Bugünkü MGK 'tarihî' bir toplantı olabilir

Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısı iki aylık aradan sonra bugün yapılıyor. Dikkatlerin bu kadar üstünde toplandığı son MGK toplantısı 28 Şubat 1997 tarihinde yapılmıştı; tarihinin adını taşıyan bir sürece dönüştü o toplantı. Bugünkü toplantının da bir şeylerin dönüm noktası olmasını bekleyenler çok.

Beklentiler birbirinden hayli farklı: Kimi, MGK üyesi askerlerin ciddi bir çıkış yapmasını bekliyor toplantıda; kimi ise sivil üyelerin askerlere had bildirmesini... Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'un MGK'ya bir gün kala Başbakan Tayyip Erdoğan'la görüşmek istemesi ise 'pazarlık yapıldığı' söylentilerine yol açtı.

Gerçekten neler oluyor Ankara'da?

Galiba Ankara'da hem çok önemli gelişmeler yaşanıyor, hem de heyecana kapılmayı gerektiren herhangi bir olağanüstülük yok... Bugün yapılacak MGK toplantısı, her şey yolunda giderse, yerinden oynayan taşların artık yerli yerine oturmasını getirebilir.

Türkiye'de taşlar çok-partili-sistem içerisinde yol aldığımız son 50 yıl içerisinde iki kez yerinden oynadı: Sarsıntıların ilki, 27 Mayıs 1960 darbesiyle yaşandı ve asker-sivil ilişkileri 'demokratik' bir ülkede tahammülü çok zor bir zemine kaydı... Diğeri ise, 3 Kasım 2002 seçimlerinde sandıktan güçlü bir iktidar çıkıp demokrasinin bütün kurum ve kurallarıyla yerleşmesi yolundaki kamuoyu talebi eşliğinde Avrupa Birliği (AB) istikametine girilmesiyle yaşanıyor.

Demokrasinin kesintiye uğratılabildiği bir ülke olmaktan, devletin bütün kurumlarının demokrasi vurgusu yerinde bir anayasal sürekliliğe sahip çıktığı yepyeni bir devlet anlayışına doğru evriliyor Türkiye; dün yapılan Erdoğan-Başbuğ görüşmesi bugünkü MGK'ya hâkim olacak havayı da bu yönde etkileyecektir umarım.

Eğer o yönde bir etkileşim söz konusuysa, '30 Haziran 2009' tarihi, Türk siyasi hayatında silinmez bir biçimde yerini alabilir.

Bazılarının bu yazdıklarımı olmadık yerlere çekeceklerini elbette biliyorum; o yüzden yolun yarısında herkesi uyarayım: Bu tahlil tamamiyle bana aittir ve olayları ne kadar yakından izlemeye çalışsam da bir 'dışarılıklı'nın tespitleri üzerine oturmaktadır. Yaşadıklarımızın, olayların aldığı biçimin ve daha da önemlisi dünya konjonktürünün, Türkiye'yi, 'demokrasi' vurgusu yerli yerinde ve asker-sivil ilişkileri en kabul edilebilir kıvamda bir ülke olmaya zorladığı kabulü üzerine oturuyor tahlilim...

Yaşayarak gördük: Halkımızın taleplerinden saptığı ya da tembellik yapmaya başladığı noktalarda, iktidar partisi, kendi istikrarının ve iç düzeninin de tehlikeye düştüğünü görüyor; yalpalamalar ülkenin 'beka' davasını olumsuz etkilediği için askerler de neyin 'olmazsa-olmaz' olduğunun fena halde farkındalar...

Eski halin devamından medet umanlar hiç boşuna çabalamasınlar; bu gidişi tersine çevirmek kesinlikle imkânsızdır. Kendi heva ve heveslerini tatmin için ülkeyi maceralara sürüklemek isteyenler yine de çıkabilir, ancak peşine düşülen maceraların bugünün Türkiyesi'nde başarıyla sonuçlanma şansı hiç yoktur.

Bu değerlendirme, bugünkü MGK toplantısında sivillerin askerlere meydan okuyacağı veya okuması gerektiği biçiminde yorumlanmamalıdır; tam tersine, bu gerçeklerden hareket edecek siviller açısından ortada askerlere meydan okumayı gerektiren bir durum bulunmuyor. 30 Haziran MGK Toplantısı, uzun aradan sonra ilk kez, 'sivil-asker' bütünlüğünün ülkenin dirlik ve huzuru açısından sonuç alıcı bir anlayış birlikteliğine sahne olabilir.

Umarım böyle bir tarihî olaya dönüşür bugünkü MGK...

İşte o zaman, bunu sağlayan kadrolara liderlik yaptıkları için, 'Tayyip Erdoğan' ile 'Org. İlker Başbuğ'un isimleri, nesiller boyunca unutulmazlık kazanacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar