Dr.Mehmet BOZKURT
EĞİTİMDE YANLIŞLAR 2.
Geçen haftadan devam
4.YANLIŞ HÜKÜM VE DEĞERLENDİRME ‘’ORTA ÇAĞ KARANLIĞI’’
Bir başka yanlış hüküm ve değerlendirme ise orta çağ karanlığı tabiridir. Bu tabir batı medeniyeti için doğru bizim için İslam Medeniyeti için tamamen yanlıştır. İslam’ın ortaya çıktığı ve kısa zamanda İspanya’dan Orta Asya’ya yayıldığı zaman dilimi karanlık çağ olabilir mi? Bağdat’ın ilim merkezi olduğu, Orta Asyada Emir Timur’un oğullarının ve devrin bilginlerinin Semerkant ve Buhara’da bilime yaptıkları katkıların, Ortaçağ’daOrtadoğu’da Bağdat Basra Kufe, Batıda Endülüs’te Kurtuba Gırnata ve Orta Asya’da ’ Semerkant ve Buhara başta olmak üzere birçok şehir birer ilim merkezi idi. Tüm bu coğrafyada bugün bile tesirleri olan sayısız bilim adamları bilge insanlar alimler bu devirde yaşamıştır. İbni Sina’nın İbni Haldun’un Ali Kuşçu’nun Farabi’nin daha birçok bilginin yaşadığı devir İslam Medeniyetinin altın devri olmaz da ne olur. Karanlık olsa olsa Batı için olabilir. Tarihe Batılı gözle bakmak zorunda mıyız?
5. GENÇLİĞE ROL MODELLER
Gençliğe örnek alabileceği rol modeller sunulmalı, tarihi ve milli şahsiyetlerimiz öğretilmeli ve sevdirilmelidir. Okulların duvarlarında tarihi şahsiyetlerin portreleri öğrencilere örnek olarak gösteriliyor ama yeterli olmuyor. Orta ve lise çağlarında gençler daha çok popstar’laraşarkıcılara meşhur yerli ve yabancı sinema artistlerine, futbolculara hayran oluyor. Tarihimizde hem devlet adamı hem bilim adamı veya gönül adamı o kadar çok şahsiyetlerimiz var ki bunların yeni nesle tanıtılması çok önemlidir. Sadece şahsın tanıtılması da yetmez. Bir örnek verelim. Fatih Sultan Mehmet anlatılırken Akşemseddin de anlatılmalı ki, Fatihin yetişme tarzı anlaşılabilsin. Ayrıca Akşemsettin’in İstanbul’un Fethindeki rolü açıklanmalıdır. Fatih Sultan Mehmed’in kumandanların baskısıyla kuşatmanın kaldırılması baskısı gündeme geldiğinde Akşemsettin’in nasıl engel olduğu ve fethin nasıl gerçekleştiği anlatılmalıdır. Ayrıca fetih başka işgal başka olup aradaki fark anlatılmalıdır.
Örnek veya rol model konusu bu kadar değil elbette, daha yakın kimseler de örnek olabilir. Öğrenciler öğretmenlerini yakın bir akrabasını veya meşhur bir kimseyi örnek alabilir. Bu örneklerin başarıları dürüstlüğü çalışkanlıkları hizmetleri ile örnek alınabilir. Milli ve manevi değerleri fazilet ve meziyetleri olmayan ahlaki zaafı olan insanlar örnek alınmamalıdır.
Ayrıca yabancı olup da çalışkanlığı ve bilime katkısı olan meşhurlar da bu yönleri ile örnek olabilir. Burada iki örnek vermek istiyorum. Biri Einstein diğeri Edison. Einstein ve Edison’un ortak yönleri çocukluk ve öğrencilikleri başarısız ve tembel oluşları veya okuma kabiliyeti olmayışlarıdır. Sonradan çalışarak dünya çapında meşhur birer bilim adamı oldular. Edison’un elektriği bulmak için binin üzerinde deney yaptığı söyleniyor. Yani yılmamak azimli olmak konusunda bir örnektir. Nice fakir aile çocukları vardır, çalışarak azmederek başarılı birer bilim adamı veya önemli şahsiyet olmuşlardır. Buradan şunu anlamamız lazım: Çalışan kim olursa Allah onu başarıya ulaştırır.
6. GENÇLİĞE MİLLİ VE MANEVİ HEYECAN VERİLMESİ
Son yıllarda devlet tarafından gerek Çanakkale Zaferi yıldönümü gerek İstanbul’un Fetih yıldönümü daha kapsamlı ve coşkulu ve anlamlı bir şekilde kutlanması bu yönde olumlu gelişmelerdir. Bu arada Fetih Şairi Arif Nihat Asya’nın şiirindeki Fatihin İstanbul’u fethettiği yaştasın ve Kızım sen de Fatihler doğuracak yaştasın dizeleri erkek olsun kız olsun gençler için önemli ve değerlidir. Ayrıca Merhum Üstad Necip Fazıl’ın Zindandan Mehmed’e Mektup ve Sakarya ve benzeri şiirleri Mehmet Akif’in Safahatı gençlerimizin öncelikli okuması gereken eserlerdir.
7. HER YİĞİDİN GÖNLÜNDEKİ ASLAN IN EĞİTİMİ
Her yiğidin gönlünde bir aslan yatar sözü okul çağındaki çocuklar için de doğrudur. O aslanı terbiye edip büyütmek gerekir, aslanı dövüp kedi yapmamalıdır. Çocukları başarısız olunca değersiz görmemeli veya senin aklın ermez sen daha dünkü çocuksun gibi küçültücü söz ve davranışlardan sakınmalıdır. Burada şöyle özel bir davranış biçiminden söz etmek istiyorum. Bir öğrenciyi bir genci başarısızlığı ve beceriksizliği yüzünden eleştirdiğinizde bu davranışınız onda ters tepkiyle hırslanıp çalışmaya sevkederse o sonunda başarılı olur, bu eleştiri sonunda hayırlı bir eleştiri olmuş olur. Buna bir örnek olay paylaşmak istiyorum. Van’da bulunduğum sırada Fen-Edebiyat fakültesinde Yardımcı Doçent bir öğretim üyesi arkadaşım vardı. Bu arkadaşım o bölümde hademe(hizmetli) iken bir hanım öğretim üyesinin hakaretine maruz kalmış. O hakaret o arkadaşın çok zoruna gitmiş. Hemen okula müracaat etmiş, önce liseyi açıktan bitirmiş, sonra üniversite imtihanını kazanmış ve aynı bölümde okumuş. Bölümü bitirdikten sonra orada asistan kalmış ve zamanla yardımcı doçent olmuş. Ama her zaman böyle olmaz. Bu nedenle öğrencilerin cesaretini kıracak özgüvenini sarsacak söz ve davranışlardan sakınılmalıdır. Buna zayıf yanan bir ateşten de örnek vermek istiyorum. Zayıf yanan bir ateşe kuvvetlice üfürürseniz ateşi söndürürsünüz, zayıf üfürürseniz bir işe yaramaz. Ona öyle üfürmelisiniz ki ateş sönmeyip parlasın, sonuçta kuvvetlensin. Ayrıca orta ve lise sıralarında ergenlik çağı sorunlarında gençlerin idaresi yönlendirilmesi önemlidir. Bu dönemlerde yapılacak bir yanlış telafisi zor veya olmayan sonuçlara neden olabilir. Gençliğin enerjisini çağıldayarak akan nehirlere benzetirim. O akan nehirlerin önüne baraj yapılırsa o sular sulamada elektrik enerjisi elde etmede kullanılır. Gençler de bu enerjileri iyi değerlendirilirse çok faydalı hizmetlere yönlendirilebilir.
8. DEĞERLER EĞİTİMİ
Çocuklarımıza ahlaki, milli ve dini değerler muhakkak öğretilmelidir. Haramlar helaller günahlar sevaplar, cezalar mükafatlar hayır ve şer ve iman esasları öğretilmelidir. Cennet cehennem ahret inancı vurgulanmalıdır. Bu konu ile ilgili olarak merhum Mahmud Esad Coşan Hocamın Ekim 1988 de Kadın Aile Dergisinde yazdığı ‘’ Çocuklarınızı Cehennem Ateşinden Koruyunuz’’ başlıklı başmakaleyi önemine binaen sizlerle paylaşmak istiyorum. Bunun için Eğitimin neden Kuran temelli olması gerektiğini bu yazı ile daha iyi anlayacaksınız.
Okuma Parçası 1:
Çocuklarınızı Cehennemden İyi Koruyunuz!
Kadın ve Aile Dergisi Ekim 1988
Yüz defa, bin defa yazılsa yine de çok sayılmaz, tekrarında nice nice fayda vardır:
Sevgili Peygamberimiz’in –ona salât ü selâm olsun– ashâb-ı kirâmına yönelttiği bir soruyu sizlere ben de yönelteyim saygıdeğer beyler ve hanımefendiler:
“Bu anne sevgiyle öpüp kokladığı şu yavrusunu ateşe atar mı hiç?”
Bu soruya ashap o zaman;
“Elbette atmaz yâ Resûlallah! Baksanıza onu nasıl şefkatle bağrına basmış, kucaklamış”, diye cevap verince, Peygamber Efendimiz;
“Hiç şüphe yok ki Allahu Teâlâ kullarına karşı, bu annelerin yavrusuna olan şefkatinden çok daha şefkatli ve merhametlidir.”27 karşılığını vermişti.
Ne büyük müjde! Demek ki yüce Allah kullarını cehenneme atmak istemiyor ama kullar, büyük suçlar işleyip adâlet-i ilâhîyenin gereği müstehak oldukları cezaları kendileri celb ediyor, –tabirimi af buyurun– âdeta kendileri kaşınıyorlar.
Evet, anneler de yavrularını dünya ateşine mümkün değil asla atmazlar, analık hilkati ve yavru şefkati kesinlikle onları engeller; hatta evlatları için gerektiğinde kendilerini feda ederler.
Ama şu anda görünmeyen âhiret ateşine sanki göre göre atarmış gibi davranıyorlar.
Nasıl mı?
Çocuklarına, etkili olabilecekleri çağlarda Allah’ın razı olduğu tek din olan İslâm’ı, küfür, şirk ve sapıklıktan beri olan imanı aşılamadıkları; dinin ahkâmını, Allah’ın emir ve yasaklarını iyi öğretmedikleri; faziletleri ve yüksek ahlâkî değerleri benimsetmedikleri; helallerin doğrultusunu, değerini ve güzelliğini göstermedikleri; hayrü hasenât yapmanın tadını tattıramadıkları; haramların zararlarını, çirkinliğini, yanlışlığını kafalarına yerleştirmedikleri, şerden ve günahtan uzak olmanın önemini anlatmadıkları için tabii!
“Hocam! Yapmak istiyormuş ama olmuyor mu diyorsunuz?”
Cevap:
Bir kere, sözüm ona müslüman anaların çoğu yapmıyor, çünkü kendileri de bilmiyor.
İkincisi, yapanların bir kısmı da yarım yamalak, baştan savma yapıyor, İslâm şuurunun çarşıdan alınan elbise, çorap, ayakkabı gibi bir çırpıda kazanılan bir şey olmadığını, azim, sebat ve devam istediğini bilmiyor. Ya çocukları Kur’an kursuna göndermek, birkaç şey belletmekle iş bitti sanıyor, okul ve gençlik devresini, arkadaş ve aile çevresini ihmal ediyor; ya da “Büyüyünce öğretirim, daha şimdi çocuk.” derken asıl telkin ve ana eğitim devresini kaçırıyor, sonra yabancı kültürlerin tesiriyle değişen hatta zehirlenen çocuğuna söz geçiremiyor. Ah vah edip diz dövüyor, çocuğu evden kovuyor, evlatlıktan reddediyor...
Bir gerçek misal üzerinde size birkaç söz söylemek istiyorum. Aslında çevrenizde adı müslüman kendi zındık veya fasık veya müşrik veya kâfir nice nice misaller vardır.
Adı Ahmet, çok yüksek bir makama çıkmış, anayasayı, insan haklarını iyi bilmesi gereken biri, engin bilgili, olgun, saygın biri olmalı; ama maalesef, saygısız, nezaketsiz, duygusuz, kanunları, mahkemeleri, hürriyetleri çiğniyor, sağa sola sataşıyor bu gayr-i medenî tavrıyla milyonları kırıyor, üzüyor devirdiği çamların, kırdığı potların farkında değil!
Onun küçüklüğünü hayal etmeye çalışıyorum: Muhakkak ana-babası, dede ninesi mü’min ki ona Peygamberimiz’inismini takmışlar, sanki “Bu yavrumuz büyüyünce o Ahmed ü Mahmûd u Muhammed ü Mustafâ vü Müctebâolan Efendimiz’e benzesin, onun yolunda yürüsün, Allah’ın sevgili kullarından olsun.” diye temenni etmişler. Belki bir kulağına ezan, öteki kulağına da kamet okudular, belki çocukken Kur’an da öğrettiler vs. Ama tam olmamış, belki o büyükler öldüler. Bu yâd ellere kaldı şaşırdı, sapıttı, dinsiz oldu, gizli cemiyetlere girdi filan...
Her ne olursa olsun sonuç bizler için büyük kayıp. Anne baba için büyük hüsran, kendi şahsı nazarında ebedî şekavet, azap ve ikap!
Sevgili anne babalar! Yavrularınızın böyle bir duruma düşmemesine çok dikkat ve ihtimam etmelisiniz. Aksi takdirde size de çok büyük vebal gelir, mezarda kemikleriniz sızlar, âhirette o sizden davacı olur, öz canınız tehlikeye düşer.
Evlat yetiştirme işini dünyada her millet yapıyor, kıymeti yoktur. İnsanlık ancak İslâm’la tamam olur. Gerçek kurtuluş ve ebedî mutluluk İslâm’dadır. Evladınızı iyi bir müslüman, kâmil bir mü’min olarak yetiştirmedi iseniz vay halinize. Bu çok önemli işe çok zaman ayırmalı, her zahmete katlanmalı, her masrafı yüklenmelisiniz. Çünkü en büyük maddî ve mânevî yatırım, insanı yetiştirmeye yönelik yatırımdır.
İslâm’a göre yetiştirmezseniz ne olur?
Ben size oğlunuz bakan ve başkası veya ağa veya paşa olmaz demiyorum, insan olmaz diyorum. İnsân-ı kâmil olmaz, dareyn saadetine nail olmaz.
Kişi imanlı ve Hak indinde makbul bir kul olmadıktan sonra, varsın isterse Mısır’a Sultan olsun, hiç kıymeti yok.
Bunu yarın herkes anlayacak ama çok geç olacak.
Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.