Diyarbakır’da Bediüzzaman ve Sosyal Kalkınma Konuşuldu

Diyarbakır’ı çeşitli vesilelerle defalarca gitmiştim. Geçtiğimiz Cuma günü başlayan ve üç gün süren Sosyal kalkınma Sempozyumum için Diyarbakır’daydım. Diyarbakır’ın karlı halini de görmüş olduk. Bembeyaz örtüsünü bürünmüş haliyle bir başka güzeldi Diyarbakır.

Diyarbakır Valiliği, Dicle Üniversitesi, Akademik Araştırmalar Vakfı ile Risale Akademisi tarafından düzenlenen ve 3 gün süren "Sanat Marifet ve İttifak İçin Sosyal Kalkınma Sempozyumu"nda kalkınma konusu enine boyuna tartışıldı.

Dicle Üniversitesi Kongre Merkezi'nde düzenlenen sempozyuma, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Diyarbakır Valisi Mustafa Cahit Kıraç, Dicle Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç, Akademik Araştırmalar Vakfı Başkanı Prof. Dr. Gürbüz Aksoy ve Risale Akademi Kurucu Üyesi Dr. İsmail Benek'in yanı sıra çok sayıda bilim adamı ve araştırmacı katıldı.

Sempozyum Risale Akademisi tarafından hazırlanan ve Bediüzzaman Said-i Nursi'nin mesajlarını içeren bir sunumla başladı. Sunumda Nursi'nin Kürtçe yazdığı makale Kürtçe seslendirildi.

Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Bakanı Eker, sempozyumun 3 gün süreceğini belirterek, "Türkiye normalleşiyor. Olması gereken yere geliyoruz. Bu çok önemlidir. Ortaokul yıllarımda Risale sohbetlerinin yapıldığı evlere giderken sıkı sıkıya tembihlendiğimi hatırlıyorum. Bana 'iki kişiden fazla yan yana yürümeyin' derlerdi. Cuma akşamı bir ağabey evini açar ve çay ikram eder. Oraya dostlarını arkadaşlarını davet eder. O evde Risaleden bir sayfa okunurdu. Ancak toplumun üzerinde öyle bir baskı vardı ki sanki o okunanların içeriği suç teşkil ediyormuş ve zararlı bir şeymiş gibi insanlar düşünürdü" diye konuştu.

"Falan il ve yerde şu kişiler Nur ayini yaparken yakalandı" diye haberlerin yapıldığını hatırlatan Eker, şöyle konuştu:

"Suç aletleri ise kitaplar olarak gösteriliyordu. Ancak bugün Risale'nin akademisi var. Türkiye'de bir üniversite, bir kamu kuruluşu, Risaleyi Nur'da zikredilen kavramlar ışığında günümüz meselesini açık bir şekilde tartışıyor. Risale okumaya giden insanların bazı dönemlerde evleri basılıp radyo ve gazeteler vasıtasıyla teşhir ediliyordu. Bediüzzaman 'Acele ettim kışta geldim, sizler cennete bir bahara geleceksiniz' der. İnsanların değerler ürettiği, geliştirdiği bir içtimai düzen olarak görüyorum. Çünkü kalkınma ve gelişme kavramı daha çok fizikidir. Bizim sahip olduğumuz medeniyet tasavvurundan bakmak lazım. Sadece maddi güç ile her şeyin satın alındığı bir gücün bir baskı tahakküm ve teşhir vasıtası olarak kullanıldığı kültürü değil. "

Türkiye'nin normalleştiğine dikkati çeken Eker, vatandaşlıktan 38 yıl önce çıkartılan müzisyen Şivan Perwer'in Diyarbakır'a Başbakan ile gelmesinin normalleşmenin bir başka boyutu olduğunu ifade etti.

Bakan Eker, Türkiye'nin artık sorunlarını rahatça tartışabildiğini, kavga ederek değil çözüm ile mesafe kat ettiğini belirterek, şöyle dedi:

"Çözüm süreci bizde bir bahar mevsimi etkisi yaratı. Çok şükür bu bahar etkisi devam ediyor. Biz yine bir başka sosyal kalkınma sempozyumu vesilesiyle baharın başka bir mevsimini tadıyoruz. Aslında sahip olduğumuz her şeyin bir nimet olduğu ve bu nimeti paylaşımcı bir medeniyet tasavvurundan söz ediyoruz. Arapça'dan birbirinden türeyen ve etkileyen 3 kavram bulunuyor. Din, medine ve medeniyet arasındaki ilişki bulunuyor. Din insanların hayat tarzıdır. Bireyin yeryüzündeki pozisyonunu ve koordinatlarını tayin etmede bir temel rehberdir. İnsanların dini şehir hayatını yaşamasını sağlayacak medinesini oluşturur. O medine ise bir sistem olarak çağlar üstünde bir medeniyete yol açar."

Diyarbakır Valisi Kıraç ise dünyanın bir bölümünün benzeri görülmemiş bir zenginlik ile yaşarken diğer bir bölümünün fakirlikle mücadele ettiğini ifade ederek "İnsanın çevre üzerindeki baskısı ise gün geçtikçe artıyor. Bu sorunun temelinde ise sürdürülebilir olmayan tüketim ve yaşam tarzı neden oluyor. Manevi değerlerin korunması, yaşatılması ve yeni nesillere aktarılması, toplumuyla barışık nesillerin yetiştirilmesidir. Dünya bize ataların mirası değil biz dünyayı çocuklarımızın mirasçıları olarak, onlardan ödünç olarak almış durumdayız. Biz dindarlıkta ümidi korumanın çok sıkı bağ olduğunu biliyoruz. Son bir yıldır esen bahar havası ittifakımıza güç katmaktadır. Bu sempozyumla yeni çözüm önerilerinin sunmasını umut ediyorum" dedi.

Sempozyumun açılışında Dicle Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç, Akademik Araştırmalar Vakfı Başkanı Prof. Dr. Gürbüz Aksoy ve Risale Akademi Kurucu Üyesi Dr. İsmail Benek de birer konuşma yaptılar.

Tebliğlerin ağırlıklı bir kısmında, Bediüzzaman Said Nursi’nin 100 yıl önce altını çizdiği problemlerimize sunduğu reçetelere dikkat çekildi ve o çözüm yollarının bugün de geçerliliğini koruduğu vurgulandı.

Sosyal kalkınma, kapsamlı ve kapsayıcı alternatiflerle insanların fırsat ve tercihlerinin  artırılmasını amaçlamaktadır. Sosyal politikalar devletin de bu sürece katkıda bulunduğu araçlardır. Sosyal politikalar kadının, gencin, dezavantajlının, engellinin, yaşlının, şiddet görenin, kendini ifade etmekte zorlananın sıkıntı ve farklı düşünme engellerinin ortadan kaldırılması, her türlü yoksullukla ve yoksunlukla, yapamazlıkla mücadele aracı olarak görülmektedir. Bu iyileştirme de sosyal hayatın temel dinamiklerinden olan sivil toplum kuruluşlarına sorumluluk düşmektedir.

Sosyal kalkınmanın temelinde, bireyin ve toplumun refah ve huzurunu temin etmek   yatar. Kalkınma, bireyin gelişmişlik kapasitesine bağlıdır. Bu bakımdan bireyi odağa alan ve özgürlüklere dayalı sosyal kalkınma önem kazanmaktadır.

Bu çerçeve içinde özgürleşmeden doğan maddi ve manevi üretkenlik ve bunun insanlığa getireceği ayrıcalıksız huzur ve mutluluk için İslam toplumlarını geri kalmışlığa sürükleyen cehalet, zaruret ve ihtilafın üstesinden gelecek “Risale-i Nur’un Sosyal Kalkınma Reçetesi”ni müzakere edildi.

Said Nursi, problemleri hiçbir zaman gündelik problemlere veya çözümlere indirgememiş, bütünü iyice tahlil etmiş, tespitler ve uygulama zemini zaman alsa da köklü çözüm önerileri sunmuş. O, 1900'lü yılların başında Müslümanların geri kalışında da etkili üç unsuru "düşman" olarak zikreder: "Cehalet, Zaruret ve İhtilaf".

Nursi bu tespitleri yaparken sadece durum tespiti yapmakla yetinmemiş, çareyi de sunmuştur. Sunduğu reçete, silah olarak isimlendirdiği ‘’Sanat, Marifet ve İttifak’tır’’. Bu üç unsur, birbirleriyle ilişkilidir. “İlimsiz marifet, marifetsiz sanat olamaz.” düşüncesinden hareketle kendi sistematiği çerçevesinde geri kalmaya sebep olan bu unsurların aşılması yolunda  "müspet hareket" tarzını geliştirmiştir.

Cehalete karşı ilim ve marifet, zarurete karşı sanat, teknoloji ve sanayi alanlarında ilerleme, ihtilafa karşı ise bir vücudun azaları, bir fabrikanın çarkları, bir binanın tuğlaları gibi, birbirinde fani olmak derecesinde ittihat ve ittifak etmek gerektiğini ifade eden Bediüzzaman'ın düşünceleri ilim adamlarının dikkatli nazarlarıyla tetkik edilmeyi beklemektedir.

Benim de “Sosyal Kalkınmada Aile Merkezli Sosyal Yardımlar” konulu bir sunumla Deniz Feneri Derneği’nin ihtiyaç sahibi ailelere yaptığı kalkınma yardımlarını, meslek edindirme projelerini ele alan bir konuşma yaptığım sempozyuma emeği geçen herkesi tebrik ediyorum.

Bu vesileyle, Risale-i Nurların yeni okuyucularla ve araştırmacılarla buluşmasını diliyorum.

 

recep.kocakk@gmail.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.