Dağ dağa küsmüş, dağın haberi yok

WASHINGTON
Washington’da kiraz ağaçlarının bazıları açmaya başlamış. Ama kiraz ağacı festivali için on gün beklemek gerekiyor. Japonlar dostluk sembolü olarak Washington şehrine 1912 ve 1965 yıllarında toplam altı bin kiraz ağacı hediye etmiş. Amerikalılar bu ağaçları çok güzel değerlendirmişler. Washington’un nüfusu 5.6 milyon. Yaşayanların yüzde 60’ından fazlası siyah Amerikalı. Ama merkezde sadece beyazlar dolanıyor. Siyahlar çevre yerleşim bölgelerinde yaşıyor.
Washington’nun Ankara’ya benzediği söylenir ama, çarşısı, pazarı ve sokaklarında insanları olmayan, geniş geniş caddelerin etrafında koca koca devlet dairesi binalarının yükseldiği bir Ankara düşünün. İşte o biçim bir Ankara.
Düşük gelir gruplu siyah Amerikalılar çevre yerleşim bölgelerinde yaşıyor. Alışveriş merkezleri şehrin dışında. Şehrin içinde insanların dolandığı, az sayıda mağazanın bulunduğu Georgetown bölgesi ise tenha. Üç gündür güneş yüzünü gösteriyor. Washingtonlular sokak kahvelerini, parkları doldurmaya güneşin tadını çıkarmaya başladı. Gelelim bu Washington şehrinde olan bitene...
-  Biz sanıyoruz ki, Obama’nın başka işi gücü yok tek derdi Türkiye. Biz sanıyoruz ki, Obama da Sayın R. T. Erdoğan gibi tek adam. İstediğini yapar, meclisten istediği kararı çıkartabilir.
-  Obama güç durumda. İşbaşına geldiğinden bu yana sağlık reformu kanununu çıkaramadı. Şimdilerde sadece onunla uğraşıyor. Kendi partisindekilere bile söz geçiremiyor. Açık anlatımıyla, Obama emir verince Kongre’nin komitelerinden istenen karar çıkartılamaz. Kongre gündemini Obama’nın talebine göre düzenleyemez. Bunu bilelim.
-  Anadolu’da “Papaza kızarak oruç bozulmaz” derler. İşte o biçim. ABD’deki politik yapıyı bilmeden ABD’ye savaş açılmaz. Eğer Türkiye’nin anlatmak istediği şeyler varsa bunun yolu yordamı vardır.
-  Washington’da iç ve dış politikayı oluşturan başkanlık ofisinde çalışanlar, Temsilciler Meclisi ve Senato üyeleri “insan”... Bu “insan”lar emir ve kumandayla karar vermiyor. Tabii ki değişik lobiler onları etkiliyor, tabii ki kişisel duygular ve tercihler önemli ama bilgi her şeyin üzerinde. Bu nedenle bu çevrelerde karar verecekleri bilgilendirmek gerekiyor.

Anlatmayan derman bulamaz
-  Biz Türkiye’de kendi kendimize konuşup duruyoruz. Ama ABD’de bilgilendirme eksiğimiz var. Büyükelçiyi çekmişiz. TÜSİAD, TOBB, Türk İş Konseyi protesto etmek için Washington’a gitmiyor... Kime ne? Amerikalılar da üzüm üzüm üzülüyor mu? Tam tersine, bu günlerde Washington’a giderek karar verecekleri bilgilendirmek gerekir.
-  ABD’de karar verecekleri (Başkanlık ofisini, Dışişleri, Savunma bakanlıklarını ve Kongre üyelerini) bilgilendirmek amacıyla kurulan Think-Tank denilen düşünce kuruluşları var. Bunlardan Brookings adını taşıyanı bugünkü Demokrat Parti iktidarına ve Obama’nın başkanlık ofisine en yakını. Obama başa gelince ekibine Brookings’de çalışanlardan çok sayıda uzman aldı.
-  Örneğin Philip Gordon geçen 5 yıl boyunca Brookings’deki Sabancı Konferanslarını yöneten kişi idi. Bu yıl toplantılara Dışişleri Bakan Yardımcısı olarak katıldı. Konferans öncesi ve sonrası düzenlenen yemekli toplantılara Washington’daki İspanyol, Finlandiya ve İsveç büyükelçileri de davet edilmişti. Büyükelçiler hükümetlerinin AB ilişkilerinde Türkiye’yi destekleyeceklerini tekrarladılar.
-  ABD Dışişleri Bakanlığı’nda Türkiye ile ilgili bölümlerde çalışanlar, Türkiye’de olan bitenleri Türklerden dinledi.
Büyüklerimiz “Hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar konuşa konuşa anlaşır” derlerdi. Konuşacağız ki anlaşacağız. Fırça atmakla, “Ben seni tanımıyorum!” demekle hiçbir sorun çözülemiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar