Bu hikâye başka hikâye

Sayın okuyucularıma bu hafta sonu küçük hikâyeler nakledeceğim. Her gün anlatılanlardan başka hikâyeler. Ama hepsi hayatın içinden “gerçek” hikâyeler... 

Bir mesaj: Bir okuyucumdan mesaj aldım. Diyor ki, “Hocam, Milliyet'teki yazılarınızı izliyorum. Kriz korkusuyla  bankalar reel sektöre ve tüccara verdiği kredileri geri çağırmaya, limitleri kapatmaya başladı. 15 gün öncesine kadar peşimizden koşanlara telefonlarımıza bile çıkmıyor.
Tüm teminatlarımızın, ipoteklerimizin ve bilançolarımızın düzgün olmasına rağmen fırsattan istifade arayışındalar. Mevduat ve hazine bonoları faizlerinin 1.0-1.5 puan arttığı bir dönemde kredi faizlerini 6.0-7.0 gibi yüksek puanlarda artırdılar. Lütfen kamu otoritelerinin dikkatlerini çekiniz.” 

Bir soru: Her ay bir banka aracılığıyla bir miktar para gönderdiğim kişi dün telefonla beni buldu. Diyor ki, “Hocam, önümüzdeki ay parayı başka bankada açtığım hesaba gönder. Eski hesabı kapattım. Çünkü yabancı ortağı battığı için o banka da batıyormuş.”
Anlatmaya çalıştım: “Bizde kamu-özel, yabancı ortağı olan olmayan, büyük küçük bütün bankalar BDDK'nın denetiminde. Hiçbirinde şimdilik bir sorun yok. Böyle dönemlerde (maalesef) bazı bankalar, diğerlerindeki mevduatı çekmek için böyle söylentilere çanak tutarlar. Paranızı bir bankadan öbürüne taşıma telaşına kapılmayın” dedim.

Bir haber: Bir okuyucumun mesajı şöyle: Perşembe günü (16/10/2008), dolar 1.50 YTL olunca bankalardaki döviz hesaplarından 1 milyar dolar çekildi ve YTL'ye dönüştürüldü. Buna karşılık, Londra'daki aracılar piyasadan 2 milyar dolar topladı. Açık anlatımıyla, talep arzın 2 katı oldu.
Dolar bunun için 1.50 YTL'nin üzerine çıktı. Halk döviz hesaplarından 1 milyar doları çekerek bozdurmasaydı, doların 1.55 seviyesini görmesi mümkündü. Her düşüşü Londra'daki oyuncular alım fırsatı olarak kullanarak çıkışa yol açacak.
1994-1998-2001 krizlerini bankaların hazine bölümlerinde görevli olarak yaşadım. Ancak bu kadar belirsiz bir durum yoktu.
Merkez Bankası depo almaya ve vermeye başladı ancak talep yoğun değil.
Merkezin 1.55 YTL'den dolar satışı yapması çıkışı bir süreliğine erteler. Yabancılar fiyat 1.55 YTL'ye gelene kadar bekler sonra aynı hareketi gene yapar. Yapması gereken, piyasayı kendi dinamiklerine bırakmaktır. 70 milyar dolarlık Merkez Bankası döviz rezervi fena sayılmaz.
Bu rezervi belirsiz durumlar için harcamamalı. Yabancılar bizim piyasamızda oyun oynuyor. Biz de seyirci kalıyoruz.”

Bir gerçek: Dün bir grup işadamının toplantısına katıldım. ”Bankalar kredileri geri çağırıyormuş. Doğru mu?” diye sordum. Üç işadamı telefonla arandıklarını söyledi. Biri anlattı. ”Sabah bankamdan telefon ettiler. Döviz kredinizi YTL'ye çeviriyoruz. Ya yüzde 30 sabit faizi kabul edin ya da değişken faiz uygulayacağız dediler” dedi.
Bir başkası, “Beni de telefonla aradılar. Bakiyenin yüzde 20'sini ödememi istediler. Vadeyi 18 aydan 12 aya çektiklerini haber verdiler” dedi. 

Bir yanlış: İşadamlarımız yanlış yapıyor. Gerçekçi olmak, tedbir almak, uyarı yapmak başkadır. “Battık, batıyoruz” havasına girmek veya başkalarını bu havaya sokmak başkadır.
Eskiden kalma ciddi sorunlarımız var. Devam ediyor ama bu kriz fırtınası bizde henüz döviz fiyatındaki hareket dışında hasar yaratmadı.  Ama, İstanbul Sanayi Odası heyeti Doğu Anadolu'da geziyor. Verilen mesaj şu: ”Türkiye şanslı dönemin sonuna geldi. Doğu'da terör öne geçti.” (Hürriyet, 17 Ekim 2008, sayfa 14)
TÜSİAD yönetimi, IMF/AB/reformlar gibi 3 konudaki gecikmelere saplantısını sürdürüyor. Kriz fırtınası karşısında sanayicilere düşen görev ve sorumluluklar ile güven artırıcı ve de olumsuz gelişmeleri önlemeye dönük tedbir önerilerinden söz edecekleri yerde kriz beklentisi içinde olanların cephesinde yer alıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar