El-Ahram konferansı notları

KAHİRE (Mısır)

Haberleri tek mecradan izlediğimiz dönemden kalma alışkanlıkla Mısır'ın en önemli gazetesinin adını ne zaman işitsem, zihnimde hep aynı kalıp cümlecik belirir: 'Yarı-resmi El-Ahram gazetesi...' Mısır'ın en etkili ve etkisinin fena halde farkında bir kadro tarafından çıkarıldığı kesin gazetesidir El-Ahram.

Önceki akşam El-Ahram'ın Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi tarafından Dışişleri Bakanı Prof. Ahmet Davutoğlu için düzenlenen konferansa katılan gazetenin mensupları ile merkezin bilim adamları kadrosunu gözlerken bir şeyi keşfettim: Türkiye'nin dışişleri bakanı dinleyicilerinden daha fazla bilimadamı hüviyetinde, dinleyicileri ise daha çok devlet adamı havasındaydılar...

Bu görüntü özellikle soru-cevap faslında daha bir pekişti.

Prof. Davutoğlu Mısır'ı tanıyor. Doktorasına son biçimini vermeye çabaladığı bir dönemde (1988) üç ayını Kahire'de geçirmiş. Meslek hayatı boyunca katıldığı bilimsel toplantılarda da Mısır'ın öndegelen beyinleriyle tanışıp tartışma fırsatı bulmuş olmalı. 'Türkiye'nin Dış Politikası' başlığı uygun görülmüş konferansı, davet sahiplerinin zihin dünyasını sarsmak ve onları paradigma değişikliğine çağırmak için etkileyici bir biçimde kullandı.

Türkiye son altı yıl boyunca farklı bir dış politik çizgi izliyor, bu politikaya beyin gücü sağlayanın Prof. Davutoğlu olduğu zaten biliniyordu; şimdi bakan olarak politikanın uygulaması da kendisine düşüyor. Dışarıdan bakıldığında, son yıllarda izlenen politikalar önceki yaklaşım ve tercihlerden radikal bir kopuş gibi görünüyor. Kendi sınırları dışında cereyan eden olaylarla ilgilenmekten kaçınan bir ülke gitmiş, onun yerine dünyanın dört bucağındaki ihtilâfları kendisinin sayan yeni bir anlayış gelmiş sanki...

“Bu algılama yanlış” diyor Prof. Davutoğlu. 'Eski politika', uygulandığı dönemin özelliklerine uyumluydu. Soğuk Savaş yıllarında, kendini bir kampın içinde bulan Türkiye etrafına ve uzak çevresine ittifakın gözlüğüyle bakıyor ve ülkeleri o gözle 'dost-düşman' değerlendirmesine tâbi tutuyordu. O gün için doğal olan bu davranış tarzını bugün sürdürmek hem anlamsız, hem de tehlikeli. Türkiye bu yüzden etrafını dostluk çemberiyle çevirmeye ve sonunda kendisini vurabilecek ihtilâfları daha meydana gelmeden engellemeye çabalıyor.

Sonunda bir dinleyicinin dayanamayıp “Bütünüyle toz pembe, saflık derecesinde iyi niyetli bir tablo çizdiniz” dediği bir sunumla çıktı Mısırlı aydınların karşısına Ahmet Davutoğlu. “İlk bakışta belki fazla idealist gibi görünebilir politikamızın temel ilkeleri, ama biz uygulayınca yararını gördük, görüyoruz” cevabı örneklerle pekiştirdiğinde bayağı etkili oldu.

Aslında herkesin üzerinde birleşebileceği altı temel eksen üzerine oturuyor Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun dış politik tercihleri: 1. Devlet ile millet kaynaşmasına dayalı, devleti millet için var sayan bir anlayışla, güvenlik ve özgürlük arasında kurulan hassas denge... 2. Komşularla sıfır-sorun ilkesi... 3. Çevre ülkelerine karşı pro-aktif barış diplomasisi... 4. ABD ve AB ile saygıya dayalı tamamlayıcı bir ilişki tarzı... 5. Uluslararası örgütlerde aktif rol üstlenme... 6. Global ihtilâflarda rol üstlenme...

Prof. Davutoğlu tarihe baktığında dünya düzenlerinin büyük savaşlar sonrasında oluştuğunu görüyor; son köklü altüst oluş sayılabilecek Soğuk Savaş'ın sonlanmasının henüz bir düzen çıkarmadığına da inanıyor. Türkiye, çabalarıyla, uç vermeye başlayan yeni düzenin daha âdil ve refahı paylaştırıcı olmasına katkıda bulunmanın yollarını arıyor.

Mısırlı muhataplarına, “Bu politika çizgisi bize özgü gibi görünebilir, ama başka ülkeler de pekâlâ uygulayabilir” dedi Ahmet Davutoğlu.

Önceki ve Sonraki Yazılar