Bütün Mazlum Müslümanlarla İlgilenmek, Bütün Mazlumlara Yardım Etmek

İktidar mazlum ve mağdur Filistinlilere arka çıkarak İsraille bozuştu. Bu konuda iktidarı tebrik ediyoruz.

Başta Gazze halkı olmak üzere elbette Filistinlilerden yanayız.

Lakin dünya üzerinde zulme ve gadre uğrayan Müslümanlar sadece Filistinlilerden ibaret değil.

Doğu Türkistan'da da büyük baskı ve zulüm var.

Çeçenistan'da durum hiç de parlak değil.

Nice İslâm ülkesinin hapishaneleri, hiçbir suçu olmayan Müslümanla dolu.

Birmanya'nın Arakan bölgesi Müslümanları kan kusuyor. Hattâ onların durumu, Gazzelilerden de beter.

Somali cehenneme dönmüş vaziyette.

Filistinli kardeşlerimizle nasıl ilgileniyorsak, diğer mazlum ve mağdurMüslümanlarla da ilgilenmeliyiz.

Soruyorum: Arakan Müslümanlarını duyduk mu, biliyor muyuz?

Resûl-i Kibriya Efendimiz (Salat ve selam olsun ona) "Müslüman münker (kötü)bir iş gördüğünde onu eliyle (fiilen) değiştirmeye, gidermeye çalışır. Buna gücü yetmezse lisan (ve kalem) ile değiştirmeye çalışır. Buna da gücü yetmezse kalben buğz eder. Bu ise imanın asgarîsidir" buyurmuştur. İmanın asgarîsi ne demektir? Münker, kötü şeylere buğz etmeyen kimsenin imanı gider...

Gazze yüzünden İsrail ile papaz olduk...

Doğu Türkistan ile ilgilenirsek Çin ile papaz oluruz.

Çeçenistan ile ilgilenirsek Rusya ile...

Demek ki, iktidarİsrail ile bozuşmaya razı ama Çin ve Rusya ile bozuşmayı gözü tutmuyor.

İktidarı bırakalım biz Müslümanlar ellerimizi vicdanımıza koyup düşünelim:

Türkistan'daki kardeşlerimiz için üzülmez, ağlamaz isek imanımız tehlikeye girmez mi?

Arakanlı Müslümanların bir kısmı şu anda komşu Bangladeş'teki kamplarda mülteci olarak yaşıyor. Bangladeş zaten çok fakir bir ülke, mültecilere bakamıyor. Zavallılar günde bir avuç haşlanmış pirince bile muhtaç. Bir miktar yardım toplasak ve onlara götürsek olmaz mı? Gazzeye yardım için bir gemi dolusu malzeme gönderen Türkiye böyle gayreti, himmeti ve yardımı elbette Arakan Müslümanları için de yapabilir. Bangladeş hükümeti buna karşı çıkmaz, gemiye komando indirmez, adam öldürmez, aksine teşekkür eder.

Peygamberimiz ne buyurmuş:

"Doğuda bir Müslümanın ayağına diken batsa, Batıdaki Müslüman onun acısını yüreğinde hissedecektir."

Buharî ve Müslim'de yer alan bir hadîs-i şerifte Efendimiz, Beni İsrail'e mensup kötü bir kadının, susuzluktan kıvranan bir köpeği suvardığı için Yüce Allah tarafından affedildiğini bildiriyor.

Açlıktan baygın düşmüş Arakanlı bir Müslümana 50 kuruşluk pilav yedirsek Kerim olan Rabbimizin afv ve mağfiretine nail olabiliriz. Niçin Allah ile böyle bir ticaret yapmıyoruz?

Gazze için çalışan ihlâslı Müslüman kardeşlerimi canu gönülden tebrik ediyorum.Bu yolda şehid olanlara rahmet diliyorum. Allahü Teâlâ gayretlerini artırsın, onlara ilahî tevfiq versin.Onlara duacıyız.

Filistine, Gazzeye yardıma devam...

Dünyanın başka yerlerindeki mazlum kardeşlerimizi de sakın unutmayalım.

Teklif ediyorum: Bangladeş'teki mülteci Arakan Müslümanlarına da yardım edelim. Onlara yiyecek maddesi, çadır vs. gönderelim. Pirinç gönderelim, şeker gönderelim... Vekalet ile zekât gönderelim, sadaka gönderelim. Dağıtılacak miktarlar az da olsa, mesela her mülteciye 10 dolar verilse bile çok makbule geçecektir. (Zekat derneğe verilmez. Bir şahıs vekil olur, zekatları alır ve dağıtır. Zekat paralarından otel masrafı, yeme içme masrafı, uçak masrafı kesilemez... (Bangladeş'te çocuk işçilerin ayda 4,5 euro ücretle çalıştıklarını birkaç yıl önce Le Monde'da okumuştum...)

Anlatması çok kolay da bu işleri yüz akıyla yapmak çok zor.

Herkesi suçlamam ama geçen sene toplanan bir kısım kurban paralarıyla ilgili korkunç ve dehşet verici rivayetleri duymuşsunuzdur.

Bangladeş'teki Arakan mülteci kamplarında imarethaneler (aş evleri) kursak, o zavallılara günde bir tas pirinç çorbası ile bir fodla ekmeği yedirsek ne iyi bir iş yapmış oluruz.

Bundan dört yüz yıl önce, Portekizlilerin saldırısına uğrayan Sumatra'daki Aceh Müslümanları Osmanlı Halifesinden yardım istemişlerdi. Padişah da Kızıldeniz'den kalkan bir donanma ile onlara gemi mühendisleri, top döküm ustaları, barut yapmasını bilen uzmanlar yollamıştı.

Başta Filistin ve Gazze Müslümanları olmak üzere dünyanın her yerindeki mazlum ve mağdur Müslümanlarla ilgilenelim, gücümüz yetiyorsa yardım edelim, yetmiyorsa onların davalarını ve haklarını insanlığa duyuralım. Buna da gücümüz yetmiyorsa kötülere ve kötülüklere kalben buğz edelim.

(NOT:) Bu yazımı bitirdikten sonra İHH'nın (Allah onlara ihlâslı hizmet ve hayırlarından dolayı ecir ve mükafat versin) Arakan Müslümanlara yardım ettiğine dair haberleri internetten okudum, çok memnun oldum. İHH vazifesini yapıyor ama bu yapılan yardımlar yeterli midir? Kesinlikle değildir.

Bu konuda ilk vazife Arakan Müslümanlarının durumunu Türkiyeye, İslam Alemine ve bütün insanlığa duyurmak için etkili ve yoğun propaganda yapmaktır.

Birmanya devletini Arakanlı vatandaşlarına acıması, onlara gerçek vatandaş muamelesi yapması, zulmden vaz geçmesi hususunda uyarmalıyız.

Arakan hakkında Türkçe, Arapça, İngilizce resimli broşürler bastırmalıyız.

Arakan internet sitesini kurmalıyız.

Arakandan veya Bangladeşteki Arakanlı mülteci ailelerinden en az 25 çocuğu Türkiyeye getirip onlara Ehl-i Sünnet ve Cemaat prensiplerine göre islamî eğitim vermeliyiz.

Sadece din hocası yetiştirmekle iş bitmez. Arakanlı Müslüman aydınlar yetiştirmeliyiz.

Arakanda şer'î ve tasavvufî faaliyet yapılmalıdır.

Orada öncelikle Nakşî ve Kadirî bayrakları altında müridizm teşkilâtı kurulmalıdır.

Bu gibi hizmetleri yapmadıkça Osmanlının torunları olamayız.

En az bir milyon Türkiyeliye Arakan faciasını anlatmalıyız.

* (İkinci yazı)

Bunları Yazmam Gerekiyor

Sevgili Müslüman kardeşlerim!..

Allahın selam, rahmet ve bereketi üzerinize olsun...Bundan sonra malumunuz olsun ki:

1. İtikadı bozulan Kur'ân, Sünnet ve icmâ-i ümmete aykırı vahim bid'atlere bulaşan; bunları red, cerh ve ibtal etmeyen,

2. Beş vakit namazı terk ve ihmal eden, hafife alan,

3. Cemaati terk eden,

4. Her türlü şehvetlerine uyan (Para şehveti, cinsel şehvet, lüks şehveti, gösteriş şehveti, riyaset şehveti, benlik şehveti, dünya şehveti vs),

5. Parçalanıp birbirine düşen, birbiriyle çekişen,

6. Din baronlarını erbab (rabler)haline getirip putlaştıran,

7. Gıybet eden,

8. Aşırı derecede israf eden,

9. Zekatlarını Şeriata ve fıkha uygun bir şekilde vermeyen, sarf etmeyen,

10. Bir İmam-ı Kebire veya Emirü'l-mü'minîne biat ve itaat etmeyen,

11. İstikametten (doğruluktan ve dürüstlükten) ayrılan,

12. Adaletli ve insaflı olmayan,

13. İslâm düşmanı kâfirleri dost ve velî edinen,

14. Faiz ve ribaya bulaşan,

15. Kadın ve kızlarını orta malı haline getiren,

16. Parayı en büyük değer olarak gören,

17. Meşreb farklılıkları yüzünden mü'minlere sert, çetin, yavuz, galiz muamele eden, İslâm düşmanı kâfirlere karşı pek yumuşak ve rahmetli olan,

18. Hep dünya için çalışıp âhiret için çalışmayan,

19. Nefislerinin isteklerini yerine getiren,

20. Allahın yap dediklerini yapmayan, yapma dediklerini yapan,

21. Peygamberin (Salat ve selam olsun ona) Sünnetinden yüz çeviren... zâlim, fâsık, fâcir, azgın bir toplum iflâh olmaz...

Onları müzeyyen ve lüks meskenleri,

Lüks yazlıkları,

Lüks binitleri,

Lüks mobilyaları,

Lüks giyim ve kuşamları,

Lüks yemekleri,

Göklere ser çekmiş uzun şeddadî binaları,

Bir varmış bir yokmuş makam ve mevkileri,

Gıll u gışları...

Tantanaları, debdebeleri, şaşaaları, hadem ve haşemleri, âlâyişleri, davulları, zurnaları, var mı bana yan bakan havaları, Nemrudî gurur ve kibirleri bozulmuş ve doğru yoldan sapmış bir toplumu kurtarmaz.

İslam ahlak, fazilet, mürüvvet, edeb, hikmet, fütüvvet, adalet, insaf, merhamet, cihad fi sebilillah, ihlâs, istikamet dinidir.

Şeriat-ı Garra-i Ahmediyyeye aykırı ve zıt her şey hederdir.

Âgâh olunuz... Söylenmedi, bize hatırlatılmadı, haberimiz yoktu demeyiniz... Kur'ân, Sünnet, Şeriat, Tasavvuf bunları haber veriyor.

Bu satırları kaleme aldığım için bana darılmayınız, öfkelenmeyiniz.

Şu yazdıklarımda bir yanlışlık var mı? Yok yok yok...

Yazmakla yükümlüyüm de onun için yazdım.

Üzülen olursa hakkını helâl etsin.

*(Üçüncü yazı)

Muhterem Mustafa Sungur

Hâdimü'l-Kur'ân ve'l-Umme merhum ÜstadBediuzzaman Said Nursî Hazretlerinin ve Risale-i Nur hizmetlerinin ihlaslı, vefakâr, çilekeş, sâdık, gönüllü has talebelerinden muhterem Mustafa Sungur beyefendinin rahatsızlandığını, hastahaneye kaldırıldığını, lehülhamd tedavisinin iyiye gittiğini öğrenmiş bulunuyorum. Geçmiş olsun der, daha nice yıllar muammer olup hizmetlerini sürdürmesini âcizâne ve zelilane niyaz ederim.

Mustafa Sungur iman, İslâm, Kur'ân, Sünnet hizmetlerinde her meşrebten bütün gençlerin örnek alması gereken islâmî bir şahsiyettir. O Haliq-i Zülcelal için yaptığı hizmetler karşılığında mahluqattan dünyevî ücret taleb etmemiş ve almamıştır. Tıpkı muhterem ve muazzez Üstadı gibi.

Yormamak için ziyaretine gitmedim. Buradan hem kendisine, hem de bütün hastalara şifalar, dertlilere devalar, borçlulara edalar niyaz ederim.

Selâm ve hürmetlerimle.18.06.2010

Önceki ve Sonraki Yazılar