Çifte standartlar diyarı

KONU “Ergenekon” olunca...

Ortaya atılan her iddia...
“Çok ciddi”, “çok vahim” ve “çok önemli” oluyor...
Fakat ne yazık ki...
Konu “cemaat” olunca...
Ortaya atılan her iddia...
“Uydurma”, “kanıtsız”, “hayal ürünü” ve “düpedüz iftira” oluyor.
¡ ¡ ¡
Konu asker olunca...
Ortaya atılan her iddia...
“Hemen araştırılması gereken...”, “mutlaka üzerine gidilmesi gereken...” ve “cevap beklenen...” bir iddia oluyor.
Fakat ne yazık ki...
Konu “cemaat” olunca...
Ortaya atılan her iddia...
“Hemen üzeri kapatılması gereken...”, “arkasında başka nedenler bulunan...” ve “üzerinde durmaya bile değmez...” iddia oluyor.
¡ ¡ ¡
Ergenekon’u “suçluluğu kanıtlanmamış masum insanlara iftira aracı” olarak görenler, “cemaat” hakkında ortaya atılan iddialara “kesin delil” muamelesi çekiyorlar.
“Cemaat” hakkında ortaya atılan iddialara “kasıtlı iftira” muamelesi çekenler ise, Ergenekon’dan içeri düşenlere “kesin mücrim” gözüyle bakıyorlar. Kısacası durum şudur:
Eğer bu taraftansanız, karşınızdaki tarafa yönelik iddiaların alayı doğrudur.
Eğer öbür taraftansanız, yine karşınızdaki tarafa yönelik iddiaların alayı doğrudur. Mahkemece suçlu bulunana kadar herkes masummuş, kişisel mülahazalar kesin delil olamazmış, tutuklama infaza dönüşmemeliymiş, hukuk bir gün herkese lazım olurmuş... Kimsenin umurunda bile değil! Hep söylemişimdir:
Ben galiba bu tür ortamların adamı değilim.

Kimlerden dost olmaz

? Birdenbire aşırı samimi olanlardan dost olmaz. Çünkü: Birdenbire aşırı samimi olanlar, birdenbire kaçarlar.
? Sadece güçlülerle yakınlık kuranlardan dost olmaz. Çünkü: Güçten düşüldüğünde ilk kaçan bunlar olur.
? Gösteriş meraklılarından dost olmaz. Çünkü: Bu tipler, dostluğu da bir “gösteriş fırsatı” olarak değerlendirirler.
? Rezil olmaktan korkmayanlardan dost olmaz. Çünkü: Kendisi rezil olmaktan korkmayan, en yakınlarını rezil etmekten de korkmazlar.
? Gazeteciden dost olmaz. Çünkü: Mesleki öncelikler ve gereklilikler, dostluğun gerektirdiği öncelikler ve gerekliliklerle çelişir.

Öcalan’la görüşme

“ABDULLAH Öcalan elimizde... Devlet neden ondan neden faydalanmıyor?” şikâyetini çokça işitmiş biri olarak...
Devletin Abdullah Öcalan ile görüşmesine “günah-ı kebir”, yani büyük günah gözüyle bakılmasını anlamıyorum.
Devlet tabii ki Abdullah Öcalan’la görüşecek...
Tabii ki ondan faydalanacak...
Yeter ki:
Hem iktidar, hem muhalefet miting meydanlarında bu türden konuları istismar aracı yapmaktan vazgeçsin.

Ölmeden önce girilmesi gereken birkaç cemaat

? ÇAPA CEMAATİ: İzzet Çapa’nın mekânlarına gitmek sizi otomatikman “cemaat üyesi” yapmaz. Cemaat üyesi olmak için öncelikle mekânlara dadanacaksınız. Ardından garsonlar tarafından tanınma süreci başlayacak. Eğer İzzet, arada sırada masanıza oturmaya başladıysa işlem tamamdır.
? GÜLEN CEMAATİ: Bugünün Türkiye’sini anlamak ve anlamlandırmak için bu cemaate “Bir arkadaşa bakıp çıkacağım” gerekçesiyle de olsa şöyle bir girip çıkmak şarttır. Kasetten vaaz dinlemek, “şakirt” diye nitelendirilmek, “maklube” adı verilen yemekten yemek, “Hocaefendi”nin gurbet şiirlerini okumak gibi deneyimler kazanırsınız.
? İSMET ABİ CEMAATİ: Yeniyetme bütün İslamcı gençler, hayatlarının bir döneminde “İsmet Özel cemaati”nin üyesi olmayı tatmışlardır. Cemaat üyesi olmak için şunları yapmak gerekir: İsmet Özel’in şiirleri ezberlenir, onun karmaşık görüşleri şerh edilir ve “Toparlanın gitmiyoruz” türü tumturaklı aforizmaları her yerde tekrar edilir.
? SİNAN ÇETİN CEMAATİ: Her ne kadar “dışa açık” görünse de bünyesinde bir “çelik çekirdek” var, o çelik çekirdeğin içine girmek imkânsızdır... Bu nedenle bu cemaat, Türkiye’nin içine en hızlı girilip çıkılan cemaatidir.
? HINCAL CEMAATİ: Çok zor bir cemaat... Girmesi zor, çıkması zor, kalması daha da zor... İki ilkeye uyum şart: Var olan egonuzu Hıncal Uluç’a devredeceksiniz ve Hıncal Uluç’un liderliğini iç âleminizde bile tartışmayacaksınız. Bir uyarı: Kıdemlisi bol bir cemaattir, bu nedenle uzun zaman dirsek çürütmek gerekir.

Artık ben de ‘Çok yoğunum’ diyeceğim

HAFTADA üç gün dandik bir köşe yazısı attırıp sürekli “Yoğunum... Çok yoğunum” diyenlere inat, “Ben hiç yoğun değilim... Çok boş vaktim var” deyip duruyordum.
Sanırım artık inadına da olsa böyle bir cümle kuramayacağım.
Çünkü artık CNN Türk’te pazartesi, salı, çarşamba ve perşembe günleri “Tarafsız Bölge” var. Saat 22.00’den 23.30’a kadar ekran nöbetindeyiz yani...

CHP’nin ‘Recebim’ şarkısına dair notlar

DÜN ilk kez “Gemilerde Talim Var” adlı meşhur İstanbul türküsünden uyarlanan “CHP’nin referandum şarkısı”nı dinledim.
Tespitlerim şunlardır:
? BİR: Sözleri fazla saldırgan... Ama ezgideki barışçı hava, sözlerdeki saldırganlığı kısmen yumuşatıyor.
? İKİ: Sık vurgulanan “Hani benim Recebim...” dizesi Başbakan Erdoğan’a yönelik bir sempati oluşturma tehlikesini içinde barındırıyor... Ama “Yasanı sandığa gömeceğim” dizesindeki kararlılık durumu biraz kurtarıyor.
? ÜÇ: Kadın vokallerin “Hani benim Recebim...” diye ortalığı inletmesi biraz tuhaf kaçıyor. Ama bundan kaçış da yok.
? DÖRT: Şarkıda geçen “Kılıçdaroğlu der ki hayır demekte yarar var” dizesi, fazla zorlama olmuş ama “Sandık gelir yanaşır/Recep Bey boşa uğraşır” cuk oturmuş.
? BEŞ: Bu kadar sert geçen bir referandum kavgasında “Gemilerde talim var/Bahriyeli yarim var” gibi hoppa bir şarkının melodisini kullanmak delikanlıyı bozuyor... Ama göndermelerdeki sertlikle bu sorun aşılıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar