BU YÜKÜ NEDEN TAŞIYORUM

 

"Sen, kendine malik değilsin. Kendi hayatını kendine yükleyip zahmet çekme; çünkü hayatı veren O'dur. İdare eden de O'dur. Sen misafirsin, fuzuli olarak karışma, karıştırma! Yaptığı her işinde bir nevi lütuf var."   Bediüzzaman

 

Bizim görüş alanımız o kadar dar ki olayların arka tarafını göremiyoruz.

İnanıyoruz ama tam teslim olamadığımız için kısır döngüler yakamızı bırakmıyor. Kavram kargaşaları yaşıyoruz!

 

Bir sürü dış etken var hayatımıza yön vermemize neden olan.

Sorumluluklarımız var. Zorunluluklarımız var. İç seslerimiz var. Tabi ki dış sesler var.

 

Sürekli bir şeylerden dolayı isyan ediyoruz.

Havalar sıcak diye isyan ediyoruz. Otobüs bekledik diye isyan ediyoruz. Değiştiremeyeceklerimiz için isyan ediyoruz. Değiştirebileceğimiz halde tembellik ettiklerimiz için isyan edip başkalarını suçluyoruz. Liste böyle uzayıp gidiyor.

 

Bize hayır görünenlerde şer, şer görünenlerde hayır olabilir

Bizi yoran, hayatımızı zorlaştırdığını düşündüğümüz nice olayların altından güzellikler çıkabiliyor. Tabi tam terside söz konusu olabiliyor bazen.

 

Tamamen kadercilik yapıp elini, eteğini  hayattan çekmekten bahsetmiyorum. Karınca misali elinden geleni yapıp gerisini O’na bırakabilmeyi başarmak aslolan.

 

Kainatta hiçbir şey boşuna öylesine yaratılmamıştır.Hayatı okumaya çabaladıkça mucizeler çıkıyor karşımıza.

 

Bu mübarek günlerde mail kutuma gelen ve beni bu düşüncelere daldıran hikaye şöyle;

Brenda yamaç tırmanışı yapmak isteyen genç bir kadındı. Bir gün cesaretini toplayarak bir grup tırmanışına katıldı. Tırmanacakları yere vardıklarında, neredeyse duvar gibi dik, büyük ve kayalık bir yamaç çıktı karsılarına. Tüm korkularına rağmen, Brenda azimliydi. Emniyet kemerini taktı, ipi yakaladı ve kayanın dik yüzüne tırmanmaya başladı. Bir süre tırmandıktan sonra, nefeslenebileceği bir oyuk buldu...

 Orada asılı dururken, gruptan yukarıda ipi tutan kişi dalgınlığa düşerek ipi gevşetiverdi. Aniden boşalan ip, hızla Brenda\'nın gözüne çarparak lensinin düşmesine neden oldu. Lens çok küçüktü ve bulunması neredeyse imkansızdı. Lens yamacın ortasında bir yerlerde kalmıştı ve Brenda artık bulanık görüyordu.

 Ümitsizlik içinde Brenda, lensini bulması için Allah\'a dua edebilirdi yalnızca... Ve içten içe düşünüp dua etmeye başladı. "Allah'ım! Sen bu anda buradaki tüm dağları görürsün. Bu dağlar üzerindeki her bir taşı ve yaprağı bildiğin gibi, benim lensimin yerini de biliyorsun. Onu bulmama yardım et."

 Patikalardan yürüyerek aşağı indiler. Aşağı indiklerinde, tırmanmak üzere oraya doğru gelen yeni bir grup gördüler. İçlerinden biri "Aranızda lens kaybeden var mı?" diye bağırdı.

 Brenda'nın sonradan öğrendiğine göre, lensi bir karınca taşıyordu ve karınca yürüdükçe yavaşça kayanın üzerinde hareket edip parlayan lens kızların dikkatini çekmişti. Eve döndüklerinde Brenda lensini nasıl bulduklarını babasına anlattı. Bir karikatürcü olan babası da ağzıyla lens taşıyan bir karınca resmi çizerek, karıncanın üzerindeki baloncuğa şunları yazdı:

 " Allah 'ım! Bu nesneyi neden taşıdığımı bilemiyorum. Bunu yiyemem ve neredeyse taşıyamayacağım kadar ağır. Ama istediğin sadece bunu taşımamsa, senin için taşıyacağım..."

  "BU YÜKÜ NİYE TAŞIYORUM" demeyin...

Sabır ve şükrünüzün eksik olmadığı güzel bir hafta dileğiyle...

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum