CUMHURİYET VE BAŞÖRTÜSÜ

Cumhuriyetimizin ilan edilişinin 87. yıldönümünde Cumhuriyet Bayramımızı en içten duygularla kutladık. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü ve şehitlerimizi rahmetle anarken; bir milletin yeniden doğuşunun yıldönümü olan bu değerli günde, milletin fertleri; el ele, gönül gönüle coşku ve heyecan içerisindeydi. Güçlü ordumuzun ihtişamlı askeri geçitlerini izlerken haklı bir gurur ve mutluluk sardı herbir vatan evladını. Zaman zaman duygularımız coştu, bir şelale gibi çağladı okunan şiirlerle…

Cumhuriyetin anlamı bir başkaydı bu sene. Daha bir ihtişam, daha bir birliktelik vardı havada…
Doğusundan batısına, güzel ülkemin her karış toprağında ayrı bir birliktelik kendisini hissettirdi. Genci yaşlısı, kadını erkeği, başı açığı kapalısı yani CUMHUR’UN ta kendisi tören alanlarındaydı. Ayrımcılığın en aza indiği, coşkunun zirveye yükseldiği bir sene oldu. Yıllar sonra başı kapalı bacılar da; cumhurbaşkanımızın verdiği davette yer alıp; Cumhuriyet kutlamalarına, devletin zirvesinde katıldılar. Gerçi halkı içine sindiremeyen sözüm ona “halkçı” olanlar; yine “Cumhurun Başını”, verdiği davete “Cumhur’u” da davet ettiği için boykot edip, alternatif kutlamalar yaptılar. Gölge düşürmeye çalıştılar; ülkem üzerinde doğan yeni bir kucaklaşma, kaynaşma gününün başlangıcına…
Cumhuriyetin yıldönümünü kutlamayı sanki başı kapalı olanlar hak etmiyorlarmış gibi onları dışlamak, kapıların, duvarların ardına mahkûm etmek istediler. Milli Şefin torunları bu ülkenin geçmişini hiç bilmiyorlar mıydı acaba? 

Milli Mücadele yıllarında; tarihe şanlı harflerle adını kazıtan ve Namazından, başörtüsünden taviz vermeyen; o elleri öpülesice şehit kadınlarımızı, gazi annelerimizi unutturmak mı istiyorlardı yoksa?

 

Hiç duymadılar mı acaba, Erzurumlu Kara Fatma’yı?

1888 de Erzurumda doğdu Fatma Seher. Kara çarşaf giydiği için “Kara Fatma” olarak ün salmıştı Ermeni çeteciler arasında.

Erzurum’da eşleri Ermeniler tarafından şehit edilen kadınları toplayıp bir milis kuvveti oluşturmuştu. 350 den fazla dul kadın vardı müfrezesinde “Kara Fatma”nın. Gösterdiği üstün başarıdan ve mücadele gücünden dolayı, Mustafa Kemal Paşa tarafından üsteğmen rütbesi verilmişti çarşaflı olmasına rağmen. 1955 yılında vefat eden Fatma Annemiz bugün yaşasaydı, acaba tükürmez miydi başörtüsü yasakçılarının suratlarının tam ortasına?

 

Peki ya Adanalı “Tayyar Rahmiye”?

1920 yılında 9.tümen bünyesinde “başörtülü bir asker” olarak Fransızlara karşı savaşmıştı kendisi. Temmuz 1920’de Osmaniye’deki Fransız karargahına yapılan saldırıda; tümenindeki erkeklerin biran için tereddüt yaşaması üzerine “Ben kadın olduğum halde ayakta duruyorum da, siz erkek olduğunuz halde yerde sürünmekten utanmıyor musunuz?” diyerek hücuma geçilmesini sağladığı tarih kaynaklarında yer almaktadır. Peki ya o değerli annemiz bugün yaşıyor olsaydı? Onun nurlu yüzüne nasıl bakabilirdi bugün ki yasakçı zihniyet?

Tarihin unutamayacağı Nene Hatun’a ne demeli?

Türk-Rus savaşında Erzurum’un Aziziye Tabyası’nda gösterdiği kahramanlık hâlen bir destan gibi anlatılmaya devam etmektedir. Bilmeyenler, açıp bir tarih kitabından okuyabilirler. Rahatlıkla bir fotoğrafını da bulabilirler. Ama şimdiden şunu söylemek isterim ki; Başörtüsüne tahammül edemeyen “Yeni Nesil Cumhuriyetçiler” Nene Hatun’a ait olan fotoğrafı görünce kalp krizi geçirebilirler dikkatli olsunlar. Zira Rahmetli Nene Hatun, çarşaf giyen bir Anadolu kadınıydı. 98 yıllık ömründe ne Fransız süngüsü, ne Ermeni çetecilerin vahşeti ne de “Halkçı” geçinenlerin zulmü başörtüsünü çıkarttırmaya güç getirememişti. Kendisi, çarşaflı haline rağmen “3.Ordunun annesi” unvanına sahip olmuştu.

Kılıf kıyafet ayrımı yapmaksızın bu ülkenin kurtuluşu için mücadele etmiş olan değerli annelerimizi, nenelerimizi anmaya, onların kahramanlıklarını sıralamaya bizlerin ne zamanı ne de imkanı yeter. Binlercesinden sadece birkaç tanesini hatırlamamız bile; onların torunları olan başörtülü insanlara yapılan haksızlığı fazlasıyla gün yüzüne çıkartmaktadır. Bu zulmün en kısa zamanda sona ermesi temennisiyle tüm şehit ve gazilerimizi bir kez daha rahmetle anıyor ve başörtüsü düşmanlarına Merhum Mehmet Akif Ersoy’un şu sözleriyle sesleniyorum:
"Kızımın örtüsü batmakta rezilin gözüne Acırım tükrüğe billahi tükürsem yüzüne...!"

 

Selam ve dua ile …

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum