BU KAÇINCI HELİKOPTER

Neden yazma ihtiyacı duyuyorum…?
Özellikle de, İstihbarat'ta bir kural vardır; ''bir istihbaratçı bildiklerini mezara kadar saklar.''...saklamalı mı? Eğer kişi, halkını düşünen, halkının kendi hür iradesiyle seçtiği hükümeti devirmeye kalkışmayan, vatandaşlarının bir kısmına zulüm etmeyen, şahsi menfaati için mafyavari yöntemleri kullanmayan, vatan ve milletini düşünen, Onlar için çalışan bir istihbarat teşkilatında çalışmışsa elbette ki ser veri sır vermez.


Fakat Türkiye’deki istihbarat teşkilatları bu konuda kirli bir sicile sahiptir. Bu yüzden insan olan insanoğlu konuşmak istiyor. Geçmişin kirini pasını orta yere sermek istiyor.
Namuslu, dürüst, vatansever istihbaratçıları sözüm yok. Mesleğini dürüstçe kanun ve yönetmenlikler çerçevesinde yürütenlere saygım vardır.

Birkaç gün önce basına yansıyan'' Nizamettin Taş''(Botan-kod, adlı eski PKK sorumlularından)'ın açıklamaları bazılarında ''bomba'' etkisi yaptı. Birçok basın-yayın kuruluşu bu açıklamaları ''Flaş haber'' olarak manşetten verdi.
Yıllardır bu konularda bazen üstü kapalı, bazen de açıkça beyan edilenlerin yanında bu son açıklama aslında ''devede kulak'' tır.

Daha önce basına yansıyan bazı PKK'lı itirafçıların anlattıkları daha da vahimdir bence.

Örneğin; R.Ş.adlı eski PKK'lının söylediklerine bakalım;''Kandil Dağı'ndaki Kortek Kampı'na 28 Aralık2006 Günü üç adet zırhlı ve paletli Amerikan askeri aracı geldi. Süleymaniye tarafından, sadece paletli arazi araçlarının geçebileceği yoldan geldiler. Bu araçlar kampa üç adet, M-16 dolu(her birisi 100 adet silah alıyordu) sandık bıraktılar. Silahların tümünde dürbün ve bomba atar takılıydı. Askerlerden dördü sandıkları bırakıp araçların yanında beklediler. İki asker ise Örgüt yönetiminin barınağına gittiler. İçeride Hakkâri bağımsız milletvekili adayı H.İ.nin kardeşi olan Tabur Komutanı Kawa ve Şıvan kod adlı teröristle on(10) dakika görüştüler. Sonra da araçlarla geldikleri yöne gittiler. Amerikalı askerler tarafından kampa getirilen bu silahlardan bir kısmı yöneticilere, bir kısmı da İran’a karşı savaşan PJAK'a gönderildi''

A.K:''ABD işgalinden sonra Irak Ordusuna ait silah ve mühimmat PKK'nın eline geçti. ABD ordusundan bir heyet Hakurk kampına gelerek Amed Malazgirt ile görüştü. Görüşme sonrasında bize;'ABD helikopterlerinin zaman zaman kamp üzerinden keşif uçuşları yapacağını, bu nedenle Türk helikopteri zannederek ateş açmamamız' yönünde uyarıldık''

İ.P. ''ABD'li üst düzey bir komutan ayda bir kez helikopterle Kandil'e gelerek Murat Karayılan ile görüşüyordu. ABD’liler Osman Öcalan'a çanta dolusu para getirdiler. Ben Öcalan'ın şoförüydüm''

Yukarıda vermiş olduğum üç örnek sadece basına da yansımış pis ilişkilerdir. Gün yüzüne çıkmamış daha nice kirli ilişkiler mevcuttur.
Örgüt elebaşının Kenya’da ABD tarafından paketlenip Türkiye'nin kucağına verilmesinden sonra bu kez ayrı bir kanaldan ilişkiler devam ettirildi. Gladyo'nun JİTEM ve Ergenekon Türkiye Şubeleri devreye girdi. Halen ETÖ mensubu olmaktan sanık olan Atilla Uğur ve Diyarbakır Jandarma İstihbarat Grup (JİTEM) Komutanı binbaşı Cemal Temizöz teşviki mesaiye başladılar. O dönem Diyarbakır'da JİTEM de görevli olmam dolayısıyla komutanım olan Cemal Temizöz'ün İmralı seferlerine bizzat tanık oldum.
 

Böylesi uluslararası bir konumu olan bir terör örgütünün elebaşını sorgulama işinin MİT gibi bir kuruma düşmesi gerekirken, Gladio'nun ''sorgulama'' işini tek başına üstlenmesi manidardır. Öcalan’ın tutulduğu adanın emniyetinin sadece askeri teşkilata verilmesi de manidardır.
Bu''tecrit'' hikâyesi;''Öcalan'ın can güvenliği'' veya başka vatansever kaygılardan kaynaklanmıyor. Öteden beri var olan PKK-Gladio ilişkisinin yeni bir mekânda ve yeni bir boyutta sürdürülmesinden başkaca bir şey değildir yapılanlar...
Küçük bir hücrede ve tecrit altında tutulduğu söylenen örgüt lideri,Türkiye'deki ve Dünya’daki gelişmeleri sıcağı sıcağına takip edebiliyor.Hatta; İnternet ortamında yayınlananlara bile cevap yetiştirtebiliyor .Böyle bir''tecrit'' görülmüş müdür dünyada?...
 

Görülüyor ki, halka yalan söylenmektedir. İmralı da Gladio ve Öcalan arasında yeni planlar çizilmekte, mevcut iktidarı devirmek için çeşitli dolaplar çevrilmektedir.
PKK'nın ABD ve Kuzey Irak'taki Federal Kürt Bölgesi yöneticilerince Türkiye'deki hükümete karşı bir koz olarak kullanıldığını bizzat örgüte yakın çevrelerden duydum.
Örgüt; Suriye’nin başkentinde karargâh kurduğunda da, Türkiye’ye karşı Suriye tarafından kullanılıyordu. Yukarıda eski PKK mensuplarının söylediklerini de;(örneğin Osman Öcalan'a para verilmesi) çeşitli kaynaklardan teyit ettirdim.
Keza; PKK-Saddam ilişkileri yine basında çarşaf çarşaf yayınlandı.
 

Fazla gerilere gitmemize gerek kalmadan; Reşadiye, Dörtyol, Taksim eylemlerine bakmamız, dönen dolapların muhteviyatını anlamamız açısından yeterlidir. Kısacası PKK; iddia edildiği gibi ''bir Ulusal Kurtuluş Örgütü'' değil, Uluslaşası Gladio’nun, terörist devletlerin bir taşeronu ve piyonudur.
 

Son günlerde ortaya bir ''özerklik'' safsatası atıldı. Birçok sözüm ona ''aydınlarımız da bu konuya balıklama atladılar. Ayrıca bir de ''anadil'' meselesi gündemi işgal ediyor.''anadil'' masum istek gibi görünse de, ''Dil''in altında başka baklalar saklıdır haberiniz olsun. Bu konuları ayrıca bir yazımda ele alacağım. Yaklaşmakta olan yeni yılın, Türkiye'de yaşayan herkes için hayırlara vesile olması umut ve dileğiyle. Selam ve saygılarımla.

A. KADİR AYGAN

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.