş ve modern Kazakistan’ın göstergesi, devamlı büyüyen bir şehir.Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev’in hayal ettiği Kazakistan’ın küçük bir örneği sanki. Almatı ise Sovyetler döneminde kurulduğu için daha eski ve o dönemin izlerini görmek mümkün.

 

Almatı, ormanların içerisinde saklı yeşil bir kent.Şehrin içerine ilerledikçe ortam bir ormana dönüşüyor.Geniş caddeleri,park ve sokaklarıyla da son derece düzenli ve müreffeh.Şüphesiz bunda Sovyetler zamanında yapılan alt yapı çalışmalarının büyük etkisi var . Almatı Kazakistan’ın bir kültür merkezi statüsünde olması yanında çok da ciddi bir finans merkezi. Astana’nın başkent olması ve yönetimin kuzeye kaydırılmasına rağmen yatırımların merkezi halini gelmiş. Birçok büyük şirketlerin genel merkezleri, ticari faaliyetler, (bankacılık, turizm, dış ticaret alım-satım, medya- iletişim v.b ) buradan yönetilmekte. Cadde ve yollarda göze çarpan son model arabaların çokluğu, alış veriş merkezleri ve pazar yerlerindeki canlılık bizi haklı çıkarıyor. Bu yönüyle bizler çoğu kez bu şehir için Türkiye’nin İstanbul’u benzetmesini yapmışızdır. Bu yönüyle doğru diyebiliriz ama yeşillikler içerisinde bir şehir ve düzenli altyapısı yönüyle bir birinden çok farklılar…

 

KAZAKİSTAN ve “BİRLİKTE YAŞAMA PRATİĞİ”

 

Ülkenin en dikkat çekici özelliklerinden biri, kültür ve inançlar mozayiği olması.120 farklı etnik grup, kültür ve din bir arada yaşıyor bu topraklarda. Toplam nüfusu 15 milyon olan Kazakistan’da insanlar bu çeşitliliğe rağmen gerilim, kargaşa ve çatışmadan uzak huzurlu bir hayat yaşamaktalar. Bünyedeki bu yapı diğer ülke ve halklara birer örnek olabilir. Bu yönüyle Kazakistan için “bir arada yaşayabilme” pratiğinin fiilen yaşandığı model bir ülke diyebiliriz. Almatı ise, genelde ülke için söylediğimiz bu yapının küçük bir örneği.

 

BÖLGESEL GÜÇ OLMA YOLUNDA KAZAKİSTAN

 

Türk Cumhuriyetleri arasında sahip olduğu yer altı zenginlikleri ile Kazakistan, günümüzde bu coğrafyada en dikkat çekici ülkeler arasında yer almakta.Bu ülkeyi bilip,tanıyan çoğu insan onu “Orta Asya'nın Parlayan Yeni Yıldızı” olarak tanımlamaktalar.İstikrarlı ekonomik yapı, eğitim de dahil başarılı bir şekilde uygulanan özelleştirmeler, hızla devam eden dışa açılım.. Hepsi bir araya geldiğinde bunun hakikat olduğu ortaya çıkmaktadır.İstikrarı destekleyen en önemli faktörün, Rusya,Çin ve diğer Orta Asya ülkeleri ile her alanda ortaya konulan dengeli ve tarafsız politikalar olduğu gerçeğinde herkes hem fikir..

 

Kazakistan'ın günümüzde hem kendi coğrafyasında hem de uluslararası alanlarda sahip olduğu olumlu imajda ülkenin kuruluşundan bu yana devlet başkanlığını devam ettiren Nursultan Nazarbayev'in büyük bir etkisi olduğu bir gerçek. Ortaya koyduğu tarafsız, dengeli, ülke menfaatlerini gözeten politikaları yanında, ülke içi siyasi hayatın demokratikleştirilmesi ve serbest ekonominin geliştirilmesi gayretleri saygın bir ülke imajını gittikçe arttırmaktadır. AGİT (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği) 'in 30 Kasım 2007'de Madrid’te yapılan 15. toplantısında 56 ülke tarafından 2010 yılında teşkilatın dönem başkanlığına seçilmesi, BM, ŞİÖ, Asya Ekonomik İşbirliği Örgütü gibi büyük organizasyonlarda etkin hale gelmeye başlaması bunun en önemli göstergesi. Ayrıca 1969’da kurulan ve İslam ülkelerini bir çatı altında toplamayı amaçlayan İslam Konferansı Örgütü’ne 1995 yılında üye olan Kazakistan 2011’de dönem başkanlığını yürütecek. Şimdilerde ise Nazarbayev'in “Avrupa Yolunda” programı ile Kazakistan'ın ekonomik işbirliğini genişletmek, çağdaş teknolojileri ülkeye çekmek ve gelişmiş ülkelerin tecrübelerinden (özellikle demokratikleşme) faydalanmak için Avrupa Birliği'ne göz kırpmaya başladığı konuşulmakta.

 

NÜKLEER SİLAHSIZLANMAYA DESTEK VEREN İLK ÜLKE…

 

Dünya ile entegrasyonda bütün maddi ve manevi değerlerini ortaya koyan Kazakistan, dünya barışına katkı yapmaktan da geri kalmamakta. Bağımsızlık sonrası Sovyetler Birliği’nden kalan mirasla bir anda dünyanın önde gelen nükleer silah sahibi durumuna düşen Kazakistan’ın yaptığı ilk işlerden biri ülkedeki nükleer silahların imhasını sağlamak olmuş. Önceki dönemde bu tür silahların denendiği bir yer olan Semey Poligonu’nun kapatılması, dünyada nükleer silahsızlanmaya destek veren ilk ülke olma özelliğini de kazandırmış kendilerine. Kazakistan halkının desteğiyle böyle bir karara imza atan Nazarbayev'in dünyanın barış ve huzurunu isteyen milyonlarca insana, bu korkunç silahlanmadan tüm dünyanın arınması gerekliliği mesajı etkili olmalı ki, sonraki yıllarda ABD, Rusya, Fransa ve İngiltere gibi ülkeler de bu denemeleri yasakladılar.

 

                                                                                       Devam edecek…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
9 Yorum