Elif'in gözleri...

Önceki akşam kanallar arasında dolaşırken ekrandan bakan hayretle açılmış bir çift göz beni durdurdu. Daha önce Tempo ve Akşam'da şimdilerde ise Taraf'ta yazan Elif Çakır'ın gözleriydi beni durduran...

Elif Çakır başını kendine özgü bağlayan genç bir kadın... O haliyle kendisini sosyal hayatın içinde tutmayı başaranlardan... Her çevreden dostları var ve her yere giriyor çıkıyor; bu sebeple de pek çok olaya şahsen tanık olabiliyor. Katıldığı programın kadın sorgulayıcısının, “Ya biz başı açıkların maruz kaldığımız olaylar” tavrıydı Elif Çakır'ın gözlerini hayretten faltaşı gibi açtıran...

Bir kadının başörtüsü takmasının, başörtüsüyle hayatın içinde yer almasının bugünün Türkiye'sinde o kadına ne gibi bedeller ödettiğinin gerçekten farkında olmayabilirler mi? Bayramı memleketinde geçiren Deniz Baykal'ın önünü keserek başörtülü kadınları partisine kabul ettiği için hesaba çeken tiplerin, tenhada başörtülülerle karşılaştıklarında nasıl bir tavra büründüklerini de mi tahmin edemiyorlar?

“Siz iktidarsınız, sizin iktidarınız” ile başlayıp 'Ak Parti zenginleri' veya 'yeni İslâm sosyetesi' yakıştırmaları ile devam eden söylemin özellikle başörtülü kadınları nasıl rencide ettiğini anlamaları da herhalde mümkün olmayacak...

Ne iktidarı be kardeşim? Hani nerede o yeni İslâm sosyetesi? Hummer'larda dolaşan, Paris'ten giyinen, kadın kadına umre ve hac seferleri düzenleyen başörtülü zenginler bu dönemin eseri değil ki? Bu dönemde cebi biraz para görenlerin eşleri, eğer başları örtülüyse, hâlâ hak ettikleri saygıyı göremiyor, kız çocukları hâlâ üniversite kapısından içeri giremiyor...

Milliyet'in Pazar ekinde Harvard profesörü Noah Feldman'la Türkiye üzerine bir mülâkat yayımlanmış, kaçırmışım. Bereket Semih İdiz ertesi gün köşe yazısında değindi de gecikmeli de olsa soru-cevaplardan haberdar oldum.

Semih İdiz kusura bakmasın, Türkiye'yi onbin kilometre uzaktan izleyen Feldman kendisine soru yönelten bizim muhabirden daha bilgili...

Noah Feldman'a yöneltilen şu soruya bir göz atın isterseniz: “İyi ama Türkiye'deki lâiklik kaygıları AKP'nin İslâmî köklerden geliyor olmasından çok devlet kurumlarındaki kadrolaşma, kimi yerlerde alkole getirilen yasaklar, resmi dairelerde işe girişte eşinizin türbanlı olmasının avantaj olması gibi iktidardayken yürüttükleri politikalardan kaynaklanıyor.”

Feldman'ın “Bu çok genel bir söz. Belli bir fenomeni ispatlamak için önce kanıt göstermeniz gerek. Ona bakarsanız AKP'den önceki iktidarlar da eşi türbanlı olanları devlet dairelerinde çalıştırmıyordu!” cevabına ”Bu söylediğiniz doğru değil” tepkisini vermiş Milliyet muhabiri...

Semih İdiz yazısında muhabiri haklı bulup Feldman'ı 'bilgisizlik' ile suçlamasaydı, fazla üzerinde durmayabilirdim. Feldman'ın “AKP'den önceki iktidarlar da eşi türbanlı olanları devlet dairelerinde çalıştırmıyordu” takılmasını Milliyet yazarı hatalı buluyor ve “Türkiye üzerine iddialı tezleri olan bir akademisyenin bu hataları yapma lüksü yoktur” diyor...

Buradan çıkan sonuç şu: “Eşi başörtülü olduğu için bürokratlar ayrımcı muamele görmüyordu...”

Her yıl iki kez yapılan Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantılarında Türk Silâhlı Kuvvetleri ile ilişkisi kesilen ordu mensuplarını hatırlatacak değilim. Bir ara TRT Genel Müdürlüğü için başvuranlar arasında en güçlü aday olarak adı anılmış Ruhi Özbilgiç'in başına gelen herhalde daha konuya uyan bir örnek.

Atamayı yapacak makamın arzusu üzerine sivil polisler apartmanın kapıcısını sigaya çekmişlerdi. En çok merak ettikleri konu ve cevabını aradıkları soru “Eşi başörtülü mü?” sorusuydu... Bir de “Çocukları hangi okula gider?” diye sormuştu sivil polisler...

'Kapıcıya ahret sorusu' sormanın 28 Şubat (1997) tarihinden sonra yaygın bir uygulama haline dönüştürüldüğünü o vesileyle öğrenmiştik...

Atama makamı olan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer TRT Genel Müdürlüğünün aylar boyu vekâletle yönetilmesine sebep oldu. Ahmet Necdet Sezer, Ak Parti tarafından Merkez Bankası başkanı atanmak istenen genç iktisatçı Erdem Başçı'yı da, eşi başörtülü olduğu için, veto etmemiş miydi?

Her iki olay da Ak Parti iktidarında oldu; daha öncenin uygulaması sürdüğü için... Harvard profesörü Noah Feldman'ın tespitinin neresi yanlış, anlamak zor...

Bu da beni Elif Çakır'ın hayretten faltaşı gibi açılmış gözlerine götürüyor. Başını örttüğü için katlanmak zorunda kaldığı çilelerin hiç farkında değilmiş gibi görünen, buna karşılık kendisinin mağdur edildiğini ileri sürene hayretle bakan gözlerine...

Prof. Feldman da kendisini sorguya çeken muhabire muhtemelen aynı bakışı fırlatmıştır...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.