CHP'li miyim, neyim

CHP'nin eskimiş kadrosunun elinde mi yoluna devam etmesini istiyorum? Dün bir yerde böyle bir iddiayla karşılaştım. Yoksa bir dostumun kulağına halasının fısıldadığı üzere CHP Parti Meclisi'ne alınmayı hak edecek akıllar verip durduğuma göre kendimi Kemal Kılıçdaroğlu ekibine yakın mı hissediyorum?

Kimliği ve ne düşündüğü konusunda hiçbir tereddüt yaşanmayacak kadar görüşleri bilinen nadir kalem erbabından biri olduğumu sanıyorum. CHP'li dostum, yakın akrabam çok; ama CHP'de temsil edilen dünya görüşüyle hayatımda hiçbir kesişme noktam olmadı.

Yine de demokrasimiz için CHP'nin önemli olduğuna ve serpilip gürbüzleşmesinde oynayacağı önemli roller bulunduğuna inanıyorum. Bir gün iktidar değişecekse, onu teslim alacak CHP'nin ülkemi dar bir alana hapsetmeyecek genişlikte görüşlere sahip olmasını, itibarına itibar katmasını ve halkını müreffeh yapma yolunda çabalar sarf etmesini isterim.

Sözün kısası şu: CHP'yle ilgileniyorsam, bu, kişisel beklentilerime dayanmıyor...

Lider değişikliği sebebiyle bugünlerde gündemi daha sık işgal eden CHP'yle değil yalnızca, oyumu vermeye değer bulduğum başka partilerle ilgili yazılarımda da, o partinin iç çatışmalarında taraf olmaktan sürekli kaçınmışımdır. Bir partinin kendisi için seçtiği yol, kadro tercihleri ve izlediği politikalar bir yorumcu olarak elbette ilgimi çeker, ancak taraf tutmak için gerekli asgari şarttan mahrum olduğumu aklımdan hiç çıkarmam.

Partilerin iç işleyişine doğrudan karışmak için asgari şart, siyasete bizzat atılmak, içinde yer almaktır.

Buna rağmen CHP denkleminde yan tutmam gerekse, benim için bilinmezlerle dolu Kemal Kılıçdaroğlu'nu, herkesin çok iyi tanıdığı CHP'nin eski kadrosuna tercih ederim. Hem de fazla düşünmeden... Arayış içinde olan, önyargılarıyla hareket etmek yerine anlamaya çalışan ve doğru olduğuna inandığında fazla zorlanmadan tavır değiştirebilen birini kendime daha yakın bulurum da ondan...

Deniz Baykal'dan da o anlamda umutlandığım anlar olmuştu; son tercihlerini hep yanlıştan yana yapan Deniz Bey, içindeki 'siyaset bilimci' ile hayatını adadığı 'CHP'li politikacı' kimliği arasında yaşadığı gel-gitlerde, bildiklerini ve inandıklarını, uyguladıklarına tercih edebilseydi keşke... Edebilseydi, bugün, iktidara yürüyen CHP'nin başında olurdu.

Evet yanlış anlamadınız; CHP'nin güçlü bir iktidar adayı olmasını istiyorum. Yalnızca 'muhalefet'in demokrasilerin vazgeçilmezi olduğuna inandığım için değil, elbette o da var, ama daha çok başka bir sebepten: Güçlü muhalefet, ensesinde sürekli nefesini hissettirerek, iktidarın temel doğrulardan sapmasına engel olur. Her durumda kazanacağını bilen bir iktidarın refleksleri zayıflar.

Halkın oy vereceği bir parti haline dönüşmesi CHP'nin, kendini hapsettiği yüzde 30'luk dar alandan kurtulmasını, geniş kitlelerle buluşmasını gerektiriyor; ülkenin ihtiyacı olan da, halkın nabzını tutmayı başarmış bir CHP'dir.

Öyle de olsa herhalde CHP'ye oy vermem; fakat öyle bir CHP'nin varlığı ülkemle ilgili olumlu beklentilerimi diri tutar.

Kılıçdaroğlu ve arkadaşları geçtiğimiz hafta sonunu "Nasıl bir CHP?" sorusuna cevap aradıkları toplantılarla değerlendirdi. Bu arayış bile CHP'nin çağı okuma yönünde çabaladığının açık seçik işareti olması bakımından umut verici.

Önceki ve Sonraki Yazılar